Haberler

Sanatın farklı yüzleri

Yeşim Mutlu

Yeşim Mutlu

Fotoğrafçı Influencer Dijital İçerik Üreticisi
21.02.2024 01:25

Sanat, insanlığın duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini ifade etmenin en güçlü yollarından biri. Kitaplar, müzik, film, belgesel ve diziler gibi çeşitli sanat formları, farklı şekillerde insanı etkiler. Sıklıkla düşündürür. Her biri benzersiz özellikleriyle insanların hayatına dokunur ve onlara yeni bakış açıları sunar. Hayatımda olmazsa olmaz alandır sanat.

Geçtiğimiz haftaya sığdırdığım müzikal, kitap, film, müzik ve dizileri sizlerle paylaşmadan birkaç kelam etmek isterim.

Kitap deyince sizin aklınıza ne geliyor?

Kitaplar, insanların hayal gücünü ve düşünce dünyasını zenginleştiren en eski sanat formlarından biridir. Örneğin, George Orwell'in "1984" adlı distopyası, totaliter bir dünyada bireysel özgürlük ve gerçeklik arayışını sorgular. Benzer şekilde, Gabriel Garcia Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık"ı Latin Amerika'da geçen büyülü bir hikayeyi anlatır ve aynı zamanda tarih ve aile bağlarını irdelemektedir.

Herkesin ilgi alanına göre kitap seçimi ve okumaya ayırdığı zaman değişkenken kişisel olarak her gün 50 sayfa okumazsam kendimi eksik hissederim. Son okuduğum kitap Yazar Emine Kazan'ın "Eski Türkler ve Osmanlı'da Halkla İlişkiler" kitabıydı. Kitap, Eski Türkler döneminden başlayarak Osmanlı İmparatorluğu'na kadar uzanan geniş bir zaman diliminde halkla ilişkilerin nasıl şekillendiğini ve geliştiğini ele alıyor. Yazar, Eski Türklerin sosyal yapısını ve iletişim yöntemlerini incelerken, halkla ilişkilerin toplumsal ve kültürel bağlamdaki rolünü vurguluyor.

Son zamanlarda en sık dinlediğiniz şarkı hangisi?

Müzik, duyguları ve ruhu etkilemenin en güçlü yolu. Ludwig van Beethoven'ın "Beşinci Senfoni"sindeki yükselen ve alçalan motifler, dinleyicilerde dramatik bir etki bırakırken Bob Dylan'ın "The Times They Are A-Changin'" şarkısı, sosyal değişim çağrısını yürekten ifade eder.

Bana gelince son 2 yıldır Wham'in "Where Did Your Heart Go?" Şarkısını Henree yorumuyla çok kez dinlemişimdir. Keza George Michael, Careless Whisper. 80'leri dolu dolu yaşamış biri olarak bu şarkılar benim tarihimde asla vazgeçemeyeceklerimden. Zaten Spotify listemde olmazsa olmazlarımı görebilirsiniz. Bugünlerde belirli platformlar dışında her yerde duyamadığım STE-RED defalarca dinlediğimi söyleyebilirim.

Ya filmler?

Görsel ve işitsel unsurları bir araya getirerek hepimizi farklı dünyalara götürebilen güçlü bir sanat formu değil midir? Francis Ford Coppola'nın "Apocalypse Now"u, savaşın kaosunu ve insan doğasının karanlık yönlerini vurgular. Aynı şekilde, Hayao Miyazaki'nin "Spirited Away"i, fantastik dünyasıyla izleyicilere büyülü bir deneyim sunar.

Oscar Ödül Töreni'ne sayılı günler kalmışken çoğumuzun Oppenheimer, Napoleon, Barbie, Dune, Kar Kardeşliği filmlerini izlediğini düşünüyorum. Oppenheimer'ın Oscar'ı kucaklayacağı kesin gibi gözükürken çok severek izlediğim Maestro filmini izlemenizi öneririm. Amerikalı besteci Leonard Bernstein hakkında biyografik filmde Bradley Cooper'ın performansı muazzam. 6 dakikalık bir sahne için 6 yıl çalışması. Filmi izlerseniz hangi sahne olduğunu hemen anlayacaksınız. Ayrıca film Leonard Bernstein'in karmaşık evliliğini ve eşi Felicia ile 30 yıl boyunca süren inişli çıkışlı ilişkisini de anlatıyor.

Belgesel izlemeyi sever misiniz?

Belgeseller, gerçek hayat hikayelerini ve gerçekleri aktarmanın en etkileyici yolu. Açıkçası izlediğim her belgesel farklı bir yolculuğa çıkarıyor. Sonrasında o konuyla ilgili okumaya ve bilgilenmeye devam ediyorum. David Attenborough'un "Planet Earth" belgeseli, doğanın güzelliğini ve korunmasının önemini vurgulamasını unutmam. Keza dün izlediğim "Einstein ve Atom Bombası" belgeseli Oppenheimer ile olan karışık ilişkisini de düşündürttü.

Einstein Nazi Almanyası'ndan kaçtıktan sonraki yaşamına odaklanan belgesel, arşiv görüntüleri ve Einstein'ın kendi sözlerini içeriyor. Açıkçası bir dâhinin zihnini inceliyor. Kemanı, bir bavula sığan giysileri, yalnızlığı içime çok dokunan sahnelerle dolu…

"Birisinin atom bombası yapmasına yardım etmekten daha kötü sadece bir şey var. O da nazilere atom bombası yapmaları için yardım etmek." Einstein

Güncel dizileri izleyenler…

Dizilerle aram çok iyi olmadı. Hele popüler dizilerse hiç ilgimi çekmedi. Ama sosyal ortamda konuşulan konular hep diziler ekseninde. Dün okuduğum bir habere görede Türk dizileri dünyada 750 milyon kişiye ulaşıyor.

Son günlerde İnci Taneleri, Kızılcık Şerbeti, Kızıl Goncalar herkesin dilinde. Hiçbirini izlemedim. Bir platformda izlediğim Kübra son izlediğim Türk dizisiydi ve daha ilk başlarda tahmin ettiğim gibi ilerledi süreç ama hadi bitirmemiş olmayayım diye izledim. Çok da yorum yapmak istemiyorum. Ama diğer dizileri bir gün vakit yaratabilirsem oturup izlerim. 45 dakikadan fazlası yoruyor beni. Akıcılık, görsellik, oyunculuk vb. Çok fazla kriter var bir dizi izleyebilmem için.

Karmaşık karakterler ve öyküler aracılığıyla izleyicilere derinlemesine bir deneyim sunan dizileri seviyorum. Mesela "Breaking Bad" suç dünyasına dair çarpıcı bir portre çizerken, "The Crown" İngiliz kraliyet ailesinin arkasındaki insan hikayelerini ve tarihî olayları inceliyor.

Sahne Sanatları ile aranız nasıl?

Tiyatro, müzikal, bale, konser, dans, müzikal. Hepsine büyük iştahım var. Her ay bir etkinliğe gitmeye çalışıyorum. Açıkçası kültür ve sanat benim hayatımın öznesi. Sanatla besleniyorum, hayaller kuruyorum.

Pazar günü 1923 Cumhuriyet Müzikali' ni izledim. Cumhuriyetimizin 100. Yılında "Cumhuriyet kahramanlarının anısına saygıyla" sahneye taşınan muazzam müzikali 7'den 70'e herkesin izlemesi gerektiğini düşünüyorum.

1923 Müzikali, Bandırma'dan başlayarak milli mücadele serüvenini seyircilere anlatırken Kurtuluş Savaşı'nda yer alan kahramanların hikâyelerini müzik, dans ve multimedya şovlarıyla sahneye taşıyor. Müzikal, o döneme özgü müzikal tarzlar, danslar ve karakterler aracılığıyla izleyicilere o dönemin atmosferini birebir aktarıyor.

Her notada, her diyalogda, o dönemin heyecanı ve değişim arzusu hissediliyordu. Sahnedeki sanatçıların performansları, izleyicileri büyülerken tüm salon 1920'lerin ruhuyla dans ediyordu. Oyunun sonu yaklaştığında, o dönemin getirdiği zorlukları ve belirsizlikleri herkesin düşündüğünü sanıyorum. Sahnedeki son perde indiğinde, salon alkışlarla dolarken o anı yaşayanlarında sonsuza kadar hatırlayacağına eminim.

Müzikalin başarısının senaryo, müzikal yapı ve sahne performansları kadar tarihi doğruluk ve sanatsal yaratıcılığı bir araya getirip seyirciyi etkileyici bir deneyime taşımasından kaynaklandığını düşünüyorum.

Tiyatro Zamanı: "Mezarcı ve "Fareler ve İnsanlar"

Erdem Topuz'u nasıl yazsam ki…

Erdem Topuz ile yıllar önce röportaj yaparken kuzenim ile çok yakın arkadaş olduğunu ve aynı evi paylaştıklarını öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Hayat öyle inanılmaz ki bizi görünmez şekilde bağlıyor.

26 yıl önce kuzenim Gazi Tuğrul Ertuğrul tarafından kaleme alınan tek perdelik "Mezarcı" oyunu ve Nobel ödüllü yazar John Steinbeck'e ait orijinal metnine sadık kalınarak oynadığı "Fareler ve İnsanlar" oyununu izlemenizi öneririm. Belki ilerleyen bir süreçte yeni bir röportaj yaparız. Sevgili Erdem'in "Hayatınızı bir mezarlığa çevirmeyin." sözü hepimizde bir uyanış olsun.

Velhasıl kitaplar, müzik, film, belgesel, diziler, tiyatro, müzikal, dans etc. tüm sanat formları benim için vazgeçilmez. Fotoğrafçı olarak duygusal ve zihinsel dünyam için hepsi ilham kaynağı. Sanatın her alanı kendi benzersiz tarzıyla beni etkileyip düşündürürken, sanatın gücüyle deneyimlerimi sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Sanat ve sevgiyle kalın.

Yeşim Mutlu

title