Haberler

Diyetimizdeki Psikobiyotikler ve Rolleri

Prof. Dr. Barış Öztürk

Prof. Dr. Barış Öztürk

Diyetisyen
06.12.2023 11:02

Bağırsak ve beyin arasındaki gizemli bağlantı, araştırmacıları ve diyetisyenleri uzun zamandır büyülüyor. Son bilimsel gelişmeler, "psiko" (zihin) ve "biyotik" (yaşam) kelimelerini birleştiren psikobiyotikler olarak bilinen yeni bir çalışma alanına ışık tutmuştur. Psikobiyotikler, tüketildiklerinde psikoloji üzerinde olumlu bir etkiye sahip olan yararlı bakteriler veya probiyotikler kategorisini ifade eder. Gelişmekte olan bu araştırma alanı, bağırsak mikrobiyomunun zihinsel sağlığımızı nasıl etkilediğine dair bilimsel alanda devrim yaratma vaadini taşıyor.

Bağırsak-beyin ekseni, gastrointestinal sistem ile merkezi sinir sistemi arasındaki kompleks bir iletişim ağıdır. Bu çift yönlü iletişim sistemi, nöral, hormonal ve immünolojik yollar gibi çeşitli mekanizmaları içerir. Bağırsaklarda yaşayan trilyonlarca mikroorganizmadan oluşan bağırsak mikrobiyomu, bu etkileşimde çok önemli bir rol oynar.

Diyetimizdeki Psikobiyotikler ve Rolleri

Psikobiyotikler, bağırsak-beyin eksenini modüle ederek mental durumu etkilediği gösterilen spesifik bakteri türleridir. Esas olarak Lactobacillus ve Bifidobacterium cinslerine aittirler ve etkilerine çeşitli mekanizmalar aracılığıyla aracılık edildiğine inanılmaktadır. Bunlar arasında serotonin ve gama-aminobütirik asit (GABA) gibi nörotransmitterlerin üretimi, bağışıklık sisteminin düzenlenmesi ve sistemik inflamasyonun azaltılması yer almaktadır.

Beslenme alışkanlığımız bağırsak mikrobiyomumuzun yapısını derinden etkiler. Araştırmalar, lif, fermente besinler ve prebiyotikler açısından zengin bir diyet tüketmenin, psikobiyotikler gibi bağırsak bakterilerinin büyümesini teşvik edebileceğini göstermiştir. Kefir gibi fermente süt ürünleri mükemmel probiyotik kaynaklarıdır. Soğan, sarımsak ve kuşkonmaz gibi prebiyotik açısından zengin besinler, bu faydalı bakterilerin gelişmesi için gerekli yakıtı sağlar.

Çalışmalar, bazı psikobiyotiklerin psikolojik durumu düzenleyen nörotransmitterlerin üretimini etkileyerek, anksiyete ve depresyon semptomlarını hafifletebileceğini göstermiştir. Psikobiyotikler, kortizol gibi stres hormonlarının salınımını düzenleyerek vücudun strese verdiği tepkiyi azaltma yeteneğine sahiptir. Bu, özellikle kronik stresin yönetilmesinde faydalı olabilir.

Bazı psikobiyotikler bilişsel fonksiyon ve hafızanın gelişmesiyle ilişkilendirilmiştir. Bu etkilerin, inflamasyonun azalması ve bağırsak ile beyin arasındaki iletişimin artmasının bir sonucu olduğu düşünülmektedir.

Psikobiyotikler, dengeli bir bağırsak mikrobiyomunu sağlar ve bağırsak inflamasyonunu azaltma nöroaktif bileşiklerin üretimini olumlu yönde etkileme yoluyla psikolojik dalgalanmalarının dengelenmesine yardımcı olur.

Gelişmekte olan psikobiyotik alanı, insan psikolojisini anlamak ve iyileştirmek için heyecan verici bir yol sunuyor. Araştırmalar henüz emekleme aşamasında olsa da, iyi yaşamımız üzerindeki potansiyel etkileri umut vericidir. Psikobiyotik açısından zengin besinleri diyetimize dahil etmek daha sağlıklı bir bağırsak mikrobiyomuna katkıda bulunabilir ve anksiyete, depresyon, stres ve bilişsel bozukluk semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Bununla birlikte, psikobiyotiklerin geleneksel tedavilerin yerini almaması, daha ziyade mental durumu desteklemek için tamamlayıcı stratejiler olarak değerlendirilmesi gerektiğini unutmamak önemlidir. Bilim insanları bağırsak-beyin ekseninin gizemlerini çözmeye devam ettikçe, psikobiyotiklerin beslenmemizdeki ve psikolojimizdeki rolünün önümüzdeki yıllarda daha tanımlı ve önemli hale gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

title