Haberler

Ebeveyn mükemmeliyetçi yaklaşımı nedir?

Didar Üstün

Didar Üstün

Sunucu-Moderatör
27.11.2022 01:57

Aile içerisinde görülen mükemmeliyetçi yaklaşımların çocuklara etkilerini Yazar ve Eğitmen Feza Karakaş ile konuştuk.

Mükemmeliyetçilik nedir? Kişiler hangi sebeplerle mükemmeliyetçiliğe yatkın olur?

Mükemmeliyetçilik, kusursuzluk arayan zihne inanarak, kişinin kendinden ve başkalarından aşırı yüksek standartlarda beklentilere girmesi, bu beklentilere ulaşma konusunda endişe duyması ve konmuş olan yüksek standartlara ulaşılamaması durumunda aşırı eleştirel olması halidir. Hakikatte olanın, olduğundan başka olmasını arzulayan düşüncelerden oluşan zihin yapısına sahip olan bu insanlar kusursuzluk ararlar ve kendileri ve başkalarından aşırı yüksek beklentilere girebilirler. Bu beklentilere ulaşabilmek onlar için oldukça önemli olabilir ve ulaşıp ulaşamamak konusunda endişe duyarlar. Ayrıca bir bakıma kusursuzluğu arayan bu insanlar aradıklarını bu dünyada bulamadıklarında mutsuz ve kızgın da olabilirler. Kendilerine ulaşılması zor hedefler koyar, bu hedeflerine ulaşamadıklarında da kendilerine karşı acımasız olurlar. Kendilerini ve başkalarını sürekli eleştirirler. Başarısızlığa odaklanır, başarılarını görmezden gelirler. Hatalarına çok fazla anlam yüklerler. Mükemmeliyetçiler yetersizlik duygusu çekerler ve bu yüzden duydukları utanç duygularına karşı bir denge olarak mükemmeliyetçilik kalıplarını geliştirirler. O yüzden güzel, süslü bir maskeleri vardır. O maskenin arkasına saklanıp kendilerini olmadıkları biri gibi göstermeye çalışırlar. Mükemmellik maskesi kendilerini eleştiriden, reddedilmekten ve onaylanmamaktan korumak içindir aslında. Bütün bunların altında yatan çekirdek inanç yetersizlik duygusudur. Çocukken aldığı bir karar ile yetersiz olduğuna inanan çocuk utanır, kendini suçlar ve yetersizliğini gizlemek için uğraşır. Ben yetersizim ve yeterli olamam düşüncesi ile kendini saklamaya başlar. Başkaları kusurlarını görmesin ister ve o kusurları saklamak için başka bir kimliğe bürünür. Ya çok çalışır ya insanlara hayır diyemez, onları mutlu etmeye çalışır ya da hata yapmaktan korkup hiçbir şey yapamaz.

Benim deneyimime göre insanları mükemmeliyetçiliğe iten en büyük inanç yetersiz olduklarına inanmalarıdır. Çocukluk yaşlarında oluşan bu inanç insanın içinde büyük bir yalnızlık ve boşluk yaratabilir. Bu boşluğu ve yetersizliği kapatabilmek için de kusursuz olmayı arzu eder ve bunu başarabilmek için çabalar. Mükemmeliyetçi anne ve baba tarafından yetiştirilen çocuklar yetişkinlik döneminde mükemmeliyetçi olabilmektedirler. Çocukluk yaşlarda başlayan sevilme, beğenilme, onaylanma, takdir, değer görme ve kabul edilme gibi ihtiyaçlarının dış dünyada gösterdikleri başarıları ile karşılamaya koşullanan kişiler mükemmeliyetçi kişilik kalıplarına yatkınlık gösterebilirler.Ayrıca çocukluk döneminde geçirdikleri travmalar, çatışma, şiddet ve karmaşa ortamında büyümeleri de mükemmeliyetçiliğe neden olabilir. Kendinin olduğu gibi tam ve bütün olduğundan şüphe duyan bir zihin başkalarından onay alma ihtiyacı içindedir. Mükemmel olmaya ihtiyaç duyan kişi başkalarının beklentilerini karşılamaya meyillidir. Mükemmel performans gösteremezse çevresi tarafından terk edileceğine ya da kınanacağına inanır ve bundan ölesiye korkar. Kişinin dünyasında sevilebilmesi için mükemmel olması şarttır. Halbuki gerçek sandığı gibi olmayabilir. Byron Katie'nin çok sevdiğim bir sözü var: "Kişilikler sevmez, bir şeyler isterler." Belki de biz başkalarının işine yarıyoruz ve hayatlarını kolaylaştırıyoruz. Böylelikle bu kişiler bize bağımlı hale gelebiliyorlar. Bu durum kendimiz değerli ve vazgeçilmez hissetmemize neden olabilir. Bu his bizi sürekli vermeye itebilir ve dipsiz bir kuyunun içine hapsedebilir. Herkesin beklentilerini karşılamak için sürekli çaba sarf etmemiz gerekebilir. Hatta zamanlar başkalarına hizmet ettiğimizde aldığımız övgü dolu geri dönüşlere alışabilir, sürekli talep eder hale bile gelebiliriz. Kendi isteklerimizden ziyade başkalarının onayı için çalışır olur ve bunun yoksunluğu, onay alamamak korkusu üzerimizde stres yaratıp bizi tüketebilir. Yetersizlik duygusunun beslediği kusursuzluk arayışı ve mükemmeliyetçi zihnin koyduğu yüksek standartları karşılama ihtiyacı gelişebilir. Buda bizde ''ancak mükemmel olursam tam ve bütün olabilir, sevilir, sayılır, değerli ve başarılı olurum'' yanılgısını yaşatabilir.

Aile içerisinde görülen mükemmeliyetçi yaklaşımların çocuklara etkileri nelerdir?

Benim düşünceme göre çocuklara mükemmel olmaları, hata yapmamaları, devamlı başarılı ve kusursuz olmaları için baskı yapmak, onların ruhlarını tecavüz etmek gibidir. Onların sınırlarına girip, sahipleriymişiz gibi davranmamız ve bizim istediğimiz standartlarda performans göstermelerini ve davranmalarını beklememiz çocuğa zarar veren mesajların gitmesine neden olur.Çocuğun sınırlarına girip, sınır ihlali yapmaktır bu tip davranışlar bir nevi. Bu durum çocuğumuzda yetersizlik, sevilmeye layık olmama, suçluluk, utanç gibi duyguların oluşmasına sebep olabilir. Daha da ötesi, depresyon, aşağılık duygusu, kaygı ve yeme bozuklukları, anksiyete, sosyal kaygı, kendini ifade edememe, içe kapanma, erteleme, özgüven eksikliği gibi birçok zihinsel sorunlar doğurabilir. Mükemmeliyetçilik, bir çocuğu başarılı ve kusursuz olmak için aşırı çabalamaya yönlendirip dipsiz bir kuyuya atabileceği gibi çıtayı çok yükseğe koyduğunuzda çocuğunuzun pes etmesi de muhtemeldir. Her iki durumda çocuk başarısızlık koşu bandına bindirilir. Çünkü hiçbir zaman ulaşamayacağı kusursuzluk arama ve tatmin bulamayacağı bir yola girmiştir.Ve bu durum çocuğun bir çeşit ruhsal kölelik ve esaret ile bilinçsizce yaptığı zihinsel bir sözleşmedir.Çocuk sevilmek, değer ve takdir görmek, ait olmak, kendisini değerli hissedebilmek için kendisini ailesinin standartlarına ulaşmak ve başarılı, uyumlu, mükemmel olmak zorunda hisseder.Bu standartlara ulaşmak çok büyük çaba isteyen bir yüktür. Kusursuz olması ve ailesinin beklentilerini yerine getirmesi gerektiğine inanan çocuk hata yapmaktan çok korkar. Dolayısı ile gergin, mutsuz ve huzursuz olabilir. Mükemmeliyetçi ebeveynlik, çocuklarının en yüksek standartlara ulaşmazlarsa başarısız olacağına inanırlar. Korkudan güdülenir ve korku ile yönetilirler. Hayatta ve ayakta kalabilmek için mükemmel olmanın gerekli olduğunu zannederler. Bu yüzden de çocuklara mükemmel olmaları için çok fazla baskı yaparak yanlış mesaj verebilirler. Kendisinin kabul, değer, takdir, onay ve hatta sevgi görebilmesi için ebeveynleri tarafından ona uzatılan yüksek standartlara ulaşması gerektiğine inanan çocuk özgür değildir ve özgür olamaz.

Ebeveynler kendilerinde mükemmeliyetçi eğilimler fark ettiklerinde bunu kendileri ve aileleri için olumlu olarak nasıl kullanabilirler?

Uzmanlar mükemmeliyetçiliği iki türe ayırıyor: uyumsuz mükemmeliyetçilik ve uyarlanabilir mükemmeliyetçilik. Uyumsuz mükemmeliyetçilik, mükemmel beklentilerimiz yerine gelmediği zaman kendimize eleştirel ve acımasız davranmaktır. Uyarlanabilir mükemmeliyetçilik ise aynı yüksek beklentilere sahip olmakla birlikte, standartlara ulaşılmazsa kendimize hoşgörü, şefkat ve merhamet göstermektir. Uyarlanabilir mükemmeliyetçilik motivasyonumuzu artırmamıza yardımcı olmakla birlikte, uyumsuz mükemmeliyetçilik arasında bir denge bulmak pek kolay olmayabilir. Uyumlu mükemmeliyetçiler başarı odaklıdırlar. Kaybedecekleri şeyler yerine kazanacaklarına odaklanırlar. Hedeflerini başarıya döndürmenin yollarını dengelemesini bilirler. Başarısız olma durumunda kendilerini suçlu hissetmeden sürece devam edebilirler. Uyumsuz mükemmeliyetçilere göre daha bağışlayıcıdırlar ve öz-şefkat ile kendilerini mükemmelliğin onları aşağı çeken baskısı olmadan eylemde kalırlar. Sonuç olarak ateş yakarda pişirir de.Mükemmeliyetçilik pek çok başarılara sebep olur ama bu süreç insana acı verdiği zaman ateşin pişirmesi değil, yakması ve hatta yangın çıkarması söz konusu bile olabilir. Mükemmeliyetçi eğilimimiz olduğu fark ettiğimizde ve kusursuz, mükemmel olmaya çabalamak yerine elimizden gelenin en iyisini yapmanın doyumunu yaşayabiliriz. Kendimizi, çevremizi olduğu hali ile kabul ederek, olanın zaten mükemmel olduğu farkındalığı ile yaşama olan bakış açımızı değiştirebiliriz.

Ebeveynler çocuklarına birer rehber olabilmek için neler yapabilirler?

Ebeveynlerin yapacağı en etkili şey kendi mükemmeliyetçi kalıplarının dışına çıkmayı başarmaları olacaktır. Kendi işlerinde kalmak, çocuklarının sınırlarına girmemek, saygı duymak ve onları koşulsuz kabul etmek ve sevmek. Çocuklarımız bizim malımız değildir. Bizlerin bir süreliğine misafir ettiği Tanrı'nın çocuklarıdır. Onlara kendi mutluluğumuz ve başarımız için kullandığımız araçlarımız gibi davranamayız. Onları kendi yerine getiremediğimiz hırs ve arzularımızı yerine getirtmek için kullanmayalım. Kusursuz olmak zorunda bırakmayalım. Hata yapmalarına, düşüp kalkmalarına, başarısız da olmalarına, her türlü duyguyu ve deneyimi yaşamalarına, kısacası insan olmalarına alan ve izin verelim. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edip, olduğumuz halimiz ile yeterliyim diyebilen, kendinden hoşnut, merhametli, şefkatli, özgüvenli, başarıyı sadece dışarıya bağlamayan, değerleri olan ebeveyn olarak onlara model olabiliriz.

title