Kürtçe Yemin ve Anlamı
Zeynep Alkış
Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır Barosu'nda Kürtçe yemin edilmesinin ardından, Batman Barosu'nda da avukatlar Kürtçe yemin etti. Bu olaylar, Türkiye'de çok kültürlülüğün ve dilsel çeşitliliğin hukuk alanındaki yansımalarını yeniden gündeme getirdi. Kürtçe yemin, yalnızca bir dil tercihi değil; aynı zamanda bir kimlik beyanı, bir hak arayışı ve bir aidiyet göstergesidir.
Kürtçe'nin Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda milyonlarca insanın anadili olduğu gerçeği, bu dili kamusal alanda daha görünür kılmanın önemini her geçen gün daha da artırıyor. Hukuk gibi toplumsal hayatın en kritik alanlarından birinde, vatandaşların kendi dillerinde hizmet alabilmesi, adaletin erişilebilirliği açısından büyük bir adım. Kürtçe yemin, yalnızca bir simgesel jest değil; adaletin, kimliklerin tanınması ve saygı duyulmasıyla mümkün olabileceğinin bir işareti olarak değerlendirilmeli.
Bu noktada, insanların yalnızca dillerine değil, aynı zamanda inançlarına göre de yemin edebilmesi gerektiği gerçeği karşımıza çıkıyor. Yemin, kişinin inancına ve diline göre yapılmalı ki, bu yemin gerçekten anlamını bulsun. Bir insanın onuru, inancı ve dili, onun kimliğinin en temel parçalarıdır. Bu parçalar, yemin gibi ciddi ve kutsal bir ritüelde mutlaka yer bulmalıdır. Farklı inançlardan ve dillerden insanların kendi değerlerine uygun şekilde yemin etmeleri, toplumsal barış ve adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynar.
Anadilinde ve inancına uygun yemin etmek, kişinin kendini en doğru ve samimi şekilde ifade etmesini sağlar. Yemin, bir insanın onuru ve sözü üzerine verdiği en ciddi taahhütlerden biridir. Bu taahhüdün, kişinin iç dünyasıyla tam anlamıyla örtüşen bir dille ve inançla verilmesi, yeminine olan bağlılığını ve sorumluluğunu da güçlendirir. İnsanların kendi inançlarına ve dillerine göre yemin edebilmesi, bu taahhüdün daha anlamlı ve içten olmasına olanak tanır.
Kürtçe yeminlerin ardındaki en önemli motivasyonlardan biri, bu dilin kamusal alanda daha fazla kabul görmesi ve kullanılabilir hale gelmesidir. Bu gelişmeler, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde atılması gereken adımlardan biri olarak görülmeli. Çok dillilik ve çok inançlılık, bir ülkenin zenginliğidir; ve bu zenginlik, hukukun üstünlüğüne dayanan bir toplumun teminatıdır. Kürtçe yemin, bu zenginliği kucaklamanın bir yolu olarak karşımıza çıkıyor. Kürtçe'nin hukuk alanında yer bulması, Kürt vatandaşların adalet sistemiyle daha güçlü bir bağ kurmasına ve kendilerini bu sistemin bir parçası olarak görmesine olanak tanıyacaktır.
Kürtçe'nin, diğer dillere eşit bir statüye kavuşması ve bu dilde hizmetlerin genişletilmesi, toplumdaki barış ve uzlaşmanın güçlenmesine katkı sağlayacaktır. Aynı şekilde, farklı inançlardan insanların da bu sisteme kendi inançlarına uygun şekilde dahil olabilmeleri sağlanmalıdır. Hukuk sisteminin, ülkenin bütün vatandaşlarına eşit mesafede durması ve onların kimliklerine saygı göstermesi, güçlü bir demokrasinin temeli olmalıdır.
Kürtçe yemin ve inanca göre yemin, adaletin daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir şekilde dağıtılması için önemli bir adım olmuştur. Bu gelişmelerin devamı, toplumsal barış ve kardeşlik adına umut vericidir. Hukuk, yalnızca kurallarla değil, aynı zamanda vicdanla da uygulanmalıdır. Ve bu vicdan, her dilde, her kültürde, her inançta kendine yer bulmalıdır.