Sorumluluk insanın hapishanesidir
Şerivan Demir
SORUMLULUK İNSANIN HAPİSHANESİDİR
İyilik, doğruluk, sorumluluk bizlere aşılanan öğretilerden birkaçıdır. İnsanlığın ilk anından şimdiye meydana gelen tüm değişimler sorumluluk bilinci ile gerçekleşmiştir. Var olan koşulları iyileştirme sorumluluğundan tutun geleceğe daha yaşanabilir bir dünya bırakmaya değin sorumluluk anlayışı ile dönüşmüştür. Bu denli önemli ve kıymetli olan bu duygunun olumsuz yanları olabilir mi?
Tıpkı ağrılarımızı dindirmek için kullandığımız bir ilacın dozunu kaçırdığımızda kusma ve bedensel diğer hastalıklara neden olması gibi sorumluluk duygusunun dengeli olmayışı da bazı olumsuzluklara neden olabilmektedir.
Bir cenin ana rahmine düştüğü andan doğumu gerçekleşene dek ve yaşama geldiği andan ölüme dek hem ebeveynlerinin bebek ve çocuk üzerinde hem de çocuğun kendi yaşamı üzerinde sorumlulukları vardır. Ve bunlar yaşamın sağlıklı ilerleyebilmesi için de gereklidir. Ancak anksiyete yaratacak düzeyde kişinin yaşamını bir mezara çeviren sorumluluk davranışı da mümkündür.
Örneğin; mutsuz bir evliliği ya da beraberliği sürdürmek zorunda olan bir kişiyi düşünelim, çocuklarım annelerini veya babalarını görmekten mahrum kalmasınlar, boşanırsak az görüşecekler düşüncesi ile çocuklarının üzerinde böylesi aşırı bir sorumluluk hissetmesi kişinin mutsuz bir evliliği devam ettirmesi yaşamında mezar olabilmektedir. Başka bir durumda ailesinin istediği üniversiteyi okuyup işe başlayan birinin mutsuz olan bir kişi, bu işi değiştirirsem bana onca emek verdiler onları üzemem deyip sevmediği işte devam etmesi de hayatını mezara çevirecektir. Sevdiği kişi ile bir yaşam kurmayıp kültürel benzerliklerden kaynaklı ailesinin uygun bulduğu kişi ile evlenmesi de kişiyi istemediği bir yaşama sürükleyebilir. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Özetle, istediğiniz hayatı yaşama cesaretini gösteremeyip bunu sorumluluk kisvesi altında yaşamaya devam etmeniz yaşamlarınızda mutsuz bir geleceği çağırdığınızı gösterir. Aksi olamaz mı diyeceksiniz? elbette olasılıklar içerisinde istemediği bir işte çalışıp mutlu olan ya da ailesinin onun için uygun bulduğu kişi ile evlenip çok mutlu olan kişilerde var. Bu yüzden cümlelerimi "olabilir/olmayabilir" şeklinde bitirdim.
Burada önemli nokta, sorumluluk iyi ya da kötü şeklinde bir değerlendirmeden ziyade ölçüyü yakalayamamakla ilgilidir. Her şeyi fazla yaptığımızda bu bizdeki iç görüyü bulanıklaştıracaktır. İç görünüz muğlak, bulanık olduğunda kendiniz için ne iyi isteyip istemediğinize karar veremeyip, "ama benim sorumluluklarım var…." İle başlayan kendi kendinizi baltalayan cümleler kurup, davranışlarda bulunabilirsiniz. Bu yüzden sorumluluk iyilik, doğruluk gibi istenen bir duygu ve davranıştır. Ancak kendinizi sorumluluk duygusu adı altında baltalarsanız bu istenen bir şey olmaktan çıkacaktır. Mezarlık kavramı, renksiz, tek düze duyguların yaşandığı karamsar bir ruh halini simgelemektedir.
Sizler kendinizi baltaladıkça mezarlık simgesinin çağrıştırdığı duygulara hapsolacaksınız.
Aşırı sorumluluk ile kaotik duygu durumunu yaşadıkça da zamanla; anksiyete, depresyon ve yeme bozuklukları ortaya çıkabilmektedir. Ve bunların yansıması olarak da aile ve iş hayatınızda iletişim bozuklukları ile öfke patlamaları kendini gösterebilmektedir. Boşuna dememişler "her şeyin fazlası zararlıdır". İlacı zehirden ayıran da dozudur.
Şimdi sana bir sorum olacak; seni aşırı dozdan zehirleyen ne oldu hayatında?
Uzm. Psk. Şerivan Demir