Uykuda dahi tutsak
Özlem Koç
Ne kolay tükettik, sevgiyi, aşkı, hayalleri, delilikleri, kahkahalarla gülmeyi, hayata dair ne varsa güzel olan, bizi mutlu eden, insan eden.
Keşke her zaman, sarhoşken olduğumuz gibi cesur olabilsek. Dertliyken hıçkırıklarla ağlayıp, mutluyken gözümüzdenyaş gelene kadar kahkaha atabilsek mesela. Numara yapmadan, hayatın bize biçip giydirdiği rolleri umursamadan, dostum üzülür, düşmanım sevinir diye sadece alışılageldiği için "iyiyim" demek zorunda kalmadan, şartlara tutsak olmadan ve sızar gibi bir anda uykulara rahatça dalıp giderek, saatsiz, uyanabilsek uykumuza doyduğumuzda.
"Sabah erkenden bu yataktan kalkmalar yok mu, adamı büsbütün serseme çeviriyor" dediği gibi Kafka'nın, uykuda dahi tutsak değil miyiz.
Zaman ne hızlı geçiyor. Sadece çalışarak, bir şeyleri kaçırmamak için koşuşturarak tüketiyoruz ömrümüzü. Büyük çoğunluğu ve en güzel anlar ise avuçlarımızdan kayıp gidiyor biz farkına bile varmadan. Ruh fesadı geçiren, rağbet azgını kişilere prim vermeden yaşayabilsek yıllarımızı. Ayağımıza takmaya çalıştıkları çelmelere dikkat etmek zorunda kalmasak ve gerçekte hak ettiğimiz şekilde yürüyebilsek yollarımızı, güneşli güllü ve yahut dikenli çamurlu. Hayat iyi kartlara sahip olmak değil, bazen kötü bir eli iyi oynama meselesiymiş ya, tek el oynama hakkımız var işte ve tek sahnemiz var ki kazanmak için veya kaybetmek için çıkıyoruz oraya. Perde kapanmadan, geç olmadan, sadece çok alkış almak için değil aynı zamanda kendi kendimizi ayakta alkışlayabilmek için olmalı tüm çabamız. Bu filmin baş rol oyuncusu BENİM! diyebilmeliyiz ve unutmamalıyız, ben ölürsem film biter! To be or not to be
Ömrünüz mucizelerle dolsun!
Özlem KOÇ