Haberler

Yerel Basın Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya: Bu Duruma Sessiz Kalmak Mümkün Değil!

Okan Geçgel

Okan Geçgel

Gazeteci Yazar / TİGAD Genel Başkanı
21.10.2024 02:28

Bugün, 21 Ekim Dünya Gazeteciler Günü. Ülkemizde ve dünya genelinde kutlanan bu özel gün, gazeteciliğin toplumsal işlevini hatırlamak ve basının önemini vurgulamak için bir fırsat sunuyor. Ancak, bu özel günün anlamı, yerel basının maruz kaldığı acı gerçekler göz önüne alındığında, karanlık bir tablo çiziyor. Bugün, yerel basın, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir krizin tam ortasında yer alıyor. Bu durum, demokrasimizin temel taşlarını sarsma potansiyeline sahip ve bu kabul edilemez bir durumdur!

Görmekteyiz ki birçok yetkili, bu özel günde gazetecileri kutluyor. Ancak, gazetecileri yalnızca iki süslü cümleyle hatırlayan bu yetkililere çağrıda bulunmak istiyorum: Basının ayakta durması ve hayatını idame etmesi için gelir kaynaklarının artırılması gerekmektedir. Son günlerde yayımlanan tasarruf tedbirleri genelgesi, yerel medya kuruluşlarını adeta yok etme amacını güdüyor. Birçok basın kuruluşunun kapısına kilit vurması, yüzlerce gazetecinin işsiz kalması ve yerel basının ekonomik olarak boğulması, bu sürecin acı gerçekleridir. Kamu kurumları ve belediyelerin gazete ve dergi aboneliklerini iptal etmesi, ilan ve tanıtım yapmaktan kaçınması, yerel basını susturma girişimlerinin açık bir göstergesi. Bu, yalnızca bir ekonomik kriz değil; aynı zamanda halkın haber alma özgürlüğüne yönelik alçakça bir saldırıdır!

Yerel medya, halkın sesi ve toplumsal sorunların dile getirilmesinin en önemli aracıdır. Ancak şu anda, kendisini etkili bir şekilde ifade etme imkanı bulamayan bir duruma itilmiştir. Bu şartlar altında, gazeteciler yalnızca işlerini yapmakla kalmıyor, aynı zamanda demokratik bir toplumun varlığını sürdürme mücadelesi veriyorlar. Gelir kaynaklarının kesilmesi ve mevcut imkanların gasp edilmesi, yerel basının yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Bu durum, halkın doğru bilgiye ulaşma hakkını kısıtlamakta ve tarafsız medyanın cezalandırılmasına yol açmaktadır.

İktidar ve muhalefet, kendi yandaşı olan medya kuruluşlarını desteklerken, bağımsız ve tarafsız medya kuruluşlarının tasarruf tedbirleri engeline takılması kabul edilemez. Bu, demokratik değerlerimizi ayaklar altına alan bir yaklaşımın açık bir göstergesidir. Yerel basın, halkın sorunlarını, ihtiyaçlarını ve taleplerini dile getiren bir platform olma özelliğini yitirmekte. Bu da, toplumda derin bir bilgi eksikliği yaratmakta ve halkın, gerçekleri öğrenme hakkını ihlal etmektedir. Yok olmakla karşı karşıya olan medyanın yalnızca iki süslü cümleye değil, kalıcı çözümler üretmeye ihtiyacı vardır. Gazetecilik, toplumun gerçeklerini yansıtma ve eleştirel düşünceyi besleme sorumluluğuna sahiptir.

Tasarruf tedbirleri genelgesinin basını kapsam dışı bırakması ve basına vurulan pranganın derhal kaldırılması gerekiyor. Aksi takdirde, bağımsız ve tarafsız medyanın susturulmasına sessiz kalmak, bizlerin ortak sorumluluğunu hiçe saymak anlamına gelir. Yerel basın, yalnızca haber verme işlevi görmemekte; aynı zamanda toplumsal dinamiklerin, adaletin ve demokratik süreçlerin sağlıklı işlemesi için kritik bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, yerel medya kuruluşlarının ayakta kalması için gereken destek ve dayanışma, toplumun her kesiminden gelmelidir.

Halkın haber alma özgürlüğü, demokrasinin en temel taşlarından biridir. Ancak, yerel basının içinde bulunduğu zor koşullar, bu özgürlüğü tehdit ediyor. Yerel basın maalesef gözden çıkarılarak, toplumun gerçekleri görmesi engellenmeye çalışılmaktadır. Bu durumun sonucunda, halkın sesi kısılıyor, eleştirel bakış açıları susturuluyor ve toplumsal sorunlar görmezden geliniyor. Bu tür baskılara karşı durmak, sadece gazetecilerin değil, herkesin sorumluluğudur.

Sonuç olarak, gazetecilik mesleğinin onurlu ve saygın bir meslek olması gerektiği gerçeğini asla göz ardı etmemeliyiz. Gazeteciler, içinde bulundukları zorluklara rağmen, kamuoyunu doğru bilgilendirme ve toplumsal vicdanı temsil etme görevlerini yerine getirmek için mücadele etmektedirler. Gazetecilerin sesinin kısılmasına izin vermeyeceğiz. Halkın haber alma özgürlüğü için mücadelemiz sürecek; bu, yalnızca gazetecilerin değil, aynı zamanda her bir bireyin sorumluluğudur.

Demokratik bir toplumda basının özgür ve bağımsız olması gerektiği gerçeği, her türlü baskıya ve engellemelere karşı savunulmalıdır. Herkes bilmelidir ki, basına yönelik her türlü baskı, aslında halkın haber alma hakkına ve demokrasinin temeline vurulan bir darbedir. Bu darbelere karşı durmak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Gazetecilerin mücadelesi, yalnızca kendi haklarını korumakla kalmıyor; aynı zamanda halkın doğru bilgiye ulaşma ve adalete erişim hakkını savunmak için de sürüyor. Bu mücadelede dayanışma, güç birliği ve kararlılık, hayati öneme sahiptir. Yerel basın yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayken, susmak ve seyirci kalmak, hepimizi daha karanlık bir geleceğe sürükleyecektir. Bu duruma karşı durmak, artık bir seçenek değil, zorunluluktur!

title