Beşar Esad Kaçtı ve Suriye Özgürleşti: Zulüm Er Yada Geç Yıkılır ve Zalimler Zulümlerinde Boğulur
Okan Geçgel
Ortadoğu'nun kalbinde yıllardır süren bir trajedi nihayet sona erdi. Beşar Esad rejiminin devrilmesiyle, Suriye halkı derin bir nefes aldı ve özgürlüğe doğru ilk adımlarını attı. 61 yıllık baskıcı rejim, muhaliflerin Şam'ı ele geçirmesiyle birlikte çöktü. Beşar Esad'ın kaçtığı ve şu an nerede olduğu bilinmiyor. Bu, yalnızca Suriye için değil, tüm dünya için umut verici bir gelişme. Zira zulmün er ya da geç yıkılacağı ve zalimlerin kendi zulümlerinde boğulacağı gerçeği bir kez daha teyit edilmiş oldu.
Suriye'de yıllardır devam eden iç savaş, milyonlarca insanın hayatını altüst etti. Esad rejiminin baskısı altında yaşayan Suriyeliler, umutlarını kaybetmiş gibi görünüyordu. Ancak tarih bir kez daha gösterdi ki, hiçbir baskı rejimi sonsuza dek ayakta kalamaz. Halkın kararlılığı, direnişi ve özgürlük özlemi, sonunda bu karanlık dönemi sona erdirdi. Beşar Esad'ın kaçışı ve Suriye'nin özgürleşmesi, zalimlerin kaçınılmaz sonunu bir kez daha gözler önüne serdi. Zulüm ne kadar güçlü olursa olsun, halkın adalet ve özgürlük arayışı er ya da geç galip gelir. Bu, tarihin sayısız kez tekrar eden bir gerçeğidir. Hitler, Mussolini, Saddam Hüseyin… Hepsinin sonu aynı oldu. Şimdi de Beşar Esad, kendi zulmünün pençesinde kayboldu.
Bu zaferde Türkiye'nin etkisi büyüktür. Rejimin çöküşünde muhaliflere en büyük desteği veren Türkiye, Suriye'nin özgürleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu zafer, aynı zamanda Türkiye'nin başarısı olarak da değerlendirilmektedir. Türkiye, sadece Suriyeli muhaliflere destek vermekle kalmadı, aynı zamanda bölgede terör örgütü PKK/PYD'nin kontrolü altındaki yerlerin de teröristlerden temizlenmesi beklentisi doğurdu. Türkiye destekli muhalif güçler, bu bölgelerde temizlik çalışmalarına başlamış durumda. Bu, hem Suriye halkı için hem de bölgenin güvenliği için kritik bir adım.
Darısı Filistin'in Başına: İnşallah Kan Emici Vampir Netanyahu da Kendi Zulmünde Boğulacak
Suriye'deki bu gelişmeler, Ortadoğu'daki diğer baskıcı rejimlere de bir uyarı niteliğinde. Özellikle Filistin'de yıllardır süren İsrail işgali ve zulmü, uluslararası toplumun vicdanını sızlatan bir yara olmaya devam ediyor. Filistin halkının maruz kaldığı baskı ve şiddet, insanlık onuruna yakışmayan bir tablo sergiliyor. Ancak, Suriye'de yaşanan bu dönüşüm, Filistin için de umut ışığı olabilir.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, yıllardır Filistin halkına uyguladığı zulümle tanınıyor. Sadece Gazze'de değil, Batı Şeria'da ve Kudüs'te de Filistinlilere yönelik baskı ve şiddet, uluslararası hukuka aykırı uygulamalarla devam ediyor. Netanyahu'nun uyguladığı bu baskı rejimi, Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık arayışını bastırmaya çalışsa da, tarihin bize öğrettiği bir şey var: Zulüm er ya da geç yıkılır.
Netanyahu, uluslararası toplumun gözünde "kan emici vampir" olarak anılmaya başladı. Onun zulmü de, tıpkı Beşar Esad'ınki gibi, bir gün sona erecek. Filistin halkı da özgürlüğüne kavuşacak ve bu zalim kendi zulmünde boğulacak. Zira adalet er ya da geç yerini bulur ve baskıcı rejimler sonsuza dek ayakta kalamaz.
Bu köşe yazısını yazarken, Suriye'deki bu tarihi dönüşümün coşkusunu ve Filistin'deki kardeşlerimiz için duyduğumuz umudu paylaşmak istedim. Dünya, zalimlerin sonunu görmeye devam edecek ve halkların özgürlük mücadelesi daima galip gelecek. Bugün Suriye için, yarın Filistin için… İnşallah!
Zalimlere Ağır Sözler: Beşar Esad ve Netanyahu Gibi Kan Emiciler Cezalarını Çekecek
Zulümle abat olunmaz. Beşar Esad, yıllarca kendi halkını katletti, masum insanların üzerine bombalar yağdırdı ve ülkesini yerle bir etti. Ancak hiçbir zalim sonsuza kadar hüküm süremez. Beşar Esad şimdi kendi kanında boğulurken, bu, tüm dünyaya ibret olsun. Bu dünya, zulümle yönetilmeyecek kadar büyük ve adaletin er ya da geç tecelli edeceği kadar küçüktür.
Netanyahu gibi kan emiciler de aynı kaderi paylaşacak. Filistin halkının çektiği acıların hesabı sorulacak ve bu zalimler, yaptıkları zulümlerin bedelini ödeyecek. Adalet, sadece bir kelime değildir; o, bir gün mutlaka yerini bulacak güçlü bir kavramdır. Zalimler için kaçış yok; yaptıkları her zulmün hesabını er ya da geç verecekler.
Bugün Suriye'de gördüğümüz gibi, özgürlük ve adalet için savaşan halklar eninde sonunda kazanır. Zalimler ise kendi zulümlerinde boğulmaya mahkumdur. Beşar Esad ve Netanyahu, tarihin karanlık sayfalarında yerlerini alacak ve adaletin gücü, dünya üzerinde bir kez daha hüküm sürecek.
Kalın Sağlıcakla.