Her Haneye Aile Danışmanı: Sosyal Risklere Karşı Yeni Bir Yaklaşım
Fatma Ece Gödeoğlu
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'tan gelen son açıklama, dikkatleri üzerine çekti. Bakan Göktaş, her haneye bir aile danışmanı atanması için çalışmalara başlandığını duyurdu. Evet, yanlış duymadınız; her ailenin sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir danışman atanacak. Bu uygulama, aile hekimleri gibi, ailelerin sosyal ve psikolojik destek ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak yardım sunmayı amaçlıyor. Göktaş, bakanlığın ülke genelindeki mahallelerde sosyal risklerin haritasını çıkararak potansiyel sorunları önceden tespit etmek ve buna göre hareket etmek için çalışmalar yaptığını belirtti. Bu sayede, riskleri daha baştan görüp, proaktif önlemler alınarak toplumsal sorunların minimize edilmesi hedefleniyor.
Bu yaklaşım, aile içindeki olası sıkıntıları erken aşamada yakalayıp, gerektiğinde müdahale edebilmek için önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Sosyal risklerin analiz edilmesi ve bu risklere karşı proaktif önlemler alınması hem aileler hem de toplum için büyük bir kazanç sağlayabilir. Ancak, bu yeniliklerin toplumsal yapımızı nasıl etkileyeceği ve sosyal destek sistemimizde nasıl bir dönüşüm sağlayacağı da psikoloji camiasında büyük merak konusu. Sürecin detayları ve uygulanabilirliği, bu adımın başarısını belirleyecek en önemli faktörler arasında yer alacak.
Her Ailenin Bir Psikoloğu: Bakan Göktaş'ın Açıklamaları ve Sertifika Sorunları Üzerine
Geçmiş yazılarımda sıklıkla dile getirdiğim bir konuyu, son günlerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın yaptığı açıklamalarla yeniden ele almak istiyorum. Bakan Göktaş'ın her haneye bir aile danışmanı atanacağına dair duyurusu büyük bir heyecanla karşılandı. Ancak bu uygulamanın, psikoloji eğitimi almış profesyoneller tarafından yürütülmesi gerektiği konusunu yeniden vurgulamak gerekiyor.
Bakan Göktaş'ın açıklamalarında, aile danışmanlarının her ailenin sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına yönelik destek sağlayacağı belirtiliyor. Bu önemli adımın, toplumsal destek sistemimizi güçlendirme potansiyeli elbette ki büyük. Ancak, aile danışmanlarının hangi alandan seçileceği konusundaki belirsizlik, bu uygulamanın etkinliğini sorgulatıyor. Özellikle, psikolojik destek ve rehberlik alanında gerçek uzmanlığın sağlanabilmesi için, aile danışmanlarının psikoloji eğitimi almış kişilerden seçilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hepimizin de bildiği üzere Türkiye'de son yıllarda eğitim ve sertifikasyon alanında büyük bir artış yaşandı. Ancak, bu sertifikaların ve eğitim programlarının kalitesi konusunda ciddi endişeler de mevcut. Sertifika programlarının hızla yaygınlaşması, pek çok alanda sertifika cenneti yarattı. Bu durum, bazı sertifikaların gerçek bir nitelik kazandırmaktan ziyade, yalnızca formalite icabı düzenlendiği izlenimi de yaratıyor. Özellikle, psikoloji alanında eğitim almadan aile danışmanlığı ve terapi eğitimleri için verilen sertifikaların, bu alandaki gerçek bilgi ve beceriyi yansıtması oldukça zor.
Eğitim programlarının kalitesi, sınavların düzenli olarak yapılması ve belirli standartların sağlanması, bu süreçlerin etkinliğini belirleyen temel faktörlerdir. Psikoloji ve sosyal hizmetler gibi hassas ve uzmanlık gerektiren alanlarda, bu tür standartların eksikliği, uzman olmayan kişilerin aile danışmanı olarak atanmasına neden olabilir.
Her haneye atanacak aile danışmanlarının psikoloji eğitimi almış ve aile danışmanlığı alanında yüksek lisans eğitimi almış profesyonellerden seçilmesi gerektiğini vurgulamak hem bireylerin hem de toplumun faydası için kritik öneme sahiptir. Psikologlar, sosyal hizmet uzmanları ve diğer ilgili profesyoneller, bu tür görevlerde gereksinim duyulan bilgi ve becerilere sahiptir. Bu nedenle, aile danışmanlığı pozisyonlarına atanacak kişilerin bu alanda kapsamlı bir eğitim almış olmaları, ailelerin nitelikli ve etkili bir destek almasını sağlayacaktır.
Sonuç olarak, aile danışmanlığı uygulamasının başarılı olabilmesi için, bu alanda eğitimli profesyonellerin seçilmesi gerekmektedir. Eğitim ve sertifikasyon süreçlerinin kalitesini artırmak, sınavların düzenli yapılmasını sağlamak ve uzmanlık gerektiren alanlarda yalnızca yeterli eğitim almış kişilere fırsat tanımak, bu sürecin etkinliğini artıracaktır. Bakan Göktaş'ın açıklamaları ve bu yeni uygulama, doğru adımlarla ve uzman kişilerle gerçekleştirildiğinde, toplumsal destek sistemimizin kalitesini önemli ölçüde yükseltebilir.