Haberler

Çatışma, açlık ve gıda arz güvenliği

Nurten Sırma

Nurten Sırma

Gıda Tarım Yazarı-Sürdürülebilir Üretim Uzmanı / Gıda Mühendisi
14.04.2022 06:06

Küresel anlamda belirsizliklerin ve risklerin çoğaldığı bir sürece şahitlik ediyoruz. Rusya'nın Ukrayna'da devam eden savaşı, dünya tarımını ve dolayısıyla gıda arz güvenliğini tehdit ediyor. Ukrayna ve Rusya, dünya buğday, mısır, yağlı tohum ve gübre ihracatının çok önemli bir bölümünü oluşturan tarımsal güç merkezleridir. Savaş hali ülkedeki tarımı tüm yönleriyle olumsuz etkilemekte ve Rusya'dan yapılan ihracatı da yavaşlatmaktadır.

Dünya genelinde 26 ülke buğdaylarının en az yarısını Rusya ve Ukrayna'dan ithal ediyor. Düşük arz ve yüksek fiyatlar, ilk önce bu en güvensiz ülkeleri vuracak gibi görünüyor. Öte yandan mısır, yağlı tohumlar ve gübrelerin arzının düşük ve fiyatlarının yüksek olması, yayılmacı etkileriyle diğer emtia fiyatlarında artan bir rol oynamaktadır.

Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Mart 2022 için küresel Gıda Fiyat Endeksi'nin istikrarlı artışlarla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığını açıkladı. BM, iklim değişikliğinin etkilerine ek olarak, COVID19 pandemisinin ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin etkileri nedeniyle dünya genelinde gıda arz güvenliği sorunu yaşayan insan sayısının son 15 yılın en yüksek seviyesinde olabileceğini tahmin ediyor.

FAO'nun ılımlı senaryosu, buğday fiyatlarının kısa vadede yaklaşık %9, şiddetli senaryoda ise %21'in üzerinde artabileceğini gösteriyor. Yetersiz beslenme senaryoları, dünyadaki yetersiz beslenen insan sayısındaki ek artışın birkaç yıl içinde 13 milyonu aşabileceğini gösteriyor. Kısacası savaş, milyonlarca insanın gıda arz güvenliğini tehdit ediyor.

COVID-19 pandemisi, iklim değişikliği, kuraklık riski , düzensiz yağışlar, mülteciler ve göç sorunu ve dünyanın muhtelif bölgelerinde yaşanan çatışmalar, gıda arz güvenliğini küresel ölçekte kötüye götüren itici güçlerdir.

''Çatışma ve açlık iç içedir. biri başladığında diğeri genellikle onu takip eder.''

Dünyadaki açlığı ve gıda güvensizliğini nasıl sonlandırabiliriz ?

BM kuruluşlarının Ukrayna'nın işgalinden önce yayınlanan raporu, gıda sistemlerini bu zorlukların üstesinden gelmek ve herkes için sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde uygun fiyatlı sağlıklı beslenmeye erişimi sağlamak için dönüştürmenin altı yolunu tavsiye ediyor.

1. Çatışmalardan etkilenen bölgelerde insani yardım, kalkınma ve barış inşası politikalarının entegre edilmesi.

2. Gıda sistemlerinde iklim direncini artırmak.

3. Ekonomik sıkıntılara karşı en savunmasız kişilerin direncinin güçlendirilmesi.

4. Besleyici gıdaların maliyetini düşürmek için gıda tedarik zincirlerine müdahale etmek.

5. Yoksulluk ve yapısal eşitsizliklerle mücadele, müdahalelerin yoksul yanlısı ve kapsayıcı olmasını sağlamak.

6. İnsan sağlığı ve çevre üzerinde olumlu etkileri olan beslenme kalıplarını teşvik etmek için gıda ortamlarının güçlendirilmesi ve tüketici davranışlarının değiştirilmesi.

İki yılı aşkın süredir devam eden COVID-19 pandemisi daha şimdiden küresel gıda sistemlerine ve dünyadaki 7,9 milyar insanın da besleme kabiliyetine önemli ölçüde zarar vermiş durumdadır.

Açlığın sona erdirilmesi, BM' nin 2030 yılına kadar ulaşılması gereken 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasında ikincisidir .

Birleşmiş Milletler 2021 yılında yayınlanan Dünya Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu adlı raporunda ise 2030 yılına projeksiyon tutan 17 hedefe ulaşmanın daha zor hale geldiğini kabul ediyor. Tahminlerine göre, 2020'de dünyada 720 milyon ile 811 milyon arası insanın açlıkla karşı karşıya kaldığı öngörülmektedir. Bu da yaklaşık her 10 kişiden biri açlıkla yüzleşiyor anlamına gelir.

2022 yılı için öngörülen ise ; artan gıda güvensizliği ve piyasada yaşanan oynaklık; ülkelerin gıda, çevre ve sağlık alanlarında entegre modellere acilen geçişlerini sağlamaları gerektiği ve bu çözümleri ölçeklendirmek için de gereken politika ve finans kollarının kilidini acilen açmaları gerektiği konusudur.

Ukrayna'daki kriz derinleşirken, Rus işgalinin küresel gıda güvenliği üzerindeki etkisi konusunda uyarılarda giderek artmaktadır.

Herhangi bir krizde olduğu gibi, en çok etkilenenler ise en yoksul ve en savunmasız, kırılgan olanlardır. Küreselleşen dünyamızda bu çatışmanın etkisi kıtalar arasında da yankı bulmaktadır.

Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu IFAD, Ukrayna'daki uzun süreli bir çatışmanın dünyanın buğday, mısır ve ayçiçek yağı gibi temel mahsul arzını sınırlayarak gıda fiyatlarında ve açlığın hızla artmasından çok endişeli olduklarını dile getirdi. Bu durum ise her geçen gün gıda tedariğini tehlikeye atabilir ve jeopolitik gerilimleri de artırabilir.

2020 yılında ise 2019''a kıyasla yaklaşık ilave olarak 70 milyon ile 161 milyon daha fazla insan açlık çekenler listesine eklendi. Bu da toplamda 10 kişiden biri anlamına geliyor.

Bazı bölgeler ise yaşanan gıda tedarik zorluğundan daha fazla etkilendi. Hazırlanan rapora göre, Afrika'da yaklaşık her beş kişiden biri (%21) 2020'de açlıkla karşı karşıya kaldı. Bu, diğer tüm bölgelerin oranının iki katından fazla ve yaklaşık yıllık bazda yüzde 3 puanlık bir artış demektir.

Ukrayna işgalinin küresel gıda arz güvenliğine nasıl bir etkisi olacak?

Ukrayna, küresel gıda sisteminde önemli bir rol oynamaktadır. IFAD, Rusya ile birlikte iki ülkenin dünyada ticareti yapılan gıda tedariğinin toplam %12'sini oluşturmaktadır.

Ukrayna'nın buğday ve mısır ihracatının neredeyse yarısı (%40), halihazırda açlık sorunlarıyla boğuşan ve daha fazla gıda kıtlığı veya fiyat artışlarının toplumsal huzursuzluğu körükleyebileceği Orta Doğu ve Afrika'ya gidiyor.

Mısır, dünyanın en büyük buğday alıcısı ve bunun çoğunu Ukrayna ve Rusya'dan ithal ediyor. Zaten başlı başına bir trajedi olan bu çatışmanın devam etmesi, tüm dünya ve özellikle ailelerini beslemek için mücadele edenler için felaket sebebidir.

IFAD, dünyanın en fakir ülkelerinin gıdada kendi kendine yeterliliğini ve dayanıklılığını artırmaya yönelik çalışmalarını sürdürmeye kararlıdır, ancak kısa vadede bu krizin küresel etkilerini azaltmak zor olacaktır. Çatışmayı şimdi durdurmak ise şimdilik en hızlı çözüm olarak görünüyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü'ne göre, küresel gıda fiyatları Şubat ayında bir önceki yıla göre %20'nin üzerinde artarak rekor seviyelere ulaştı.

Gübre stoklarının kuzey yarımkürede taşınması için kritik sezonun yaklaşmasıyla, artan gaz fiyatlarının üzerine gelen işgalin etkisinin, küresel gıda güvenliğinin zaten kriz seviyelerine ulaştığı anlamına gelmektedir.

BM kurumlarının raporu, son zamanlarda açlık ve gıda güvensizliğindeki artışın başlıca itici güçlerini şöyle özetlemektedir:

  1. Fikir ayrılığı.
  2. İklim değişkenliği ve aşırılıklar.
  3. Ekonomik yavaşlamalar ve gerilemeler (COVID-19 pandemisi tarafından şiddetlendi).
  4. Sağlıklı beslenmenin maliyeti

Bu faktörler geçmişten gelen yükleri üzerine yeni eşitsizlik sorunlarını da ekleyerek gelmektedir. Savaş hali; üretim, hasat, işleme ve nakliyeden girdi temini, finansman, pazarlama ve tüketime kadar bir gıda sisteminin neredeyse her yönünü olumsuz etkiler.

Tarımsal geçim kaynaklarının yok edilmesini ve besleyici gıdalar dahil gıdaların mevcudiyeti ve fiyatları üzerinde olumsuz etkisi ile mal ve hizmetlerin ticaretini ve hareketlerini ciddi şekilde kesintiye uğratabilir ve kısıtlayabilir.

Savaşın dünyaya yansımaları ise

Rusya'nın doğal gaz ihracatı, küresel ticaretin yaklaşık %20'sini oluşturuyor. Rusya, AB ülkelerinin mevcut ithalatının yaklaşık %40'ını karşılamaktadır. Doğal gaz aynı zamanda amonyak ve üre gibi azotlu gübrelerin üretimi için de önemli bir hammaddedir. Rusya, azotlu gübre ve potasyumun önemli bir tedarikçisi olduğu için gübre fiyatlarındaki artış hızlanabilir. Rusya, azotlu gübrede %15, potasyumlu gübrede ise %17'lik küresel ihracat payına sahiptir.

Rusya'nın bir müttefiki olan ve dolayısıyla halihazırda bazı uluslararası yaptırımların hedefi olan Beyaz Rusya, küresel potasyum ihracatının ek %16'sını oluşturuyor. Rusya ve Beyaz Rusya, Avrupa Birliği ülkelerinin gübre ithalatında azotun %33,5'ini ve potasyumun %60,6'sını karşılamaktadır.

Türkiye ayçiçek yağı üretimini son 20 yılda üç katına çıkarak 2021 yılında 800.000 tondan 2.415 bin tona çıkarmasına rağmen, tüketimin çok daha hızlı artması nedeniyle yağlı tohum üretiminde bir açık var.

Savaş, bölgenin tarımsal üretiminin azalmasına, gıda tedarik zincirinde problemlere ve lojistik aksamalara neden olurken, şimdiden tüm dünyaya yansıyan ve küresel gıda arz güvenliğine olumsuz etkileyen risklere neden oluyor. Bu riskler hem küresel olarak Ukrayna ve Rusya açısından hem de bu iki ülkeden önemli miktarda tarımsal ürün ve girdi ithal eden Türkiye açısından da önemlidir.

En belirgin riskler ticaretle ilgili olanlardır. Daha önce de görüldüğü gibi, Rusya ve Ukrayna arasındaki sevkiyatlardaki ani ve keskin düşüş nedeniyle, Rusya ve Ukrayna'dan buğday ithal eden ülkeler kesinlikle alternatif kaynaklar bulacak, daha yüksek fiyatlar ödeyecek veya en kötüsü arz kıtlığı ile karşı karşıya kalacak. Savaş, limanların, yağlı tohum işleme tesislerinin ve diğer kritik ticari tesislerin kapanmasına neden oldu. Bu anlamda Türkiye de ayçiçek yağı sevkiyatında sıkıntılar yaşadı.

Fiyat riski de önde gelen risklerden biridir. FAO tarafından yayınlanan küresel Gıda Fiyat Endeksi, Mart 2022'de Şubat ayına göre 17,9 puan (%12,6) artarak 159,3 puan olarak gerçekleşti ve 1990'daki başlangıcından bu yana yeni bir en yüksek seviyeye dev bir sıçrama yaptı. bitkisel yağlar, hububat ve et alt endekslerinde, şeker ve süt ürünlerinde de önemli artışlar yaşandı. Mart ayında un ve ayçiçek yağı gibi gıda maddelerinde meydana gelen fiyat artışları, sürekli artan gıda fiyatlarına katkıda bulundu ve Türkiye'nin Mart ayı gıda fiyat endeksini yüzde 4,73 artırdı.

Enerji riski, ilgililer tarafından gündeme getirilen en yaygın risklerden biridir. Tarım, diğerlerinin yanı sıra yakıt, elektrik, gübre, böcek ilacı ve yağlayıcı üretimi için tamamen enerjiye bağımlıdır. Bu riskler sadece savaş bölgesini değil tüm dünyayı ilgilendiriyor. Rusya, özellikle gübre ve doğal gaz olmak üzere tarımsal girdilerin çok önemli bir tedarikçisidir. Bu gerçek, ek bir risk katmanı oluşturur. Bu girdilerin önemli bir kısmını Rusya'dan ithal eden Türkiye de önemli risk altındadır.

Savaş nedeniyle döviz kurları, borçlanma ve ekonomik büyüme riskleri artıyor. Elbette en önemlileri insan merkezli risklerdir. Bu anlamda Ukraynalıların üç milyonu aşan mülteci olmasının yanı sıra, onların hayatlarına ve geçim kaynaklarına yönelik riskler de ön plana çıkıyor. Savaştan önce, dört Doğu Ukraynalıdan biri, gıda güvencesi olmadığı için zaten uluslararası destek alıyordu.

Tarımsal üretimin azalması, ekonomik aktivitenin azalması, fiyatların artmasıyla bütün bir ulusun alım gücünün azalacağı bir döneme giriyoruz. Bu bağlamda Türkiye kısa vadede benzer alternatif arz kaynakları bulmak, uzun vadede ise üretim açıklarını gidermek zorunda kalacaktır.

Savaş devam ettiği sürece savaştan kaynaklanan tüm riskleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmamakla birlikte, sona erse bile devam eden zorluklar ancak sadece azaltılabilir. Gıda ve gübre ticaretinin mümkün olduğu kadar devam ettirilmesi için çaba gösterilmelidir. Aksi takdirde, savaşın ticari riskleri, olumsuz etkilenen gıda arzı ,dünya kıtlığını şiddetlendiren ve zaten gıda güvencesi olmayan nüfusları cezalandıran üçüncü taraf ülkelerde hafifletme politikaları gerektirecektir.

Nurten Sırma

Tükonfed Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Komisyon Başkanı

title