Haberler

Kıyamet gününde kimler şefaatten faydalanacak?

Doç. Dr. Abdurrahim Kaplan

Doç. Dr. Abdurrahim Kaplan

Akademisyen / Mardin Artuklu üniversitesi
17.10.2022 10:25

Tefsir ilminin tedvininden bugüne kadar şefaatin varlığı kabul edilmekle beraber şefaatin ne şekilde, nasıl ve kimlerle gerçekleşeceği ihtilaf konusu olmuştur. Ülkemizde bu konuda birçok kitap ve makale yazılmış ancak bu konudanet bir sonuca ulaşılamamıştır. "Yardım istemek ve yardım etmek manasına gelen şefaat, "aracılık yapmak, vesile olmak, dua etmek" gibi anlamlara da gelmektedir. Buna ilaveten "kıyamet gününde peygamberlerin ve kendilerine izin verilen salih kulların müminlerin bağışlanması için Allah katında niyazda bulunması veya bir kimsenin başka birine hayır ve şer konusunda yardımcı olması, ona aracılık etmesi" şeklinde de tanımlanmaktadır. Kur'ân, Allah, izni olmadan O'nun katında kimsenin şefaat edemeyeceğini, kendisinden başka dost ve şefaatçi arayanların hayal kırıklığına uğrayacağını (es-Secde, 32/4), ancak kendisinin izin verdiği kimselerin ise şefaat edebileceğini haber verir (en-Necm, 53/26).

Kur'an, şefaatten bahsederken iki çeşit şefaate vurgu yapar. Birincisi müşriklerin kendilerini kurtaracağına inandıkları put vb. şeylerin şefaati ki bu Allah tarafından kesin bir şekilde reddedilmiştir (Yunus,10/18; ez-Zumer,39/3; el-Muddessir,74/43). İkincisi müminlerin kıyamette elde etmek istedikleri şefaat türüdür ki bu mümkün olmakla beraber bu tür şefaat Allah'ın iznine bağlanmıştır (el-Enbiya, 21/28; en-Necm, 53/26; Ta-ha, 20/109; Sebe, 34/23). Şefaatin olup olmayacağı, olacak ise kimleri kapsayacağı meselesi mezhepler arasında tartışma konusu olmuştur. Mutezile, günahlardan tövbe eden müminlerin, Mürcie fâsıkların, Eş'ari ise Peygamber'in ümmetinden günahkârların şefaatten istifade edeceğini söylemiş; Allah'ın izin vereceği belli kimselerin de müminlere şefaatçi olacaklarını savunmuştur. Bütün bunlar, bu konuda mezhepler arasında görüş birliğinin olmadığını göstermektedir.

Âlimler, müşriklerin ve Ehl-i Kitab'ın iddia ettiği gibi Allah'ın kendilerine yardım etmeyeceğini ve şefaatten mahrum kalacaklarını ifade eder. Müşrikler kıyamet gününde birtakım arayışlar içerisinde olacaklardır. Kendilerini saran azaba teslim olmamak için şefaatçi arayacaklardır. İnkârcıların şefaatçi arayışları kendilerine fayda sağlamayacağı gibi onları azaptan da kurtarmayacaktır. İslam âlimleri, müşriklerin şefaatten mahrum kalacakları konusunda ortak görüşe sahiptirler.

İbn Atıyye (ö. 541/1147) büyük günah işleyenler dâhil bütün müminlerin şefaatten istifade edeceğini savunurken Râzî (ö. 606/1210), Zemahşerî (ö. 538/1144) gibi birçok müfessir ise büyük günah işleyenlerin şefaatten mahrum kalacaklarını savunmaktadır. Yapılacak her kötülüğün hesabının sorulacağını ifade eden ayetler(en-Nisa, 4/123) ve Hz. Peygamber'in kızı Fatıma'ya: "Allah'ın azabından hiçbir şeyi senden def edemem" (Buhari, "Vesaya", 11) demesi, sahabeden Ebu Bürde b. Yaser'e (ra) : "Bu kurban sana kifayet eder, fakat senden başka kimseye kifayet etmez" (Buhârî, "Edâhî 18) şeklinde ifade edilen hadis, kıyamet gününde kimsenin kimseye şefaat edemeyeceğini savunanların kullandıkları delillerdir.

İbn Atıyye, birçok müfessirden farklı düşünerek Hz. Peygamber, geçmiş ümmetlerin peygamberleri, melekler, şehitler ve salih kullar Allah'ın dilemesi halinde kıyamet gününde şefaatçi olabileceklerini savunmaktadır. Bizce de Allah dilerse onun tayin ettiği, kendilerine değer verdiği şahsiyetler müminler için şefaatçi olacaktır. Burada şefaatin gerçekleşip gerçekleşmemesi tamamen Allah'ın iradesine bağlı olduğu için şefaat konusunda ümitvâr olmanın da bir sakıncası bulunmamaktadır. Çünkü şefaate karar veren şefaatçi konumunda olanlar değil onlara bu yetkiyi veren Yüce Allah'tır. O zaman Allah'ın kendilerinden hoşnut olduğu müminlerin şefaatten faydalanacağı, geriye kalanların ise faydalanamayacağı şeklindeki bir düşünce daha isabetli görülmektedir. Doğrusunu ise Allah bilir.

Hoşça kalın..

Dostça Kalın…

title