Sandıktan 1 Nisan şakası çıktı
Muhammed Furkan Güneş
"Seçim derdi bitti şimdi sıra geçim derdinde" Sosyal ağlarda o kadar paylaşıldı ki mutlaka sizin de önünüze gelmiştir.
Genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde bariz bir başarı ile karşısındaki muhalif bloğu darmadağın eden iktidar partisi, ne oldu da 10 ay sonra sandıktan hayal kırıklığıyla hüsrana uğradı.
Seçim akşamından bunun analizi yapılmaya başlandı ve bu daha aylarca sürecek gibi.
Muhalefet cephesinde, ülke haritasını kırmızıya boyamanın sevinci ve sarhoşluğu bütün medyayı esir almışken, hüsrana uğrayan iktidar cephesinde ise "mesajı aldık" özetiyle bir sessizlik hakim.
Bu seçime damga vuran iddiaların en başında DEM Parti ve CHP tarafından dillendirilen "Taşımalı Oy" iddialarıydı.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan'ın, 31 merkezde 46 bin 901 oyun kaydırıldığı iddiası, yabana atılabilir bir iddia değil. Şayet bu kanıtlanır ve doğrulanırsa, Türkiye demokrasisi açısından en büyük ayıplarımızdan biri olarak kayıtlara geçer. Ve politik literatürümüze iki kirli kavram kazandırmış oluruz: Taşımalı seçmen ve Sandıkta darbe.
Söz konusu iddiayı destekler nitelikte onlarca görüntü ve paylaşım dolaşıyor sosyal medyada. Bu görüntülerin çoğunda sandık sırasında, oy vermek için bekleyen, asker traşlı genç erkek seçmenlerin, kendilerine tepki gösterenlere cevap vermeden sessiz kalması ve bir suçlu gibi yüzünü gizlemeye çalışması nasıl yorumlanır bilmiyorum.
Ama CHP Genel Başkanı Özgür Özel'inde sahiplenip "Doğu ve Güneydoğu illerinde taşınan seçmenlerle bir yerel seçim sonucunun değiştirilmeye çalışılması, belediyelere kayyum atanması kadar kötü bir girişimdir." Diye konuşması, bu iddiaların bir an evvel araştırılıp sorgulanması ve varsa sorumluların cezalandırılmasını gerektirir. Eğer bu yapılmışsa, Özel'in de ifade ettiği gibi "kim yaptıysa bu ülkenin toplumsal barışına çok büyük bir kötülük yapmıştır"
18. sandık imtihanında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Maalesef istediğimiz neticeyi alamadık" diyerek dillendirdiği bu seçim yenilgisini, iktidarın nasıl hazmedeceği ve ortaya çıkacak hazımsızlığın iktidar partisinde nasıl bir operasyon doğuracağını merak ediyorum.
İktidara kaybettiren belki de, kimi tarikat ve cemaatlerin dini referans alan açıklamalarıyla destek olmaya çalışmaları ya da Cumhurbaşkanının 17 Bakanıyla sahaya çıkıp orantısız bir güçle mücadele etmesiydi. İktidar yanlışlarıyla bir nevi muhalefete çalıştı gibi.
Belli ki halk kutuplaştırıcı siyasete sandıkta sert bir cevap vermek istedi. Ve üstüne giydirilmeye çalışılan o kutuplaşma gömleğini yırtıp attı. On ay önce zaferle taçlandırdığı partiye uyarı değil kınama da değil maaştan kesme cezası verdi.
Ana muhalefet, seçmenin iktidara verdiği cezayı, kendine teveccüh ettiğine yorumlaması ise en büyük yanlışlardan biri olur.
Seçmenin sandıktaki oy tercihi, muhalefetin değil, iktidarın yanlış hamlelerinin ve kötü yönetilmiş bir seçim çalışmasının sonucu olarak, kendi başarısı sayılırsa yanlış olmaz sanırım.
Son olarak dikkatimi çeken bir husus var ki sandıkların büyük oranda açılıp da muhalefetin kazandığı belirginleşince, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun, Ankara'da Özür Özel'in eş zamanlı olarak kameralar karşısına geçmesi ne anlama gelir.
Televizyon kanalları, elbette ki sadece muhalefete yakın olanlar,bölünmüş ekranda iki görüntüyü verip kimi İmamoğlu'nun kimi de Özel'in sesini verdi.
Bu gözden kaçan bir zamanlama hatası mıydı yoksa CHP'de Özel ve İmamoğlu çekişmesinin habercisi bilinçli bir hamle mi?