Haberler

"Hiçbir Dönem Bu Kadar Etkili Olmamıştı"

Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Gül, beraber çalıştığı Genelkurmay heyeti ile ilgili bazı önemli detayları paylaştı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısında anayasa değişikliğiyle yapılan düzenlemenin iyi bir düzenleme olduğunu belirterek, "Modern demokrasilerle akredite bir yargı sistemi ortaya çıktı. Ben bunun değiştirilmesine gerek olmadığı kanaatindeyim" dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Taha Akyol'un sunduğu Eğrisi Doğrusu Özel programına konuk oldu. Cumhurbaşkanı Gül, uzun tutukluluk süreleri ile ilgili tartışmaların sorulması üzerine, "Beraber çalıştığım bir Genelkurmay Başkanının tutukluluğu ilk günden beri bizim için bir üzüntü kaynağıdır, bunu ifade etmek isterim. Sizin de söylediğiniz gibi benim görüşüme göre yargılanma yeri farklıydı ama nihayetinde mahkemeler öyle karar verdiler. Bugünkü mahkemeler ve yargıyla ilgili konular, burada tabii bir de şunu söylemem gerektiğine inanıyorum. Anayasamıza göre, yargı konularında telkinde bulunmak, müdahalede bulunmak, onları herhangi bir şekilde yönlendirmek olamaz, böyle bir şey olamaz. Bu, bir anayasa maddesi. Tabii ki ona en çok riayet etmesi gereken kişi Cumhurbaşkanıdır. Ama diğer yandan da tabii ki Türkiye açık bir toplumdur ve tartışmalar, görüşler ifade edilmektedir ve ifade edeceğim görüşlerin de bu çerçeve içerisinde algılanmasını isterim önce. Bugün şimdi siz sorduğunuz için demiyorum, biraz önce sizin de ifade ettiğiniz gibi üç senedir neredeyse önemli platformlarda bu konuyla ilgili görüşlerimi gayet ilkeli şekilde açıklıyorum. Nerede, TBMM'nin açılışında yaptığım konuşmalarda uzun uzun bahsediyorum. Yani bütün milletvekillerinin, parti liderlerinin hükümet üyelerinin önünde söylüyorum görüşlerimi. Sonra yine yargıyla ilgili önemli toplantılarda bu görüşlerimi yine ifade ediyorum. Tutukluluğun bir cezaya dönüşmesi ve dönüşüyor şekilde ortaya çıkıyor olması üzücü tabii. Her ne kadar yeni düzenlemelerle bu sayılar azalıyorsa da özellikle şu anda herkesin takip ettiği, kamuoyunu çok meşgul eden davalarda bu devam ediyor. Tutukluluk hukuki bir araç ama tutukluk başvurabilecek son care. Orada da iki unsun çok öne çıkıyor. Birisi kaçma, diğer ise delillerin yok edilmesi. Bu noktalarda baktığımız da daha dikkatli olunabilir diye düşünüyorum. Hele hele usul yönünden hiç tartışmalara fırsat vermemek gerekir. Yine konuşmalarımda bunun da altını çok çizdim. Çünkü bunlar takip edilen mahkemeler, takip edilen davalar olduğu için hiç fırsat vermemek gerekir" diye konuştu.

"BU DAVALARIN KISA SÜRE İÇERİSİNDE BİTİRİLMESİNİ TABİİ Kİ SAĞLAMAMIZ GEREKİR"

Hakimlerin işinin kolay olmadığını sözlerine eklen Gül, "Onların dosyalarında neler var, onları doğrusu bilemiyoruz, dosyalarında onlar da nihayetinde kendilerini bağlayan kanunlar var, dosyalar var. Bu konularda belki yol birazcık uzun olabilir ama usul konusunda özellikle daha çok titiz davranmanın gerekliliğine inanıyorum. Bir de bütün imkanlarımızı seferber ederek bu davaların kısa süre içerisinde bitirilmesini tabii ki sağlamamız gerekir. Özellikle bazı subayların yaşları itibarıyla yaşlarının ileri derecede olduğu da ortada. Nihayetinde hepimiz insanız tabii. Belli yaşlardan sonra belli sağlık problemleri ortaya çıkmakta. Bütün bunların da bu süreçlerde dikkate alınmasının çok doğru olacağına inanıyorum" dedi.

"HİÇ BİR DÖNEMDE OLMADIĞI KADAR BU KADAR KOORDİNELİ BİR DÖNEM OLMAMIŞTI"

"Bizim Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı hükmen 'Başkumandan'dır. Yani tüzel olarak emir vermez, orduyu idare etme ama başkumandanlığı temsil eder ve sayın Başbakan 'Orduda tayin edecek subaylar bulamıyoruz' diye yakınma yaptı. Gerek terörle mücadele bakımından gerekse kademelerde, terfilerde. Siz MGK'nın başındasınız, bütün askeri şura kararları ancak sizin tasdikinizle gündeme geliyor. Bu sıkıntı nedir" sorusuna üzerine Gül, "Mecut Genelkurmay Başkanımız, komuta heyetimiz bunlar doğru işlerine çok hakimler ve profesyoneller. Görevlerini büyük bir fedakarlıkla yapıyorlar. Hiçbir dönemde olmadığı kadar bu kadar etkin bu kadar koordineli bir dönem olmamıştır. Bugün de yine bölgedeler kendileri. Devamlı bölgeyi geziyorlar ve gerçekten büyük gayretle ve çok profesyonel, kendi mevzularını, kendi sorumluluklarını üstlenerek yapmaları gereken işleri yapıyorlar. Bunun altını özellikle çizmek isterim" şeklinde cevap verdi.

"KURUNUN YANINDA YAŞ DA YANIYOR"

"(Yargılama Konusu) Sıkıntı oluyor. Acaba 'Kurunun yanında yaş da yanıyor" misali. Buralarda daha titiz davranılması ve masumiyet ilkesinin öne çıkartılmasına dikkat edilmesi gerektiğini kanaati var hepimizde" diyen Gül, şunları söyledi.

"'Savcıların iddialarının hepsi hayalden mi üretilmiş' de denemez. Nihayette geçmişimize baktığımızda seçilmiş hükümetlerin görevlerine neredeyse birçok müdahalelerin olduğunu da biliyoruz. Türkiye bunları yaşadı ama burada bir askeri disiplin içerisinde bulunan insanlar nasıl hareket edebilirdi, ne olurdu. O bakımdan onları biraz daha iyi anlamak gerektiği kanaatindeyiz. Bu anlamda sıkıntılar oluyor bazen. Çok önemli bir görevdeki bakıyorsunuz komutan, yurt dışına göndermişsiniz, önemli bir görev yapıyor orada, getirseniz bir türlü, getirmeseniz bir türlü. Bu tip sıkıntılar. Çok sıkıntılı bir süreç tabii. Bunun süratli bir şekilde bitirilmesinde büyük bir fayda var."

"O ZAMAN YAPACAĞIMIZ ŞEY YASALARI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRMEK"

Program sunucusu Akyol'un sıkıntının daha çok Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'yla ilgili olup olmadığını sorması üzerine ise Gül, "Biraz öyle gözüküyor, evet" yanıtını verdi.

Gül, "Terörden hepimizin neyi anladığı belli. Diğer taraftan suçlamalara baktığımızda, seçilmiş hükümetin çalışmalarına mani olma veya seçilmiş hükümete karşı suçlamalar onu değiştirme, Bütün bunlar terör olarak sınıflandırılınca bu biraz, biraz değil, gerçekten bu rahatsız edici bir durum ortaya çıkartıyor. Burada tabi ki hakimleri suçlayamayız. Kanunlar onları bağlıyor. Ben bir hukukçu değilim. 'Terör örgütü mensubu olmasa dahi terör örgütü üyesi gibi muamele edilir' diye bir kanunu yaptık ve hakimin önüne verdiysek o hakim de terör örgütü üyesi muamelesi ediyorsa birisine biz şimdi pankart açtı, şunu yaptı, bunu yaptı, ondan sonra bunu hapse attı diye hakimi suçlayamayız veya savcıyı suçlamayız. O zaman yapacağım şey yasalarımızı tekrar gözden geçirmek ve yasalarımızda bu tip düzenlemeleri yapmak. Nitekim üçüncü yargı paketinde yaptık, dördüncü yargı paketi de geliyor. Orada da bu tip bazı aksaklıkları giderici düzenlemeler yapılıyor" dedi.

"DİKKAT ETMELERİ GEREKEN KONULARI SÖYLERİM"

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile iletişiminin nasıl olduğunun sorulması üzerine Gül, devlet günlerinde başbakan, genelkurmay başkanı ve MİT müsteşarının kendisini ziyaret ettiğini ve gündemdeki konuların görüşüldüğünü ifade ederek, "MİT müsteşarı da düzenli olarak bilgi verir bana. Bu son süreçle ilgili de bilgileri verir. Ben de dikkat etmeleri gereken konuları söylerim" dedi.

"HER ŞEYİ KANUNLARLA DÜZENLEMEK DEMEK HER ŞEYİ DETAYLANDIRMAK DEMEK"

Akyol'un "Üçüncü yargı paketinde adli kontrolle bağlayarak tahliye sistemi en ağır suçlular için bile getirilince birtakım tahliyeler olacak diye umutlandınız" sözleri üzerine, Gül şunları söyledi.

"Haklısınız, tabii. Yaşı ileri seviyede olan ve ayrıca kaçma ihtimali, delilleri değiştirme ihtimali ne kadar söz konusu olabilir. Bir de adli kontrol olunca o birçok şeyi engelliyor. Burada biraz zihniyet meselesi oluyor. Bütün bu konuları kanunlarla düzenlemek de doğru değil. Her şeyi kanunlarla düzenlemek demek her şeyi detaylandırmak demek. Her şeyi detaylandırmaya başladığınızda, o, elastikiyetin kaybolması anlamına gelir. Bu başka sıkıntıları ortaya çıkar. O açıdan zihniyet değişikliği ve bakış açılarının daha toleranslı olması daha doğrudur diye düşünüyorum."

"GAZETECİLERİN UZUN SÜRE TUTUKLANMASI TÜRKİYE'YE GÖLGE DÜŞÜRDÜ"

"Basın özgürlüğü konusunda" görüşlerinin sorulması üzerin ise Gül, "Basın özgürlüğünün gölgelendiği bir ülkenin demokrasisi gölgelenmiş oluyor. Basın özgürlüğünün var olması hepimiz için gurur kaynağı olması gerekir. Burada birkaç noktaya söylemek isterim. Bunlardan birisi şu, bunları ben kamuoyu ile paylaştım. Bazen uzun süren tutuklamalarda dört-beş gazeteci vardı, gazeteci kimlikleri ve gazetecilikleri, başarıları öne çıkmış kişilerdi bunlar. Seversiniz sevmezseniz, fikirlerini beğenirsiniz beğenmezsiniz bu ayrı, bunların tutuklanması ve tutukluluklarının uzun sürmesi Türkiye'ye böyle bir gölge düşürdü. O zamana kadar Türkiye'ye bu eleştiri yoktu. O zamana kadar da bazı tutuklu gazeteci diye bilinenler vardı ama onların kartları vardı belki ama gazetecilik yapmıyorlardı, gerçek anlamda terör örgütlerinin içinde, şiddet içerisinde olan insanlardı. Bunu da herkes bildiği için onları hiç kimse mesele yapmıyordu. Ne zaman ki gazetecilikleriyle sivrilmiş, farklı, aykırı fikirleri olabilir, o insanlar tutuklanıp da tutukluluk süreleri uzayınca bu gölge düştü. Şiddet içerisinde olan, eli silahlı ama gazeteci kimliği olanlar da gazeteci olarak sayılmaya başlandı. Önce onlar zikredilmiyordu şimdi onlar da zikredilmeye başladı. Neyse ki bazı tahliyeler oldu" diye konuştu.

Yeni anayasa çalışmaları kapsamında Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısıyla ilgili yeni bir düzenlemenin gündeme geldiğinin hatırlatılması ve değerlendirmesinin sorulması üzerine Gül, anayasa değişikliğine ilişkin referandumdan önce yargı sisteminin demokratik meşruiyetinin eksik olduğunu bu nedenle de anayasa değişikliğini desteklediğini belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, "Modern demokrasilerle akredite bir yargı sistemi ortaya çıktı. Ben bunun değiştirilmesine gerek olmadığı kanaatindeyim. Bu düzenleme iyi bir düzenleme" diye konuştu.

"EĞER İNSANLAR DA DÜŞÜNDÜĞÜNÜ YAZMIYORSA BİRAZ DA ONLARIN SORUNU"

Konun önemli bir konu olduğunu, Türkiye'nin hiçbir dönemde olmadığı kadar parlak bir noktada bulunduğunu, Türk pasaportu taşıyan herkesin bunun farkında olduğunu belirten Gül, bir cumhurbaşkanının kendisine 'Osmanlılardan sonra Türk'ün bayrağının bu kadar şahlandığı dönem olmamıştı' dediğini ve bundan duyduğu gururu aktararak, bu duruma gölge düşmemesi gerektiğini belirtti. En çok kaygılandığı ve dikkat çekmek istediği noktanın bu olduğunu söyleyen Gül, "Türkiye'nin sadece ekonomisi değil 'soft power' dediğimiz yumuşak gücü de yükseldi. Bunlara gölge düşürmememiz lazım. O açıdan biraz daha dikkatli olmamız gerekmekte" diye konuştu. Herkesin korkusuzca düşündüğünü yazması gerektiğine işaret eden Gül, "Eğer insanlar da düşündüğünü yazmıyorsa biraz da onların sorunu. Düşündüğünü herkes yazsın, etsin. Muhakkak ki yazmanın, çizmenin bir adabı vardır. Ama insanların farklı düşüncesi, tenkidi mutlaka olacaktır" dedi.

"EĞER BOŞA GİDERSE MİLLETE YAZIK OLUR"

Yeni Anayasa çalışmaları ile ilgili sorular üzerine değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni anayasa yapım çalışmaları ile ilgili, uzlaşma komisyonun kurulmasının önemli olduğunu söyledi. Uzlaşma komisyonu üyelerinin bir prensip edindiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, komisyon üyelerinin anlaştığı maddelerin olduğunu ve çalışmaların boşa gitmesinin dürülmemesi gerektiğini ifade etti.

"BU FIRSAT KAÇARSA BİR DAHA DA KONUŞULMAZ BU İŞ"

Gül, "Eğer boşa giderse memlekete yazık olur. O bakımdan maksimum anlayışı göstermeleri gerekir orada ve bunu artık bu sene içerisinde bitirmeleri gerekir" dedi. "Nisan diye bir sınır koymuyorsunuz siz" sözleri üzerine ise Gül, "Ben doğrusu o sınırlara karışamam, bilmiyorum, bir şey diyemem ama bu fırsatın kaçmaması gerekir. Bu fırsat kaçarsa bir daha da konuşulmaz bu iş. Hiçbir zaman bir daha gündeme gelmez bu işler. Bu kadar çalışmaların heba olmaması gerekir" diye konuştu.

"BALİSTİK FÜZENİN ÜLKE İÇİNDE KENDİ HALKINA KARŞI KULLANILDIĞI İLK DEFA TARİHE GEÇİYOR"

Dış gündeme ilişkin konuları da cevaplandıran Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suriye'nin gidişatı ile ilgili soru üzerine, üzüntü duyduğunu dile getirdi. Komşu bir ülkenin kendi kendini imha ettiğine, tükendiğine şahitlik edildiğini belirten Gül, bunun ızdırap verici olduğunu kaydetti. "Balistik füzenin ülke içinde kendi halkına karşı kullanıldığı ilk defa tarihe geçiyor. Bir ülkenin kendi uçakları, helikopteri kendi halkı tarafından düşürülüyor. O bakımdan bir ülke kendi kendini imha ediyor. Allah hiç kimseyi, hiç bir ülkeyi bu duruma düşürmesin" diyen Gül, şunları kaydetti:

"Böyle bir yıkımdan, acıdan, katliamdan kaçan insanlara, komşusuna Türkiye'nin evini açması, onlara her türlü yeme, içme, barınma imkanı veriyor olması Türkiye'nin şerefidir. Hükümetin bütün bu gayretlerini çok takdir ediyorum. Bütün dünya da takdir ediyor. Her şeyden önce bizler için çok vicdani bir meseledir. Neredeyse 100 bine yakın insan da kendi imkanlarıyla bizim şehirlerimizde. Dolayısıyla Türkiye'de büyük bir nüfus oluştu. Güvenlik problemleri çıkıyor, bunun büyük bir mali külfeti var ama onun insanlık adına yaptığımız bu vazifeyi hiç küçültmememiz lazım. Zorda olana kucağını açan bir milletiz, bu Türk milletinin asaletidir. Bu işe böyle bakmamız lazım. Ancak bu böyle gitmez. Bunun böyle gitmesi savaşan herkesin çok daha radikalleşmesi, savaşan herkesin çok daha ayrışması ve savaş sonu rejimi yönetenler yok olabilirler ama ondan sonra Suriye'ye yönetmek çok zor olur."

"SURİYE'NİN KENDİ KENDİNİ İMHA ETMESİNİ FIRSAT GİBİ GÖRENLER VAR GİBİ"

"Onun için bu tip süreçler mümkün olduğu kadar kısa olması lazım. Üzülerek ifade edeceğim, Suriye'nin kendi kendini imha etmesini fırsat gibi görenler var gibi" diyen Gül, "Uluslararası camia açısından söylüyorum. Çünkü işin başında bu kadar yüksek retorikle karşı çıkanlar, yüksek retorikle halkı destekleyenler bugün baktığımızda anlamlı bir destek içerisinde değiller. Bunu ABD için de Avrupa için de söylüyorum. Buna karşı rejimi destekleyenler var güçleriyle destekliyorlar. Bu durumda, bunun böyle sürecek olması çok acı. Bu demektir ki uzun sürdükçe daha çok insan ölecek. Suriye daha çok yıkılacak, her şey mahvolacak. Onun için uluslararası camianın sorumluluğu var. Çok daha kararlı bir şekilde bu işin içerisine girmesi gerekir" dedi.

"TÜRKİYE ELİNDEN GELENİ YAPTI"

Türkiye'nin elinden geleni yaptığını, Suriye'yi yönetenlere bugüne gelineceğini gösterdiklerini anlatan Gül, "En son Dışişleri Bakanımız ile gönderdiğimiz mektupta o kadar açık yazdık ki, 'Kendi ülkenize yabancıları karıştırmayın, kendi ülkenizin kendi kendini imha ediyor olmasına fırsat vermeyin, ülkenizin bel kemiğinin kırılmasına yol açmayın, siz süratli adımlar atın, yarın belki 'ben şunu yapıyorum' diyeceksiniz ama o çok az olacak. 'Too late, too little' olacak'. Başbakan, Dışişleri Bakanı gitti, konuştu. Herkes her şeyi yaptı. Tabii ki halk çok fazla kıyıma uğramaya başlayınca biz de halkı desteklemek zorunda kaldık" diye konuştu.

"BASKICI BİR YÖNETİMİ SURİYE HALKININ BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU KESİNLİKLE KABUL ETMEZ"

Suriyelileri destekleyenlerin, Baas'ın ardından yönetime radikal İslamcıların gelebileceği korkusuyla geri çekilip çekilmediği sorusuna üzerine Gül, bu değerlendirmede geçerlilik payı olduğunu söyledi. Arap Baharı çerçevesinde diğer ülkelerde ortaya çıkan demokratikleşme hareketleri karşısında herkesin şaşırdığını, 'kontrol dışı yönetimler mi olacak' tereddütlerinin yaşandığını kaydeden Gül, "Böyle bir anlayışın geliştiğini görür gibiyim. Onun üzerine Suriye konusunda çok geri durmaya başladılar" dedi.

Selefilerin iktidara gelmesi ve "Suriye'nin Afganistan olması" gibi bir endişe taşıyıp taşımadığının sorulması üzerine de Cumhurbaşkanı Gül, "Bu iş çok uzun sürerse ancak o zaman olur. Ama bu iş uzun sürmezse böyle bir şey olmaz. Çünkü Suriye halkı aslında gayet ılımlı bir halk. Yaşayış tarzları itibariyle serbest bir halk. O açıdan böyle bir baskıcı bir yönetimi Suriye halkının büyük çoğunluğu kesinlikle kabul etmez. Ben Suriye'de öyle bir hava görmüyorum. Bu çok uzun sürerse o zaman herkes bu savaş süreci içinde radikalleşir, farklı mecralara kayar. Bu çok kötü olur" diye konuştu. - ANKARA

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Politika

Abdullah Gül Taha Akyol Türkiye Suriye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title