Haberler

    Deniz Baysal: Biz oyuncular normal insanlar değiliz

    *İzmirlisiniz. İzmir mi İstanbul mu?Maalesef İstanbul.*Neden?İzmir benim hayatım. Orası benim için sakinlik demek.

    *İzmirlisiniz. İzmir mi İstanbul mu?

    Maalesef İstanbul.

    *Neden?

    İzmir benim hayatım. Orası benim için sakinlik demek. İstanbul kargaşa, kaos, kalabalık... Ama sanki zehir verilmiş gibi o tempoya alışıyorsun ve kendini o hızın içinde buluyorsun. Şu an İzmir'e gidip orada yaşayamam. Artık buranın düzenine alıştım ama yıllar sonra gidip yerleşmek istediğim yer yine İzmir olur.

    *Yeni diziniz 'Hizmetçiler'in mottosu, "Hiçbir şey göründüğü gibi değil". Sizin hayatınızda da aslında her şey tozpembe değilmiş sanırım.

    Evet, aynen öyle.Evimiz kadınlar cenneti gibiydi

    *Adım adım gidelim o halde. Anne-babanız siz beş yaşındayken ayrılmış. Tek çocuk muydunuz?

    Tek çocuğum ama üç kardeşiz.

    O nasıl oluyor?

    İki ablam var. Biri annemin ilk eşinden, biri babamın ilk eşinden. Annemin ilk eşinden olan ablam ve ben, annemle yaşadık. Sonra anneannem de bize katıldı. Evimiz kadınlar cenneti gibiydi.

    Nasıl geçiniyordunuz?

    Annem ben doğduktan sonra işi bırakmış. Akıllılık edip emekliliğini dışarıdan ödeyerek o hakkı kazanmış. Babam da yardımcı oluyordu. Anlayacağın ay başlarında orta halli, ay sonlarında parasızdık. Ama mutluyduk. Annem benim kahramanım, çok güçlü bir kadın. Kötü şeyler yaşasa, haksızlığa uğrasa bile bize bir şey yansıtmazdı. Bir süre önce kanser atlattı. Meme kanseriydi, ciğerlere sıçradı. Hala kontrolleri devam ediyor. O hastalıktan sonra bile hala çok naif.

    Bir dönem de basketbol oynamışsınız. Peki oyunculuk nereden esti?

    Ne yapacağıma karar vermeye çalışıyordum. Ama çok çelimsizdim, antrenmanlardan gelip bayılıyordum. Basketbolun bana göre olmadığını anladım. O sıralar tiyatroya da gidiyordum, çocuk oyunları sahneliyorduk. Palyaçoluk, yer göstericilik yapıyordum. Yetişkin tiyatrosuna geçmemle oyunculuk, hayatımda daha çok yer kapladı ve o yönde gitmeye karar verdim.

    Tiyatro salonlarında yer göstericilik yaparken bir gün ulusal bir kanalda yayımlanan dizinin başrol oyuncusu olacağınızı hayal eder miydiniz?

    Asla. Zaten televizyon aklımın ucundan geçmiyordu. Tiyatro hocamın zorlamasıyla ajansa kaydoldum. İzmir'de çekilen günlük dizi 'Derin Sular'a seçilip oyunculuğa başladım. Sonra öğrendim ki bir hafta daha seçildiğim karakter için başka oyuncularla görüşmeye devam etmişler.

    Neden?

    Ben tiyatrodan geldiğim için ne kamera ne ışık biliyordum. "E, bu kız güzel ama daha yeteneklisi var mı" diye düşünmüşler herhalde. Çok şükür bulamamışlar.

    Ağlamayı beceremedim

    Ne fark var tiyatroyla ekran arasında?

    Tiyatroda daha büyük oynuyorsun. Hele ki çocuk tiyatrosunda... Mesela kamera karşısında ağlamam gerektiğinde bir türlü beceremedim. Gözaltlarıma Vicks sürdüler. Bir yandan burnum akıyor, bir yandan gözyaşları sel. Neyse şimdi çözdüm ağlama işini.

    Nasıl?

    İlk zamanlar çok kötü şeyler düşünüyordum. Sonra akışına bırakmayı öğrendim. Şimdi senaryoyu okuyor, karakteri özümsüyorum ve akıp gidiyor.

    Yine de şizofrenik bir durum değil mi?

    Evet, deli işi. Hep söylerim, biz oyuncular normal insanlar değiliz. Mesela bir sahne çekiyoruz, tokatlar patlıyor, ağlıyorsun, "Kestik" dedikleri anda normale dönmen gerekiyor. Bazen çok dokunaklı sahneler sonrası eve gidip o acıyı düşünüp ağlamaya devam ettiğim bile oldu.Birine para veriyorsun diye ona uzaydan gelmiş gibi davranamazsın

    Hizmetçiler' dizisinin orijinali Meksika yapımı. İzlediniz mi siz?

    ABD versiyonunun birinci bölümünü izledim. Ama bizim dizinin tarzı çok farklı. Onlarınki daha komedi türünde. Bizimki işin gizemli tarafına odaklanıyor. Her bölüm adeta bir bulmaca gibi. Beni en cezbeden yanı da o oldu.

    Çekimler sırasında hizmetçilerin dünyasına dair neler keşfettiniz?

    İlk kez aslında onların dünyasını bu kadar yakından görüyoruz. Sadece evleri temizlemiyor, patronlarının 'kirli' çamaşırlarını da saklıyorlar. Çünkü o işe mecburlar. Ama bunu yaparken kendi aralarında bir araya geldiklerinde bir kadın grubu oluşturuyorlar. ve orada her şeyi paylaşıyorlar. Birbirlerine anlatıyorlar. Kadın gücü var.

    Peki maruz kaldıkları kötü şeyler oluyor mu?

    Senaryoyu ilk okuduğumda insanlar yanında çalışanlara bu kadar kötü davranıyorlar mı diye düşündüm. Sonra yanımda çalışan eski yardımcımın dediklerini hatırladım.

    Neler yaşanıyormuş?

    "Sen bu sofraya oturmayacaksın, mutfakta yiyeceksin" diyenler var. Dizide de göreceğiz. Ayrı tabaklarla yemek yemelerini isteyenler, "Bu yemeklere asla dokunmayacaksın", "Bu koltuğa kesinlikle oturmayacaksın" gibi şeyler söyleyenler de oluyormuş. Ben bir emekçiye asla böyle davranmam ama böyle insanlar gerçekten var, inanılmaz.

    Aslında alt üst ilişkisine dair bir çok şey söylüyor o zaman diziniz?

    Evet, ama birine para veriyorsun diye ona uzaydan gelmiş gibi davranamazsın, bunu unutmamak lazım.

    Sizin bir yardımcınız var mı? Rolü çıkarırken gözlemleriniz oldu mu?

    Aslında ben kendi evimin de hizmetçisiyim. Şöyle ki haftada bir gelen Fatma Ablam vardı. Ona çok güveniyordum ama memleketine taşınması gerekti. Sonra öyle kimseyi bulamadım ve aramayı da kestim. Duyuyorsa ona sesleniyorum, "Fatma Abla seni çok özledim".

    'Ünlüyüz, iş yapmayız' kafasında değiliz

    Evde temizliği kendiniz mi yapıyorsunuz?

    Evet, neden şaşırdın? Aslında annem beni prenses gibi yetiştirdi. Üniversiteye giderken bile sabah tepsiyle kahvaltımı önüme getirirdi. Kimse benden İstanbul'a gelip ev kurmamı falan beklemiyordu. Ama oyunculuğu o kadar seviyordum ki bunu yapmam gerekiyordu. Son dönemde alerjik astımım çıktı, evde hiç toz olmaması gerek. Elimde bez, sık sık toz alıyorum. Artık hoşuma da gidiyor, kendim yapınca daha etkili oluyor gibi geliyor. Mükemmel bir elektrik süpürgesi aldım, onu kullanmayı çok seviyorum. Yakında mıknatıslı cam silme aletinden alacağım.

    Eşiniz Barış (Yurtçu) sizi ekranda görmüş, aşık olmuş. Evde toz alan kadın figürü onun için şaşırtıcı olmadı mı?

    İkimiz de 'Biz ünlüyüz, iş yapmayız' kafasında değiliz. Sonuçta orası yaşam alanımız, tabii temizliğinden sorumlu olacağız.

    Daha oturaklıyım

    Deniz Baysal'la (29) Cihangir'de Emily's Garden'ın bahçesinde buluşmak için sözleşiyoruz. Beni görünce bitirmek üzere olduğu makarnasının tabağını bir kenara itiyor. İkimiz için de sade kahve söylüyor. Ezhel'in "Güneşi gülüşüne nasıl sığdırdın" sözleri adeta onun için yazılmış. Keskin yüz hatlarıyla ne kadar mesafeli dursa da güldüğü anda karşısındakinin içini ısıtıyor. Bu üçüncü buluşmamız ama karşımda daha demlenmiş bir Deniz görüyorum. 30'lu yaşlara doğru giderken tarzının değiştiğini kabul ediyor: "Daha oturaklıyım. Eşim Barış (Yurtçu) kendimi daha iyi anlamamı sağladı."

    Damarıma basılırsa çirkef yanlarım ortaya çıkar

    Eşiniz düğünde sizin için yazdığı 'Dalgalı Denizim' diye bir şarkı söyledi. Bu sakin görüntünün altında dalgalı bir kadın mı var?

    Evet. Tatlı görünürüm ama çok dolduğum zamanlar sonrasında herkes gibi ben de patlayabiliyorum. Damarıma basılırsa çirkef yanlarım ortaya çıkar.

    Beş aydır evlisiniz. İmza hayatta neleri değiştirdi?

    Birbirimize karşı hissettiğimiz duygular hiç değişmedi. Ama düğünden sonra bir boşluğa düştük. Rahat insanlar olduğumuz halde bir baktık düşünecek bir şey kalmamış. Şimdi ben sete gidiyorum, Barış yeni şarkılar için hazırlık yapıyor.

    Saatlerce konuştuk ama olmadı

    Siz Barış'ı sahnede görüp mü aşık oldunuz?

    Yok, menajerim Kahraman'la iş için buluştuk. "Benim bir arkadaşım var. Siz birbirinize çok uyarsınız" diyerek bana Barış'ın fotoğraflarını gösterdi. Meğer Barış'a da aynı şeyi yapmış. Biz de görüştük.

    Ve 'pat', ilk görüşte aşk mı?

    Yok. İlk buluşmada saatlerce konuştuk ama olmadı.

    Neden?

    İkimiz de o sıralar çok fazla işlerimize yoğunlaşmıştık,sonra zaten ikimizden de ses çıkmadı. Ama altı ay sonra Barış ve Kahraman bir yere gitmişler. Israrla beni de çağırdılar. O geceden sonra bir başladık, kopamadık, şimdi de bildiğiniz gibi evliyiz.

    Çocuk istiyor musunuz?

    Şu an için düşünmüyoruz. Fazla büyük sorumluluk geliyor. Herkes çocuk sahibi olmak zorunda da değil zaten. Tabii bu şimdiki düşüncemiz, belki birkaç yıla fikrimiz değişir.

    Evde birlikte pinpon oynuyoruz

    * Barış çok sosyaldir. Ben bir ev kuşuyum. Zaman içinde onu da biraz kendime benzettim. Evde vakit geçirmekten en az benim kadar keyif almaya başladı. PlayStation oynuyoruz, o şarkı yaparken ben yanında oluyorum. Hatta evde pinpon masamız bile var,

    birlikte oynuyoruz.

    Mutfakta zaman geçirmeyi severim. Ev yemekleri yapıyorum, patlıcan oturtma bu sıralar favori yemeğimiz.

    Almodóvar en sevdiğim yönetmen, 'İçinde Yaşadığım Deri'yi ne kadar izlesem doyamıyorum. Polisiye okumayı çok seviyorum. Tess Gerritsen kitaplarını kaçırmıyorum.

    Makyaj delisi değilim ama makyaj malzemesi alma konusunda kendime engel olamıyorum. Sırf bunun için AVM'lere az gitmeye çalışıyorum.

    Kaynak: Hürriyet / Magazin

    Deniz Baysal İstanbul İzmir Haberler

    AK Parti kampta! Erdoğan'ın 'Türkiye için felaket' dediği konuyu Emine Hanım ele alacak

    AK Parti kampta! Erdoğan'ın "Türkiye için felaket" dediği konuyu Emine Hanım ele alacak

    Pervin Buldan'dan Çiller'e: Senin eşin yatağında öldü, bizimkiler ise senin emrinle işkenceyle

    Pervin Buldan'dan Çiller'e: Senin eşin yatağında öldü, bizimkiler ise senin emrinle işkenceyle

    İktidar ve muhalefeti kara kara düşündürecek anket! 'Enflasyonu hangi parti çözer' sorusuna vatandaşların verdiği cevap bir hayli manidar

    İktidar ve muhalefeti kara kara düşündürecek anket! "Enflasyonu hangi parti çözer" sorusuna vatandaşların verdiği cevap bir hayli manidar

    Fenerbahçeliler çok kızacak! Dursun Özbek'ten bomba Mourinho yorumu

    Fenerbahçeliler çok kızacak! Dursun Özbek'ten bomba Mourinho yorumu

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title