DHA İSTANBUL BÜLTENİ- 3
İNGİLTERE'DE YAŞAYAN ANNENİN 7 YAŞINDAKİ KIZINI ALMA MÜCADELESİ... JANDARMANIN GİTTİĞİ ŞANLIURFA'DAKİ KÖYDE OLAYLAR ÇIKTIMüslim SARIYAR-Esma MURAT- Hüseyin ÇAKMAK/- EVLİ olduğunu bilmeden birlikte yaşadığı kişiden olan 7 yaşındaki kızının, Şanlıurfa'da babası tarafından zorla tutulduğunu...
İNGİLTERE'DE YAŞAYAN ANNENİN 7 YAŞINDAKİ KIZINI ALMA MÜCADELESİ... JANDARMANIN GİTTİĞİ ŞANLIURFA'DAKİ KÖYDE OLAYLAR ÇIKTI
Müslim SARIYAR-Esma MURAT- Hüseyin ÇAKMAK/- EVLİ olduğunu bilmeden birlikte yaşadığı kişiden olan 7 yaşındaki kızının, Şanlıurfa'da babası tarafından zorla tutulduğunu belirten annenin şikayeti üzerine, Jandarmanın gittiği Şanlıurfa'daki köyde olaylar çıktı. Babanın yakınlarının direnmesi üzerine çıkan arbedede, çocuğun bir kişinin kolunun altında kaçırıldığı anlar cep telefonu kamerasına yansıdı. Olaylarla ilgili 1 kişi tutuklandı, 1 kişi de denetimli serbestlikle bırakıldı. 4 yıldır hukuki mücadelesini sürdüren Zübeyde Kocaman, eşi ve akrabalarının kızının alınmasına engel olduğunu belirterek, "Kızım jandarmanın gözü önünde kaçırıldı" dedi.
İngiltere'de yaşayan Zübeyde Kocaman, 10 yıl önce İstanbul'da Halil Y. ile birliktelik yaşadı. Bu ilişkiden hamile kalan Zübeyde Kocaman'ın bir kızı dünyaya geldi. Çocuğun doğumundan itibaren baba Halil Y. ile görüşmeyi sürdüren Zübeyde Kocaman, 4 yıl önce Halil Y.'yi kızı Ş.K.'yle buluşması için İngiltere'ye davet etti. Ancak vize sorunu çıktığı için Halil Y.'nın ısrarı üzerine Zübeyde K., kızıyla birlikte Şanlıurfa'ya geldi. Kocaman çocuğunu babasıyla buluşturmak için geldiği Şanlıurfa'da hayatının şokunu yaşadı. İdialara göre Halil Y. ve akrabaları küçük kızı havaalanından kaçırırken, Kocaman'ı da tehdit etti. Çocuğun kimlik ve pasaportları da anne Zübeyde Kocaman'dan zorla alındı. Çaresiz kalan genç kadın İngiltere'ye geri döndü ancak, velayeti üzerinde olan küçük kızı için hukuk mücadelesi başlattı. İngiltere ve Türkiye'de ayrı ayrı davalar açıldı. Her iki ülkede de mahkemeler çocuğun velayetini anne Kocaman'a verdi. Mahkeme kararını uygulamak için geçtiğimiz Ekim ayında küçük kızın alıkonulduğu Şanlıurfa'daki köye giden jandarma ekipleri, Halil Y.'nin akrabalarının direnciyle karşılaştı.
Zübeyde Kocaman'ın avukatı Özan Kayahan bu konuyla ilgili Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı şikayet dilekçesinde şu ifadelere yer verdi. "Jandarma olay yerine gittiğinde, müvekkilin çocuğunu almak istemeleri üzerine B.Y. jandarmanın elinden çocuğu alarak kaçırmış, resmi görevli olarak orada bulunan kamu görevlilerine mukavemet etmiş, orada bulunan bir jandarma personeline yumruk atarak yaralanmasına sebebiyet vermiş, olay yerinde bulunan Jandarma görevlilerinin de ifadeleri ile sabit "Benim ölümü almadan buradan çıkamazsınız " tarzında söylemlerde bulunarak orada bulunan halkı da jandarma görevlilerine karşı kışkırtarak galeyana getirmiştir. Nitekim hemen akabinde orada bulunan halk onun bu hareketleri sebebi ile jandarma görevlilerine saldırmış ve mukavemette bulunmuşlardır. Bunun sonucunda jandarma görevlileri çeşitli yerlerinden yaralanmışlardır. B.Y'den çocuğu İ. Y. almış, çocuğu Jandarma görevlilerinden kaçırmıştır. Daha sonra orada bulunan bir araca çocuğu bir bilinmeyene götürmüşlerdir. Şu an için çocuğun nerede olduğu, ölümü sağ mı olduğu belli değildir."
DHA'ya konuşan Zübeyde Kocaman yaşadıklarını şöyle anlattı: "İstanbul'da 2010 yılında Halil Y. ile tanıştım. Evli olmadığını söyledi ancak geçen sürede evli ve çocukları olduğunu öğrendim. Beraber yaşamamızı söyledi ancak, ben kabul etmedim. İngiltere'ye döndüm, burada çocuğumu doğurdum. Çocuğu olduğundan haberdar ettim, arıyordu, konuşuyordu. Davetiye bile gönderdim vize alsın diye. Vize ret aldı, itiraz etmedi. 'Çocuğu getir ne olur görmek istiyorum' dedi.' Bir aylığına da olsa gel, söz geri göndereceğim sizi' dedi. Şanlıurfa'ya geldim çocuğun pasaportunu, kimliğini aldı. Bu çocuk Urfa'dan çıkmayacak dedi. Kendileriyle yaşamamı istedi. Kabul etmedim. Şiddet uyguladı. Kafama silahı dayadı. 'Ben ne istersem onu yapacaksın' dedi. Sonra da küfrederek kovdu. 'Seni de kızını da yakacağım' diyerek evde bulunan eşyaların bir kısmını ateşe verdi. Çocuğumu yanıma alarak havalimanına gittim. Burada beni tehdit ettiler, M, Y. adlı akrabası çocuğumu kaçırdı."
"ÇOCUĞUN ÖLDÜ" DEDİLER
Halil Y.'nin zaman zaman kendisini arayarak kızıyla ilgili yalan bilgiler verdiğini belirten Zübeyde Kocaman, "Bir gün Halil beni aradı, çocuk çok hasta, hastanede yatıyor, çabuk gel, dedi. Türkiye'ye geldim. Avukatım Urfa'ya gitmeme izin vermedi. 'Gidersen seni de bulamayız' dedi. 2018 yılında icraya gittim. Yine beni tehdit ettiler. Kızı yine bulamadık. Çocuk kayıp, dedi. İngiltere'den avukatım Türkiye'deki yetkililere mektup gönderdi. Onlar da savcıya göndermiş. Savcı da mektubu Halil'e vermiş. Halil bana bu mektubu gönderdi. 'Bu çocuğu unut, öldü hiçbir şekilde ulaşamayacaksın' dedi. Ekim ayında kim olduğunu bilmediğim biri beni arayarak çocuğumu öldürdüklerini söyledi. Hemen Türkiye'ye geldim. Jandarmaya giderek şikayetçi oldum. Yapılan araştırmada çocuğumla ilgili bir ölüm kaydı olmadığını gördüm. Hatta okula dahi göndermediklerini öğrendim. Velayeti bende olduğu için jandarma ekibi köye gitti. Ancak jandarmanın gözü önünde kızımı tekrar kaçırdılar. Burada jandarmaya küfrettiler. Ben o gün köye gitmedim. Jandarma, güvenlik gerekçesiyle gelmeme izin vermedi.
"ÇOCUĞUMU ÇIPLAK AYAK TARLADA ÇALIŞTIRIYORLAR"
Çocuğunun yabancı insanlar tarafından büyütüldüğünü, kim olduğunu bile bilmediği birileri tarafından kaçırıldığını söyleyen Zübeyde Kocaman, şunları anlattı: " Şu an haber alamıyorum. Yaklaşık 4 yıldır da çocuğumu bir kere bile görmedim. İnternette resimlerini gördüm. Tarlada çalıştırıyorlar çocuğumu. Eziyet ve zulüm yapıyorlar. Buna rağmen herhangi bir ceza almıyorlar. Jandarmaya saldırıp küfrediyorlar yine ceza almıyorlar. Küçük çocuk elden ele dolaşıyor. Yetkililerden yardım bekliyorum. Çocuğumu bulsunlar bana teslim etsinler. Bütün annelere sesleniyorum. Sesime ses olsunlar. Lütfen çocuklarımıza dokunmasınlar. Yardım bekliyorum.""BİR VELAYET DAVASI DEĞİL ÇOCUK KAÇIRMA ALIKOYMA OLAYI"
Kocaman'ın avukatı Ozan Kayahan ise bu davanın sadece bir velayet dosyası olmadığını belirterek "Biz müvekkilimizle çocuk kaçırma ve alıkoyma konusunda şikayetçi olduk. Velayet kendisinde. Zübeyde Hanım şikayetçi, çocuk da mağdur. Jandarma gitti orada olaylar yaşandı. Çocuğu da alamadık. Jandarmaya hakaretler tehditler hatta tacizler yaşandı. Bununla ilgili de işlemler yapıldı. Jandarma olayıyla ilgili bir kişi tutuklandı bir kişi de denetimli serbestlikle bırakıldı. Çocuğun nerede olduğu belli değil" dedi."ÇOCUĞA KARŞI HEM PSİKOLOJİK HEM FİZİKSEL ŞİDDET VAR"
Uzman Klinik Psikolog Ceylan Şengül ise yaşanan olayın çocuk açısından ürkütücü ve korkutucu olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Çocukta öfke nöbetleri, içe kapanma, duygusal dalgalanma söz konusu olabilir. Bu hikayede çocuk için güven duygusu oldukça zedelenmiş. Çünkü güven duygusunun ilk aşılandığı nokta ailedir. Babanın çocuğun bir eşya olmadığı bilmesi gerekiyor. Orada yaşanan sadece psikolojik bir şiddet değil. Fiziksel bir şiddet de var. Küçük bir çocuk bedenine göre yetişkin bedeni kıyaslanamaz. Çocuk hakim olamayacağı bir düzen içerisinde oldukça travmatik bir olay yaşıyor. Bu yaşananlar çocuğun yetişkinliğini de oldukça olumsuz etkiler. Yaş olarak anneye bağımlı olan çocuğun bu şekilde anneden koparılması çocukta olumsuz etkilere neden olur. Bu kadar öfkeli bir babanın çocuğa vereceği bir şey yok. Bu süreç içerisinde çocuk anneye özlem duyacaktır. Çocuk için anne bir anda ortadan kayboldu. Gördüğümüz gibi babanın ciddi bir öfke kontrolü bozukluğu var. Çocuk bu tutumları sergileyen bir babayla yaşaması sıkıntılar içerir."Görüntü dökümü:
-----------------Çocuğun kaçırılma anı-Köylülerin jandarmaya tepkisi-Avukat ile röp-Anne ile röportaj (online röp)-Çocuğun fotoğrafları -Psikolog ile röp=====================
2- - ENGELLİ ANNESİNDEN EN ÖZEL BEBEKLER
- Eda Gayır, doğuştan engelli olan oğlunun yaşadığı zorluklara tanıklık etti ve Türkiye'deki bir eksikliği fark etti. Engeli olan oyuncak bebeklerin olmadığını gören Gayır, farkındalık yaratmak için harekete geçti
- İşe önce doğuştan engelli olan 14 yaşındaki oğlu Doruk'un bebeğini yapmak ile başladı. Daha sonra oğlu gibi engeli olan ama bir çok başarıya imza atmış sporcu arkadaşlarını ördü.
Beyza Nur GÜLER-Güven USTA/İstanbul, BUGÜN 3 Aralık... Dünya Engelliler Günü. Pek çok engelli birey, özellikle çocukluk dönemlerinde farklı görüntüleri nedeniyle ne yazık ki dışlanabiliyor. Kimi insanların meraklı bakışları, kimi ise okuldaki arkadaşlarının onları dışlamasından dolayı hayata katılmakta zorlanıyor. Engelli çocuklara sahip olan aileler ise, çocuklarının özgüvenlerini kazanması için binbir çaba sarfediyor. Eda Gayır, doğuştan engelli olan oğlunun yaşadığı zorluklara tanıklık etti ve Türkiye'deki bir eksikliği fark etti. Engeli olan oyuncak bebeklerin olmadığını gören Gayır, farkındalık yaratmak için harekete geçti. İşe önce Doğuştan engelli olan 14 yaşındaki oğlu Doruk'un bebeğini yapmak ile başladı. Daha sonra oğlu gibi engeli olan ama bir çok başarıya imza atmış sporcu arkadaşlarını ördü. Ördüğü bebekler sayesinde hem engelli çocukların kendini yalnız hissetmemesini sağlıyor ve onlara başarılı olabileceklerini gösteriyor, hem de toplum içinde sağlıklı arkadaşlarının, onların görüntülerini yadırgamamalarını.
"DİĞER ÇOCUKLARIN DA ONLARI ANLAYABİLECEĞİNİ DÜŞÜNDÜLER"
Engeli olan bebekleri örmeye, ilk olarak kendi oğlununun bebeğini yaparak başladığını ifade eden 37 yaşındaki Gayır, "Ben aslında daha önce hiç örgü örmedim. Herhangi bir bebek de yapmadım. Ama can sıkıntısı, zaman geçirmek için örgü örmeye başladım. Önce kızıma, kızımın arkadaşlarına, yeğenlerime örüyordum. Daha sonra bir gece dedim ki bir araştırayım, engelli bebek ören var mı? Birkaç sayfa buldum ama onlar da çok seslerini duyuramamışlar. Yurt dışında var ama Türkiye'de hiç yok neredeyse. Daha sonra oğlumla konuştum ve dedim ki 'Senin bebeğini yapsam hoşuna gider mi?' Çok hoşuma gider anne dedi. Yaptım, denedik. Oğlumun arkadaşlarının bebeklerini de yaptım. Hepsi bayıldı, çok hoşlarına gitti. 'Devam edelim Eda abla, yine yap' dediler. Böylece hepsini yavaş yavaş yapmaya ve onlarla paylaşmaya başladım. Tabii ki engelli çocukların çok hoşuna gitmeye başladı bu. Çünkü diğer çocukların da onları anlayabileceğini düşündü hepsi. Böyle girdim bu işe" diye konuştu. "ENGELLİ ÇOCUKLARIN HAYATA KATILMASI BİRAZ ZOR OLUYOR"Engelli bebekleri örmeye başlamasında, kendisine ilham olan oğlu Doruk'un hikayesini ise Gayır, şöyle anlattı: "Doruğun durumu anne karnındayken belli olmuştu. Tek kolunun kısa olduğu. Onun öncesinde doktor göremediğin söylemişti bize. Biz zaten Doruk'un doğumu ile ilgili hiç tereddüt etmedik. Bizim için problem değildi. Zihin sağlığı da yerindeydi. Doruk dünyaya geldi. Engelli bir çocuğun hayata katılması biraz zor oluyor diğer çocuklara nazaran. Çok fazla dikkat çekiyor. İnsanlar çok fazla görmediği için merak ediyor engelli bir çocuğun nasıl bir hayat sürdüğünü. İlkokulda biraz sıkıntılarımız oldu, sonra ortaokulda da bazı sıkıntılar yaşadık. Biz de Doruk'un özgüvenini kazanması için onu yüzme sporuna yönlendirdik. Hem biraz özgüven kazansın hem de insanların içine daha rahat girsin diye. Doruk yüzme ile çok güzel başarılar kazanmaya başladı ve onun sayesinde özgüveni oluştu"OĞLUNUN YAŞADIĞI SIKINTILARI GÖRÜNCE BU BEBEKLERİ YAPMAYA BAŞLADI
Oğlu Doruk'un küçükken değilde, büyüdükçe ve arkadaşlarıyla yaşadığı sıkıntıları gördükçe böyle bir işe girmeye karar verdiğini anlatan Gayır, şunları söyledi: "Aslında Doruk küçükken böyle bir şey düşünmemiştim ben. Daha çok Doruk'un gelişimi, yaşayabileceği zorluklar... Bizim kafamız hep bunlarla doluydu. 'Okula gittiğinde nasıl olur? Kalabalık ortamlarda nasıl yapar?' hep bunları düşündük. Ama Doruk büyüdükçe ve etrafındaki diğer çocukları da gördükçe… Mesela bazı çocuklarımız okula gidiyor ve okulda dışlanıyor. Bazı veliler imza topluyor, "Bu çocuk bu okula okumasın, istemiyoruzö diyor. Ben bu işe giriştim, bebek yapıyorum. Bazı müşteriler diyor ki, "Benim çocuğumun psikolojisini bozar.ö Peki o zaman ben size bir soru sorayım dedim onlara, "Sizin çocuğunuz da bir sabah kalktığınızda bir uzvunu kullanamıyor ve okula böyle gitmek, insanların arasına böyle girmek zorunda. Siz diyebilir misiniz çocuğunuza, okula gitme diğer bütün çocukların psikolojisini bozuyorsun.ö Böyle bir şey söz konusu değil. Çocuklar bu konuda biraz acımasız olduğu için, alay edebiliyorlar. Aslında biraz da Doruk'un yaşadığı sıkıntıları gördükten sonra bu şimşek çakmış olabilir. Çünkü çocuklar aslında bu eğitimi evlerinde alması gerekiyor. Aileler çocuğunun psikolojisinin bozulacağını, olumsuz etkileneceğini düşünebilir ki bence asla etkilenmez. Çünkü sen böyle bir oyuncak alsan ve diğer çocukların farklı uzuvları olabileceğini veya farklı davranışlarda bulunabildiğini anlatsan, çocuk hiç şaşırmayacak. Ben bunu biliyordum diyecek hatta. Annem bana bunu anlatmıştı diyecek. Bunlar yeni yeni fark edilmeye başladı ama öncesinde olsaydı, inanın daha farklı olurdu"ARTIK BEBEKLERİN YANINDA ÖZGEÇMİŞLERİ VE BAŞARILARINI ANLATAN KARTLAR DA GÖNDERECEKİnsanların bakışlarından dolayı engelli çocukların toplum içine karışmaktan kaçındığını söyleyen Gayır, "19 yaşına gelmiş ve hiç evden çıkmamış otizmli çocuklar var, hareketsizlikten 160 kilo olmuş. Neden? İnsanların bakışlarından dolayı dışarıya çıkmıyorlar. Aslında belki sadece bu benim yaptığım oyuncakla düzelecek bir durum değildir ama insanlarda az da olsa farkındalık oluşturabilir. Öncelikle oğlumun bebeği ile başladım. Aslında benim amacım onun bütün arkadaşlarını yapmak. Hepsi ayrı bir sporcu, hepsinin farklı bir engeli var. Hepsini tanıtmak istiyorum. Tek kolu olmayan, bacakları ve kolları olmayan bebeğimiz var. Türkiye şampiyonu. Hem çocuklara farkındalığı öğretiyorsun, eksik uzuvları olduğunu anlatıyorsun, hem de o halde bile başarılı olabileceğini ve çok iyi yerlere gelebileceğini öğretmiş oluyorsun. Benim en büyük amacım o. O bebekleri gönderirken bilgilerini de yanlarında göndermek istiyorum ki, okudukları zaman daha iyi anlarlar diye. Şimdiye kadar gönderdiğim bebeklerden güzel dönüşler aldım. İnternet üzerinden satış yapıyorum, bazıları resim gönderiyor, istedikleri özellikleri yazıyorlar, ben de yapıp gönderiyorum. İstiyorum ki artık bizden aldıkları bebeğin sıkıntılarını öğrensinler, hangi engelinin olduğunu hem de yapmış olduğu başarılarını görsünler. Bundan sonra da bebekleri gönderirken onların hem özgeçmişini hem de başarılarını yazmak istiyorum" dedi.Görüntü dökümü:
-------------------------Engelli bez bebekler-Eda Gayır'ın bebekleri örmesi-Eda Gayır ile röp.-Muhabir anonsu(Beyza Nur GÜLER)-Genel ve detay==================
3- İSTİKLAL CADDESİ'NDE YENİ KURALLAR HAYATA GEÇTİ
Haber-Kamera: Gökçe KARAKÖSE-Hasan YILDIRIM Özgür EREN Zeki GÜNAL Osman BAKIR İSTANBUL DHA
Koronavirüs tedbirleri nedeniyle İstiklal Caddesi'nde alınan yeni kuralları Beyoğlu Kaymakamı Mustafa Demirelli ile Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız açıkladı. İstiklal Caddesi'nde yoğunluğun önlenmesi için tüm tedbirler alındı. İstiklal Caddesi'ne girişler 7 bin kişiyle sınırlandırıldı. Cadde, gidiş ve dönüş yönü olmak üzere ikiye ayrıldı.Beyoğlu Kaymakamlığı İlçe Umumi Hıfzısıhha Meclisi'nin aldığı karar doğrultusunda İstiklal Caddesi'nde alınan yeni kararlar uygulanmaya başladı. İstiklal Caddesi girişinde yeni kararları Beyoğlu Kaymakamı Mustafa Demirelli ile Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız açıkladı.Her gün yerli ve yabancı milyonlarca turisti ağırlayan Beyoğlu'nda virüs salgınına karşı alınacak yeni tedbirleri görüşmek üzere toplanan Beyoğlu İlçe Hıfzıssıhha Kurulu, İstiklal Caddesi başta olmak üzere ilçe genelinde yoğunluğun fazla olduğu alanlarda uygulanmak üzere yeni tedbirler aldı. Virüs salgınına karşı alınan yeni tedbirleri Beyoğlu Kaymakamı Mustafa Demirelli ve Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız açıkladı.Haydar Ali Yıldız, yaptığı açıklamada, "Yoğunluğu önlemek için 3 metrekareye 1 kişi düşecek. Caddemizin gidiş istikameti sağ, sol olarak ayrıldı. İnsanların karşılaşmasını önleyecek sistem geliştirdik. Giriş noktalarında maske stantları var. 8 aydır maske standımız cadde girişinde bulunuyor. Gidiş yön istikametleri de yerlere yapıştırıldı. Vatandaş bu istikamet üzerinden gidecek. Uyulmadığı takdirde zabıta ve kolluk kuvvetleri buna müdahale edecek" ifadelerini kullandı.
Yıldız, turistlerin HES kodu olmadığı için cadde girişlerinde HES kodu sormanın kendi vatandaşına haksızlık olacağını belirtti.SİMİTÇİLER VE KESTANECİLER SATIŞA DEVAM EDECEK
Açıklamasında izni bulunan simitçi ve kestanecilerin satışlarına devam edeceğini vurgulayan Yıldız, " Seyyar izinli satış yapan simitçiler ve kestaneciler devam edecek. Etrafında aykırı toplanmalara izin verilmeyecek. Caddeye ara sokaklar diye tabir edilen 63 giriş noktası var. Bunların da kontrolünü emniyet güçleri ve zabıtalar sağlayacak. Yoğunlaşma olmaması için zabıta ekiplerimizi aralıksız anons yapıyorlar. Dronlarla da bu yoğunluğu tespit ediyoruz. Herkesin giriş istikametini belli olduğu minimalize edildiği yoğunlaşmanın olmaması için tüm tedbirleri almış durumdayız" diye konuştu.GENÇLERİMİZDEN DAYANIŞMA İSTİYORUZ
Yıldız, herkesi bu kurallara uymaya davet ettiğini vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti: "Zaten belli yaş kısıtlamaları geldi. İstiklal Caddesini gezmeye gelecek gençlerden de dayanışma ve anlaşma istiyoruz. Burada belirlenen kurallara uymak suretiyle bu süreci atlatacağımıza inanıyorum."EKİPLER DRONE İLE KONTROL EDİYOR
Beyoğlu Kaymakamı Mustafa Demirelli ise, ekiplerin sayıları drone ile takip ettiğine dikkat çekerek, şu ifadeleri kullandı: "Vatandaşlardan ve esnafımızdan bu kararları anlayışla karşılamalarını bekliyoruz. Bulaş riskinin arttığı düşüncesiyle sağdan yürünmesi şeklinde karar aldık. Etiketlemelerimizi yapıyoruz. Bu zorlu süreçte hep beraber kararlara riayet edilmesini bekliyoruz. İstiklal Caddesi'nin güzel günlerine kavuşmasını bekliyoruz. Dronla havadan hem emniyet hem de zabıta ekipleri takip yapacak. Alınan görüntülere göre yoğunluk olduğu anlaşılınca meydan girişleri engellenecek. NUMARATÖR HAZIRLIKLARI YAPILDIDemirelli, "Numaratör hazırlıkları yapıldı. Tünelden veya meydandan giriş yaptığınızda QR kod ekrana okutulacak ve sisteme dahil olacak. Sistem içerde tolere edilecek rakam yoksa giriş çıkışa izin vermeyecek" dedi.