İSTANBUL RESİM VE HEYKEL MÜZESİ, 9 YIL SONRA SANATSEVERLERE AÇILIYOR
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi,"Kayıp, çalıntı ve sahtesiyle değiştirilen toplam eser sayısı 42"Esma MURAT-Kubilay ÖZEV- İbrahim MAŞE- İSTANBUL, (DHA)- Türkiye'nin en kapsamlı resim koleksiyonuna sahip Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi...
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi,
"Kayıp, çalıntı ve sahtesiyle değiştirilen toplam eser sayısı 42"
Esma MURAT-Kubilay ÖZEV- İbrahim MAŞE- İSTANBUL, (DHA)- Türkiye'nin en kapsamlı resim koleksiyonuna sahip Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 9 yıl sonra kapılarını yeni yerinde açacak. Eserlerin 9 yıldır korunduğu antrepo, son teknolojiyle dizayn edilerek, müzeye dönüştürüldü. Sonbaharda sanatseverlerle buluşacak olan antrepoyu DHA, görüntüledi. 404 eserlerin çalındığı ya da sahteleriyle değiştirildiği iddialarıyla gündeme gelen antrepoyu, gezdiren Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi, çalıntı ve değiştirilen eser sayısının 42 olduğunu, geri kalan 339 eserin ise, 1984 yılından önce elçilik binalarına gönderilip, devlet adamlarına hediye edildiğini söyledi.
1937 yılından beri Dolmabahçe Veliaht Dairesi'nde hizmet veren Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı'nca başlatılan restorasyon çalışmaları nedeniyle 2012 yılında kapatıldı. Eserler ise, müze kapatılmadan bir yıl önce yapılan Salıpazarı'ndaki 5 nolu antrepoya taşındı. Tüm eserlerin taşındığı antrepo, modern teknoloji kullanılarak, müzeye dönüştürüldü. Çalışmaların yüzde 99 tamamlandığı müze kapılarını, sonbaharda yeni yerinde açacak.
"İNŞAATIN YÜZDE 99'U BİTTİ"
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Handan İnci Elçi, "Burada modern bir depo yaptık ve bütün koleksiyonu içine yerleştirdik. Yine bizim öğrencimiz olan Emre Arolat'un tasarımıyla bir müze binası inşa edildi. İnşaat sürecimiz tamamlandı. Şimdi ise işimiz koleksiyonları, sanatseverlerle buluşturmak. Depoda bekleyen eserlerin ciddi bir restorasyon sürecine ihtiyaçları vardı. Müze inşaatının yüzde 99'unun bittiğini söyleyebiliriz. Müze, 2021'in sonbaharında kapılarını sanatseverlere açmış olacak. ve ümit ediyorum hatta eminim burası sadece İstanbulluların değil, ülkemizin en önemli sanat duraklarından biri olacak" dedi.
"MÜZEDE BULUNAN KOLEKSİYONLAR TÜRKİYE'NİN SANAT HAFIZASIDIR"
Eserlern çalındığı yönündeki iddialarla ilgili olarak da Prof. Dr. Elçi, "1937 yılında Dolmabahçe Veliaht Dairesi'nde ilk defa açılan müze, Salıpazarı'ndaki 5 nolu antrepoya taşındı ve buraya hemen bir depo yapıldı. Bu depo son derece modern güvenli. Eserleri buraya taşıdıktan sonra üzerinde inşaata devam ettik. Burada bulunan koleksiyonlar, Türkiye'nin sanat hafızasıdır. Toplam 12 bin 378 eser kaydı olan müzedeki 404 tablonun kayıp olduğu gibi irkiltici bir cümleyle yansıtılan durum tam olarak öyle değil" diye konuştu.
"4 ADET ESER 1982 VE 1986 YILLARINDA ÇALINMIŞ"
Envanter kaydında görünen 404 tablonun bugün müzede yer almadığını belirten Prof. Dr. Elçi, "Bu eserlerin 339 tanesi üst kurumların talebiyle elçilik binalarımıza gönderilmek, yabancı devlet adamlarına hediye edilmek, Anadolu'da açılan müzelere verilmek suretiyle Aralık 1984 tarihinden önce müzeden çıkarılmış. Hangi eserin hangi kuruma gittiği, eserin adı ve fotoğrafıya kayıtlıdır. Geride kalanların 18 adedi veraset nedeniyle sanatçı ailesine iade edilmiş, 37 adedi 2007 yılında kayıp olarak raporlanmış, 4 adedi 1982 ve 1986 yıllarında çalınmış, 1 adedinin sahtesiyle değiştirildiği 2003 yılında tespit edilmiş, 1 adedinin sanat değeri taşımadığı 2013 yılında raporlanmış, 3 eser için 1970, 1980, 1981 tarihlerinde mükerrer kayıt yapılmış, 1 adedin de kaydı sehven boş bırakılmıştır" şeklinde konuştu.
"ÖNEMLİ VE ÜZÜCÜ BİR RAKAM"
Kayıp, çalıntı ve sahtesiyle değiştirilen eser sayısının toplam 42 olduğunu söyleyen Prof. Dr. Elçi, "Elbette bu da önemli ve üzücü bir rakam. Yani 404 sanat eseri değil. Ancak bunu, 1937 yılından bu yana güvenliği elverişsiz bir mekanda, yeterli sayıda uzman kadrosu bulunmadan idare edilmiş bir müzeyi göz önüne alarak düşünelim. 2011 yılında buraya geldikten sonra öyle bir raporlama asla olmamıştır. Bundan sonra da olması zaten mümkün değil. Sonbaharın sürpriz bir tarihinde kapılarımızı sanatseverlere açmış olacağız" ifadelerini kullandı.
'PANDEMİ MÜZE'NİN AÇILIŞI SÜRESİNİ UZATTI"
Prof. Dr. Elçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Müzenin bir an önce açılması için devlet hakikaten ciddi bir takip yapmış, inşaata büyük bütçeler ayırmış. Göreve geldiğim günlerde önce inşaatı tamamlatmak için uğraştım. Vasıf Kortun danışmanım olarak bizimle çalışırken Müze'nin yönetim planı konusunda raporlar hazırladı. Kortun'un çalışma disiplininden ve enerjisinden çok etkilendiğimi söylemeliyim. Kısa çalışma dönemimizde kendisinden çok şey öğrendim. Üzülerek söylemeliyim ki bir devlet üniversitesi olarak Kortun'a beklediği kadar esnek ve onun dinamizmine uygun bir çalışma ortamı sağlayamadım. Kortun, zihnindekileri kurumun imkanlarıyla hayata geçiremeyeceğini anlayınca bizden ayrılmak zorunda kaldı. Keşke zihnindekileri bizim imkanlarımıza adapte edebilseydi ancak bu da mümkün olmadı. Kortun ayrıldıktan hemen sonra da pandemi sürecine girdik ve Müze'nin açılışı uzadı."
Prof. Dr. Elçi, 'Artık deneyimli ve alanda uzman bir müze müdürümüz de var, Hasan Karakaya. Onunla birlikte kadroyu daha da geliştireceğiz. Müzenin açılış sergisini Sanat Tarihi Bölümü hocalarımız Zeynep İnankur ve Burcu Pehlivanoğlu ile planlamaya başladık. Sonbaharın sürpriz bir tarihinde kapılarımızı sanatseverlere açmış olacağız" dedi