Haberler

Yeni Dünya Düzeni Yahudi Yutturması

Okan Geçgel

Okan Geçgel

Gazeteci Yazar / TİGAD Genel Başkanı
15.04.2024 12:21

Yeni Dünya Düzeni kavramı, dünya siyaseti ve küresel ilişkiler hakkında birçok farklı komplo teorisinin odak noktası olmuştur. Bu kavramın bir versiyonu, dünya üzerindeki siyasi, ekonomik ve sosyal güçlerin, gizlice bir araya gelerek insanlığı kontrol etmeye ve yönlendirmeye çalıştığına dair bir inançtır. Özellikle bu komplo teorilerinin bir kısmı, Yahudi kökenli grupların bu güç odaklarının arkasında olduğunu öne sürer ve Yahudi toplumunu dünya üzerindeki egemen güç olarak tanımlar. Bu tür komplo teorileri, tarih boyunca Yahudi zorbalığını körüklemiş ve Yahudi topluluğunun toplumsal baskısını ve hatta soykırımlara yol açmıştır. Özellikle 20. yüzyılın başlarında, Siyonist hareketin güçlenmesi ve Filistin topraklarında Yahudi yerleşim birimlerinin kurulması, bu tür komplo teorilerini daha da güçlendirmiştir. Siyonistlerin Filistin topraklarını işgal ederek İsrail devletini kurma çabaları, bu komplo teorileriyle bağlantılı olarak değerlendirilmiştir.

Yeni Dünya Düzeni kavramı ise aslında, bu temelden yorumlanmıştır. Yine Yahudi kökenli insanların tarih boyunca antisemitizm ve ayrımcılıkla karşılaşmış olmaları gerçeği de, bu tür komplo teorilerinin yayılmasına zemin hazırlamış olabilir. Ancak, herhangi bir grup veya toplumun tüm üyelerini tek tip olarak tanımlamak da yanlış ve haksız olacaktır. Bu tür genellemeler, toplumsal gerilimi artırabilir ve insan haklarını ihlal edebilir. Sonuç olarak, Yeni Dünya Düzeni kavramıyla ilişkilendirilen Yahudi yutturması düşüncesi, sağlıklı bir şekilde ele alınması gereken bir durumdur.

Gerçeklerle uyumlu bir şekilde, küresel sorunların çözümünde tüm toplumların işbirliği yapması ve herkesin haklarının korunması önemlidir. Bu tür yanlış inançların yayılmasını önlemek için, bilgiye dayalı eğitim ve toplumsal farkındalık artırılmalıdır. Günümüzde İsrail'in Filistin Topraklarında yaptığı hukuksuz ve insanlık dışı muamelenin sonuçlarını da bu "Yeni Dünya Düzeni Yahudi Yutturması" kavramıyla ilişkilendirmek gerekir.

Yahudi yerleşimcilerin Filistin'deki toprakları işgal etme ve yerli Filistinlilere yönelik uyguladığı politikalar, tarih boyunca birçok insanlık dışı ve soykırımsı eylemlere yol açmıştır. Bu politikaların temelinde, Siyonist ideoloji ve İsrail devletinin kuruluşundan bu yana Filistin topraklarının genişletilmesi ve kontrol altına alınması amacı yatar.

Filistin halkını katletme girişimleri, Siyonist grupların ve daha sonra İsrail ordusunun Filistinli sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırılarla kendini göstermiştir. Deir Yassin Katliamı gibi olaylar, bu tür insanlık dışı uygulamaların en karanlık örneklerindendir. Binlerce masum Filistinli, evlerinden zorla çıkarılarak sürgün edilmiş veya öldürülmüştür. İsrail'in duvar inşaatı, yerleşim birimlerini genişletme politikaları, Filistinlilere yönelik ev yıkımları, keyfi gözaltılar ve işkenceler gibi uygulamalar, insan hakları ihlallerine ve insanlık dışı muamelelere yol açmıştır. Bu politikalar, Filistin halkının yaşamını derinden etkilemiş, milyonlarca insanın acı çekmesine neden olmuştur.

Gazze Şeridi ve Batı Şeria'da sık sık yaşanan saldırılar ve sivil kayıplar, uluslararası toplumun tepkisine neden olmuş ve İsrail'in insan hakları ihlalleriyle ilgili eleştirilere maruz kalmasına sebep olmuştur. Bununla birlikte, bu tür acımasızlıklar sadece fiziksel zararlarla sınırlı değildir. Filistinli çocuklar ve gençler, İsrail işgali altında yaşamanın getirdiği travmayla başa çıkmak zorunda kalmış, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimde büyük zorluklarla karşılaşmıştır. Bu durum, Filistin halkının sosyal ve ekonomik yaşamını da derinden etkilemiştir.

Uluslararası toplumun bu tür eylemlere karşı daha etkin bir şekilde hareket etmesi ve Filistin halkının haklarını koruması gerekmektedir. Ancak, çözüm için barışçıl müzakereler ve karşılıklı saygı temel alınmadığı sürece, bu tür acılar ve insanlık dışı uygulamalar devam edebilir. Bu nedenle, İsrail-Filistin çatışmasının barışçıl bir şekilde çözülmesi için uluslararası toplumun daha fazla çaba sarf etmesi önemlidir.

Filistin halkının temel hakları ve insanlık onuru için mücadele etmek, bölgedeki barış ve istikrarın sağlanması için hayati öneme sahiptir. Bu mücadele, sadece Filistinlilerin değil, tüm insanlığın ortak sorumluluğudur ve adil bir barışın tesisi için uluslararası toplumun daha fazla destek vermesi gerekmektedir.

title