Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın Öldürülmesi Davası
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili davanın altıncı celsesi görüldü.
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili davanın altıncı celsesi görüldü.
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya mağdur avukatları katılırken, tutuksuz sanık Eşref Hatipoğlu katılmadı.
Davayı başından itibaren takip eden ve 28 Kasım'da hayatını kaybeden eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin ölümü nedeniyle meslektaşları duruşmaya, yakalarında Elçi'nin fotoğraflarıyla katıldı. Elçi'nin savunma kürsüsünde boş kalan yere ise "Barış Elçisi" yazılı bir fotoğrafı konuldu. Mahkeme Başkanı Hatice Demir de celseyi meslektaşlarına başsağlığı dileyerek açtı.
Bazı mağdur ve müşteki avukatı Yunus Muratkan da Tahir Elçi'nin, önceki duruşmalarda "adalet isteyen" beyanlarını okuduktan sonra, sanık konumundaki Eşref Hatipoğlu'nun "zorla da olsa" duruşmaya getirilmesini talep etti.
Muratkan, "Eğer sanık mahkemeye getirilmeyecekse insanlar da bin 500 kilometre uzaklıktaki Diyarbakır'dan gelmesin" dedi.
Diyarbakır Barosu Avukatlarından Fethi Gümüş de sanık Eşref Hatipoğlu'nun mahkemeye getirilmesi talebinde bulunarak "Dava isterse beraatle sonuçlansın, görevimizi yapalım. Sanık karşımıza getirilirsin. 'Korkuyorum' demiş, suç işlemediysen bu insanlardan niye korkuyorsun ama suç işlemişsin, etrafına bir sürü koruma almışsın, bu insanların karşısına çıkamıyorsun" şeklinde konuştu.
Tanıkların ifadeleri
Olayın yaşandığı gün Diyarbakır'da öğretmen olarak görev yaptığını söyleyen tanık Mahmut Cantekin, okulunun yüksek bir yerde olması nedeniyle ilçedeki askeri taburu görebildiklerini aktararak şunları söyledi:
"İlk teneffüs bitti müdürün odasına girdik, birden top atışları başladı. İlk önce atış yapılan yere baktık, kimse yok. Ne olup bittiğini daha net görmek için avcılıkta kullandığım dürbünü evimden alması için bir öğrencimi evime yolladım. Öğrenci, evime giderken bir askerin kendisini durduğunu ve kendisine 'Lice'yi yakacaklar, kendinizi sağlama alın' dediğini söyledi. Ben de öğrencime böyle bir şeyin olamayacağını, 'Asker sana şaka yapmıştır' söylediğimi hatırlıyorum. Daha sonra komando taburundan ateş başladı, bütün öğrencileri içeri aldık. O esnada bayan öğretmen arkadaşlarımız tir tir titriyordu. Okulun penceresinden dışarıya baktım, askerler ayakta geziniyordu. 'Çatışma olsa rahat rahat ayakta gezemezler' diye düşündüm. Beni gören asker, silahı bana doğrulttu ve ateşledi. Eğildim, bulunduğum yere 5-6 mermi saplandı. Sonra helikopter sesi geldi. Karşımızdaki binalar yanmaya başladı. Uçaksavar mermisi okula saplandı. Çocuklar yanımızda evleri yandığı için ağlıyor ve gitmek istiyorlardı. Bende çocuklar gitmesinler diye uğraşıyorum. O gün saat 16.00'ya kadar ateş kesilmedi."
Cantekin, olay nedeniyle okulda sabahladığını şafak vakti ancak evine gittiğini eşi ve çocuklarının yaşadığını görünce onlara sarılıp ağladığının ifade ederek "Evime geldikten yaklaşık 20 dakika sonra, askeri elbisesinden rütbeleri sökülmüş bir subay evime girerek kimliğimi istedi, nereli olduğumu sordu. Daha sonra evime gelen bir öğrencim, Hüseyin ismindeki öğrencimin ve kardeşimin öldüğünü haber etti. Gidip gördüğümde kafasından vurulmuştu. Resmen orada vahşet yaşandı, insanlar diri diri yakıldı. Dünya böyle vahşet görmedi. Hala vicdan azabı çekiyorum, Hüseyin'i okuldan nasıl kaçırıp evine gönderdim. Cenazesine gitmek istedim ancak eşim hayatımdan endişe ettiği için buna izin vermedi" şeklinde konuştu.
Lice Belediyesinde çalıştığını söyleyen tanık Mehmet Emin Alagündüz, olayın olduğu gün silah, top ve tank seslerinden kimsenin dışarıya çıkamadığını yaklaşık 70 kişinin belediye mahsur kaldığını ileri sürerek "Gece sesler biraz azaldı ancak sonra her tarafın yandığını gördük. O an yok olacağımızı sandık. Sabah ise hoparlörden, 'herkes ölülerini dışarı çıkartsın, ölüleri toplayacağız' anonsu yapıldı. Olaylardan sonra toplanma merkezine götürüldük orada Hatipoğlu'nun insanları tehdit ettiğini gördük" ifadelerini kullandı.
"Sanık Hatipoğlu'nun duruşmaya zorla da olsa getirilmesine.."
Mütalaasını veren savcı, sanığın bir sonraki duruşmada hazır bulundurulmasını talep etti.
Mahkeme Başkanı Demir, dosyadaki eksiklerin giderilmesine, tanık Cantekin'n ifadesi doğrultusunda diğer tanıkların dinlenmesine, MİT ile Genelkurmay Başkanlığına yazı yazılarak Tuğgeneral Aydın'ın şehit edilmesi ve Lice'deki olaylarla ilgili belgelerin istenmesine, 1993 ve 1994 yıllarında Lice'de görev yapan öğretmenlerin isimlerin gönderilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'na yazı yazılmasına ve sanık Hatipoğlu'nun bir sonraki duruşmaya gelmesine, aksi takdirde zorla getirilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.
Duruşmayı CHP Genel Başkanı Sezgin Tanrıkulu, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, bazı sivil toplum kuruluşu ve siyasi partilerin temsilcileri de takip etti.
İddianame ve davanın geçmişi
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin öldürülmesiyle ilgili sanıklar Eşref Hatipoğlu ve Tünay Yanardağ hakkında, "taammüden öldürme", "halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Güvenlik gerekçesiyle daha önce Eskişehir'e nakledilen dosya, bu kentte TMK ile görevli mahkeme olmaması nedeniyle Yargıtay 5. Ceza Dairesine geri gönderilmiş, Yargıtay, davanın İzmir'de görülmesine karar vermişti.
İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan davanın ilk duruşmasında, sanık avukatının talebi üzerine "soruşturma izni alınması" için yargılama durdurulmuştu. Sanığın dosyası Adalet Bakanlığına gönderilmiş, HSYK, "soruşturma iznine gerek olmadan yargılamanın yapılabileceği" yanıtını vermişti.