"Camadam" Liselilerle Buluştu
AIESEC'in "Arkadaşımla Tanış" projesi kapsamında Türk ve yabancı gençlerle bir araya gelen Adana Artı Özel Eğitim Gönüllüleri Derneği, engellilerle ilgili toplumsal farkındalık oluşturma çabalarının faaliyet alanını genişletiyor."Camadan" ismiyle...
AIESEC'in "Arkadaşımla Tanış" projesi kapsamında Türk ve yabancı gençlerle bir araya gelen Adana Artı Özel Eğitim Gönüllüleri Derneği, engellilerle ilgili toplumsal farkındalık oluşturma çabalarının faaliyet alanını genişletiyor. "Camadan" ismiyle tanınan Zekeriya Ünal, etkinlik kapsamında lise öğrencileriyle buluşup düşüncelerini paylaşmaya başladı. Adana Anadolu Lisesi'nde öğrencilerle sohbet eden Ünal,
10 milyonda bir görülen hastalığına ve kemikleri kolayca kırılmasına rağmen kendisini hiçbir zaman engelli olarak görmediğini söyledi.
200'ü aşkın 9. sınıf öğrencisinin katıldığı etkinlikte öğrencilere ilk olarak "Camadam"ın annesi, Artı Eğitim Gönüllüleri Derneği Başkanı Didem Sürenler hitap etti. 1984'te mezun olduğu okulda bulunmaktan büyük memnuniyet duyduğunu ve okul müdürü Hasan Kazan'ın o dönemde kendisinin öğretmeni olduğunu belirtti. Sürenler, "Arkadaşımla Tanış" projesiyle ilgili de bilgi verdi. Sürenler, "Oğlumu, Camadam Zekeriya Ünal'ı büyütürken en büyük desteği Adana Anadolu Lisesi'nde birlikte okuduğum arkadaşlarımdan aldım" dedi.
Annesinin ardından mikrofonu alan Zekeriya Ünal, 10 milyonda bir görülen, doğuştan bu yana mücadele ettiği bir hastalığı bulunmasına ve kemiklerinin kırılgan yapısına rağmen kendisini hiçbir zaman engelli hissetmediğini ifade etti. Ünal. "25 yaşındayım ve Adana Büyükşenir Belediyesi Kent Konseyi Bilgi İşlem Sorumlusuyum. Kemiklerim kolayca kırıldığı için kendime 'Camadam' lakabını koydum. Buna rağmen kendimi hiçbir zaman engelli, kusurlu, eksik hissetmedim. Hayatla ilgili, dünyayla ilgili cevaplanması gereken ve ilgimi çeken o kadar çok sorun var ki kafamda, 'vay ben niye böyleyim' diye ağlayıp, sızlayacak vaktim olmadı. Engel, özür, nedir? Bence engel diye bir şey yoktur ve bugün bunu size ispat edeceğim" diye konuştu.
Aslında engel ve engelli kavramlarının var olmadığını kaydeden Ünal, "Diyelim ki şimdi bu söyleşinin ardından birlikte bir alışveriş merkezine gittik. Orada birlikte yedik içtik ve film izledik. Sohbet ettik, konuştuk, paylaştık, güldük, eğlendik. Ardından evlerimize gittik. Şimdi soruyorum size. Bu yaşadıklarımızın engel neresinde?" dedi.
Bazı insanların, gençlerin, çocukların kendisini gördüğünde ne yapacağını bilemez bir hal aldığını, konuşup konuşmamakta, iletişim kurup kurmamakta tereddüt ettiğini anlatan Ünal, şöyle devam etti:
"Ben onlara yardımcı olup, kendilerini kasmamalarını söylüyorum. Dünya üzerinde birbirinin tıpa tıp aynı iki kişi yoktur. İkiz kardeşler bile farklılık gösterebilir. İnsanların görünüşleri, beklentileri, eğilimleri, karakterleri faklıdır. Zaten herkes aynı olsaydı dünya çekilmez bir hal alırdı. İşte bu yüzden ben de kendimi engelli değil, farklı hissediyorum. Engel; sistemin bizleri daha küçük parçalara bölüp yiyebilmek için yarattığı bir tanım. Ayırmaya başlarsak sonu gelmez."
Öğrencilerin sorularını da yanıtlayan Zekeriya Ünal, yazmaya karar vermesinin hayatında aldığı en önemli karar olduğunu sözlerine ekledi. - ADANA