Beldeki Yağlanma Kronik Hastalıklara Davetiye Çıkarıyor !
Uzman Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, beldeki yağlanmanın kronik hastalıklara davetiye çıkardığını söyledi.
Uzman Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, beldeki yağlanmanın kronik hastalıklara davetiye çıkardığını söyledi.
"Bel çevrem kalınlaştı, göbeğim yağlandı, kilo veriyorum fakat göbeğim hiç gitmiyor" gibi cümlelerin kilo sorunu olan olmayan herkesin yaşadığı ve şikayet ettiği dönemlerde dilden düşmeyen cümleler olduğunu dile getiren Uzman Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, "Kalıcı tedavinin diyet tedavisi olduğu kabul edilmesi gereken bu tip yağlanma, aslında birçok kronik hastalığın oluşmasında etkin bir rol oynamaktadır" dedi.
Uzman Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, konuya ilişkin olarak yaptığı bilgilendirmede, şunları kaydetti; "Vücutta bulunan toplam yağ subkutan yağ ve viseral yağ olarak 2 kısımdan oluşur. Subkutan yağ vücutta deri altı yağ olarak tanımladığımız toplam yağdır. Viseral yağ ise organ çevresini saran yağ dokusudur. Abdominal yağ diğer bir tanımla bel çevresi yağı bu bölgede bulunan deri altı ve organ çevresi yağ dokularının toplamıdır.
BEL ÇEVRESİ GENİŞ OLAN KİŞİLERDE KRONİK HASTALIKLARIN GÖRÜLME SIKLIĞI YÜKSEKTİR!
Özellikle metabolik sendrom, dislipidemi, kardiyovasküler hastalıklar ve tip 2 diyabetin sık gözlendiği bu kişilerde bu yağlanmayı azaltmak için doktor ve diyetisyen kontrolü şarttır. Çünkü bu kişilerde oluşan hormon bozukluklarında ilaç tedavisi gerekebilir. Diyet tedavisi bel çevresi yağlanmasını azaltır bu rahatsızlıkların oluşum riskini ortadan kaldırır.
BEL ÇEVRESİ YAĞLANMASININ NEDENİNİ ARAŞTIRMAK GEREKİYOR
Vücutta yağlanma oranının yüksek olması sağlık problemlerinin var olmasında tek başına bir indikatör değildir. Fakat abdominal yağlanma olarak tanımladığımız bel çevresi yağlanmasının oluşmasında altta insülin direnci, kortizol fazlalığı, hipotiroidi, Cushing ( böbrek üstü hormonların fazla çalışması ) gibi sağlık sorunlarının olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.
Yağlanma sebeplerinden bir diğeri de gıda alımında dengesiz tüketimdir. Menopoz dönemi de yağlanmanın vücutta fizyolojik olarak arttığı ve tetiklediği bir dönemdir. Hareketsizlik ve buna bağlı enerji harcamada azalma. Fazla alkol tüketimi de bel çevresi yağlanmayı artırmaktadır. Kronik stres bel çevresinde yağlanmaya en önemli nedenlerdendir. Nedeni bulduktan sonra çözüme yönelmek gerekir.
Bel çevresi yağlanmasının sebeplerini öğrenmek için gerekli tahliller yaptırılıp, hormonal bir sebep var ise ilaç tedavisi başlar. Bununla birlikte kilo fazlası olanlarda bel çevresi yağlarını azaltmaya yönelik diyetisyen kontrolünde diyete başlanır. Kilo fazlalığı; fazla kilolu olma ya da obezite hangi aralıkta olursa olsun beraberinde vücutta yağlanmayı da artırmaktadır. Yapılan vücut analiz ölçümlerinde bu yağlanmanın miktarı ve dağılımı hakkında sonuç alındıktan sonra sık takiple kişinin sağlıklı kiloya gelmesi hedeflenir. Bu konuda hedeflenen tartı çok önemlidir. Hedef tartı uzun süre korunabilecek, kişinin boyu ve ayrıntılı vücut analizi ölçümü dışında yaşını da göz önüne alarak hesaplamak gerekir. Kısacası hedef kilo sağlıklı kilo olmalıdır. Diyetin içeriği karbonhidrat, yağ ve proteince dengeli olarak kişiye uygun olarak planlanır.
YAĞLI VE KARBONHİDRATLI BESİNLERİN TÜKETİMİNDE MİKTAR KONTROLÜ ŞART!
Yine sıklıkta duyduğumuz cümlelerdir " Ben hiç yağlı şeyler yemiyorum, yemeklerimi zeytinyağlı yapıyorum, evimize margarin tereyağı hiç girmez… Fakat vücudum yağlanıyor? " bilinmesi gereken en önemli gerçek vücutta oluşan yağ ile tüketilen yağ farklı şeylerdir. Vücut yağı; yağ ve yağlı gıdaları tüketme dışında örneğin, simit, börek gibi hamur işi besinler, meşrubatlar, bisküvi, cips, gofret, tatlılar, hazır et suları, salata sosları gibi daha sayabileceğimiz karbonhidrat ve proteinli gıdaların gereğinden fazla tüketilmesi sonucunda da vücutta artar ve bel çevresinde depolanır.
İNSÜLİN DİRENCİNE DİKKAT!
Özellikle insülin direnci gibi diyabet oluşum riski artmış kişilerde sıklıkla gördüğümüz abdominal yağlanmada diyetin içeriğinde özellikle glisemik indeksi düşük diyet uygulanarak bu kişilerde oluşan sürekli açlık hissinin ortadan kaldırılması ile kilo kontrolü sağlanır. Özellikle insülin direnci ile gelen hastalar " Yedikçe yeme isteğim oluyor, yemek sonrasında hemen canım tatlı bir şeyler çekiyor, sık acıkıyorum, çok sık tatlı yiyorum" gibi gıda alımında sıkıntılarla gelmekteler. Çünkü insülin direncinde aldığımız tüm besinlerin içeriğinde bulunan karbonhidrat olan şeker kandan hücrelere taşınamıyor ve hücreler kendini sürekli aç hissedip beyne açlık sinyali gönderiyor. O açıdan diyet yeterli ve dengeli öğünlerle sık aralıklı ve kan şekerini hızlı düşürüp kişiyi hemen acıktırmayacak şekilde planlanmaktadır.
Özellikle glisemik indeksi düşük bu diyetlerde pizza, burger gibi fast food yiyecekler, beyaz pirinç, makarna, gözleme, börek, reçel, bal, tatlılar, meyvelerden muz- incir- kavun- üzüm gibi daha birçok besinde kısıtlama yoluna gidilmektedir. Çünkü bel çevresini artıran besinler genelde glisemik indeksi yüksek gıdalardır." - ERZURUM