Karun kimdir? Tarihte Karun kimdir? Kuran'da Karun kimdir?

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Karun, ismini iki farklı şekilde ele almak mümkündür. Efsaneler arasında yer alan Karun, Kuran ve halk edebiyatında bahsi geçen çok zengin bir kişidir. Karun kimdir? sorusunun yanıtını Kuran'da, halk edebiyatında ve efsanelerde farklı şekillerde ele alabiliriz. İşte Karun hakkında bilinenler... Dini literatürde Karun kimdir, tarihte Karun kimdir?

Karun kimdir? sorusunun yanıtı merak edilen konular arasında yer alıyor. Karun hakkında merak edilenleri iki başlıkta inceleyebiliriz; Tarihte Karun kimdir? Kuran'da Karun kimdir?

KARUN KİMDİR?

Anadolu uygarlıklarından Lidya'nın son kralı "Croesus" (Türkçede KARUN olarak bilinmektedir) tarihte parayı icat edip ilk defa para kullanan kral olarak bilinir ve hala dünyanın en zengin insanı olarak anılır. Dünyanın en zengin ölümlüsü olarak kabul edilen Karun, MÖ 566 yılında Lidya kralı olduğunda 35 yaşında idi.

Lidya kralı Krezüs'ün zenginliği mitolojilere konu olmuştur. Antik çağın bilinen en zengin kralı olan Krezüs mitolojiye göre her tuttuğunun altın olması için ilâhlara yalvarır; bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür. Tarihte ilk metal parayı basan Krezus ortadoğu halkları tarafından Kârûn ismiyle anılmaktadır.

Anadoludaki en eski Yahudi yerleşimlerinin Lidya topraklarında bulunması sebebiyle hikâyenin Yahudiler vasıtasıyla zaman, mekan gibi niteliklerinin değişerek Ortadoğu halkları arasında yayılması olasıdır.

Tevrat'a göre Musa ile tartışan, ancak zenginliği ile ilgili bilgi bulunmayan Korah anlatısı yer alır.

Halk edebiyatında Karun

Kârûn'a binaen "Kârûn kadar zengin olmak" vb. deyimler türetilmiştir.

Gaziantep yöresine ait bir türküde Kârûn'dan şöyle bahsedilir.

"Kul Himmet üstadım gelse otursa

Hakk'in kelâmını dile getirse

Dünya benim deyi zapta geçirse

Kârûn kadar malın olsa ne fayda"

KUR'AN'DA KARUN KİMDİR?

Kur'an'da Karun adıyla kıssası nakledilen bu kişi Tevrat'ta Korah diye anılmakta ve çöl hayatında Mûsâ'nın otoritesine karşı başlatılan isyan hadisesinde başrolü oynamaktadır. Tevrat'ta Hz. Ya'kub'un oğlu Levi'nin oğlu Kohat'ın oğlu Yitshar'ın (İzhar) oğlu olarak gösterilen Korah (Karun) (Çıkış, 6/16, 18, 21; Sayılar, 16/1), Mûsâ ve Hârûn'a karşı çıkarılan bir isyan hareketiyle gündeme gelmektedir. Bu hareketle Karûn, Hz. Mûsâ ve Hârûn'un dinî otoritesini yıkmayı hedeflerken aynı harekete katılan Ruben kabilesinden Datan ve Abiram da Mûsâ'nın siyasî liderliğine son vermeyi amaçlıyordu.

Olayın bugünkü Tevrat'ta yer alan şekline göre Karûn, Rubenoğulları'ndan Datan ve Abiram'ı, ayrıca farklı kabilelere mensup insanları ve cemaatin 250 beyini toplayarak Mûsâ ve Hârûn'a karşı bir isyan başlatmış, bunlar Tanrı'ya âsi olmuşlardır (Sayılar, 16/1-3). Âsilerin başındaki Karûn, "Yeter artık, çünkü bütün cemaat, onlardan her biri mukaddestir ve Rab onların arasındadır ve niçin Rabb'in cumhuru üzerine kendinizi yükseltiyorsunuz?" diyerek Mûsâ ve Hârûn'a karşı çıkmıştır. Bu durumda Mûsâ secdeye kapanarak dua etmiş ve kararı Tanrı'nın vereceğini bildirmiş, Rab ise isyan edenleri helâk edeceğini haber vermiştir. Ancak Mûsâ ve Hârûn, Tanrı'ya yalvararak O'ndan hepsini helâk etmemesini istemişlerdir. Bunun üzerine Korah, Datan ve Abiram'a ait çadırların etrafının boşaltılması istenmiş, daha sonra altlarındaki yer yarılarak bu kişilerle onların ev halkını, Korah'ın bütün adamlarını ve bütün mallarını yutmuş; Korah'ın yanında yer alan ve buhur yakan 250 kişi de Rabb'in katından çıkan bir ateşle bitirilmiştir (Sayılar, 16/4-35). Karûn'un isyanı İsrâiloğulları'nın çöl hayatındaki en önemli olaylardan biridir. Hem bir kitle hareketi olması hem de Tanrı'nın tesis ettiği dinî ve içtimaî düzeni hedef alması hadisenin önemini göstermektedir (DB, II/1, s. 972).

Karûn kıssası bazı farklılıklarla Ahd-i Atîk'in çeşitli yerlerinde geçmektedir (Sayılar, 26/9-10; 27/3; Tesniye, 11/6; Mezmur, 106/16-18). Ayrıca yahudi rivayetlerinde Karûn'un Mûsâ ve Hârûn'a karşı çıkışının birçok sebebi sayılmaktadır. Bir rivayete göre Karûn Mısır'da Firavun'un hazinedarı idi ve öylesine büyük bir servet yapmıştı ki hazinelerinin anahtarlarını ancak 300 katır taşıyabiliyordu, bu servetin verdiği gurur onun felâketine sebep olmuştu. Karûn, Kohatoğulları aşiretinin başına Uzziel oğlu Elitsafan'ı getirdiği için Mûsâ'ya kızmıştı. Yahudi kaynaklarında Karûn Tevrat kurallarını küçümseyenlerin, Tevrat'a ve Rabb'in otoritesine karşı çıkanların ilk örneği olarak takdim edilmektedir. Mûsâ, Karûn ve beraberindekileri yatıştırmak istemiş, fakat onlar isyanlarını sürdürmüşler, sonunda toprak yarılmış ve içine gömülmüşlerdir (EJd., X, 1192-1193).

Kur'an'ın Kasas sûresinde (28/76-82) Karûn Hz. Mûsâ'nın kavminden, hazinelerinin anahtarlarını ancak güçlü bir topluluğun taşıyabildiği, zenginliğiyle mağrur bir kişi olarak takdim edilir. Karûn gösterişi sevmekte, kavminin arasında ihtişamla dolaşmakta, bu ise bazılarının hayranlığını celbetmekteydi. Kavminin, servetiyle böbürlenmemesi gerektiği yönündeki uyarılarına karşı Karûn bu serveti kendi bilgisi sayesinde yaptığını ileri sürüyordu. Nihayet kendisi ve evi yerin dibine geçirilmiş, bu âkıbetten ne kendini kurtarabilmiş ne de onu kurtaracak bir topluluk çıkmıştır. Diğer âyetlerde de Hz. Mûsâ'nın apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Karûn'a gönderildiği, fakat onların Mûsâ'yı yalancı bir sihirbaz olarak niteledikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin farklı şekillerde cezalandırıldığı belirtilir (el-Ankebût 29/39; el-Mü'min 40/24).

İslâmî kaynaklarda Karûn'la ilgili çeşitli rivayetler vardır. Tevrat'taki şecere verilerek onun Mûsâ'nın amcasının oğlu olduğu belirtilir. Mûsâ ve Hârûn'dan sonra İsrâiloğulları'nın en bilgilisi ve üstünü sayıldığı, Tevrat'ı çok güzel okuduğu, İsrâiloğulları Mısır'da yaşarken Firavun tarafından onlara yönetici tayin edildiği, fakat tıpkı Sâmirî gibi Allah düşmanı olup bozgunculuk çıkardığı, Hz. Mûsâ'dan simya ilmini öğrendiği belirtilmekte; evinin, elbiselerinin, hazinelerinin özellikleri, gösterişli tavırları nakledilmektedir. Mısır'dan çıktıktan sonra Hz. Mûsâ mezbah ve kurban yöneticiliğini Hârûn'a vermiş, bunun üzerine Karûn hem peygamberliğin hem yöneticiliğin Mûsâ'da, mezbah ve mâbed yöneticiliğinin de Hârûn'da olmasına itiraz etmiş, daha sonra da cezalandırılmıştır (Sa'lebî, s. 213-217).

Şimal Güdüm
Haberler.com - Gündem
title