Salavat nedir? Salavatı şerife nasıl getirilir? Salavatlar nasıl çekilir? Salavat dinle!
Salavat, Peygamberimizi anmak üzere kullandığımız "Allahümme salli ala seyyidina Muhammed" şeklinde söylenen bir selam ifadesidir. Peki salavatı şerife, salavatı fatih, salavat çeşitleri, salavatı mecule, salavatı tefriciye, salavatı kübra ve salavat duası nedir. Salavat nasıl getirilir salavat getirmek salavat anlamı nedir, salavat nasıl çekilir?
Salat kelimesinin çoğulu olan salavat, pek şekilde söylenir ve Peygamber Efendimizin adı zikredildiğinde söylenir. Peki, salavatın anlamı, salatı münciye, salavat getirme, salavatı kubra, salavat zinciri, şifa salavatı, salavat okunuşu nedir? Salavatlar ne demek? salavat nasıl getirilir, salavatlar nelerdir? Salavat dinle!
SALAVAT NASIL GETİRİLİR?
Salavat birçok şekilde getirilebilir.
En kısa şekli ile salavat: "Âllâhümme salli alâ Muhammed."
Salavat Anlamı: "Allâh'ım, Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, salatu selam eyle." demektir.
SALAVAT İLE İLGİLİ AYET
Âyet-i kerimede: "Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber'e -sallâllâhu aleyhi ve sellem- çokça salât ederler. Ey mü'minler, siz de O'na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!" (el-Ahzâb, 56) buyrulur.
SALAVAT İLE İLGİLİ HADİS
Peygamber Efendimiz (sallâllâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır:
"Tahkîkan sizden bana en yakın olan kimse beni çokça salât ve selâmla yâd edenlerdir." (Tirmizî, Vitr, 21/484)
"İhtiyâcı bulunan bir şeyi te'minde zorluğa düşen bir kimse bana çokça salât ve selâm göndersin. Tahkîkan salât ve selâm gam ve kederleri izâle eyler, rızıkları bollaştırır ve müşkilleri halletmek için yegâne bir vesiledir." (Kenzü'l-İrfân, 5)
"Yanında anıldığım kişi bana tam bir salât ü selâm getirmezse o benden değildir, ben de ondan değilim. Allâh'ım! Benimle alâkasını devam ettirenle Sen de alâkanı devam ettir. Benimle alâkasını kesenle Sen de alâkanı kes." (Deylemî, el-Firdevs, III, 634)
"Cimri, yanında adım anıldığı hâlde bana salât ü selâm getirmeyen kimsedir." (Tirmizî, Deavât, 100)
"Kim bana salât ü selâm getirmeyi unutursa cennetin yolunu şaşırır." (İbni Mâce, İkâmet, 25)
"Cenâb-ı Hakk'a yarın rızâya ermiş olarak mülâki olmak arzusunda bulunanlar bana çokça salât göndersinler." (Ali el-Müttakî, I, 504/2229)
PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN ÖĞRETTİĞİ SALAVAT
Ebû Muhammed Ka'b bin Ucre (radıyallâhu anh) şöyle anlatır: Bir gün Resûlullâh, sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanımıza gelmişti. Kendisine: "Yâ Resûlallâh! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, ancak sana nasıl salavât getireceğiz?" diye sorduk. O da şöyle buyurdu:
Anlamı: "Allâh'ım! (İbrâhîm'e ve) âline salât (rahmet) ettiğin gibi Muhammed'e ve de salât et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allâh'ım! (İbrâhîm'e ve) âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed'e ve âline de hayır ve bereket ihsân et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin!» deyiniz." (Buhârî, Deavât 32; , Vitir, 20; İbn-i Mâce, İkâme, 25)
SALAVAT ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
İşte, getirmenin diğer türleri…
"Allahümme salli alâ Muhammed"
"Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed"
"Sallallahü aleyhi ve sellem"
"Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Rasulallah"
SALAVAT DUASI ÇEŞİTLERİ
Salavat duası çeşitleri çoktur ancak en bilinenleri Salli ve Barik Duaları içerisinde geçmektedir. Bu dualar Salavat duası olarak da zaman zaman adlandırılmaktadır. İşte, Salavat Duaları;
SALAVAT DUASI
"Allahümme salli alâ Muhammed'in ve alâ âli Muhammedin, kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim, inneke hamîdun mecîd."
SALAVAT DUASI ANLAMI
Salli "Allah'ım! Muhammed'e ve ailesine rahmet kıl, tıpkı İbrahim'e ve ailesine rahmet kıldığın gibi. Sen övülmeye lâyıksın, şerefi yücesin."
SALAVAT DUASI
"Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, kemâ bârekte alâ İbrahim'e alâ âli İbrahime, inneke hamîdun mecîd."
SALAVAT DUASI ANLAMI
"Muhammed'i ve ailesini mübarek kıl, tıpkı İbrahim'i ve ailesini mübarek kıldığın gibi. Sen övülmeye lâyıksın, şerefi yücesin." (bk. Buhârî, da'avât 33: Müslim, salât 66-68)
PEYGAMBERİMİZE SELAM NASIL VERİLİR?
Peygamber efendimize selamlar Latin harfli okunuşu
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Rasulallah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Habiballah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Halilallah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Nebiyyallah
vesselâmü aleyke yâ Safiyyallah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Hayra halqıllah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Nura arşillah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Emîne vahyillah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Men zeyyenehullah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Men şerrefehullah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Men kerremehullah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Men azzemehullah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Men allemehullah
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Seyyidel mürselîn
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ İmâmel mütteqîn
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Hâtemennebiyyîn
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Rahmeten lilâlemîn
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Şefîal müznibîn
Peygamber efendimize selamlar Arapça okunuşu
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın Rasûlü!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın Habîbi (sevgilisi)!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın Halîli (dostu)!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın Nebîsi!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın seçkin kulu!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın mahlûkâtının en hayırlısı!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın Arş'ının nûru!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın vahyinin emîni!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın kendisini zînetlendirdiği/süslediği zât!
Salât ve Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın şereflendirdiği zât!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın keremli kıldığı zât!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın yücelttiği zât!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey Allah'ın öğrettiği zât!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey peygamberlerin efendisi!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey müttakîlerin imâmı!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey nebîlerin mührü ve sonuncusu!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey âlemlere rahmet olarak gönderilen!
Salât ve selâm Sen'in üzerine olsun, Ey günahkârların şefaatçisi!
Peygamber efendimize selamlar Arapça yazılışı
SALÂTU SELAM NEDİR? HZ. PEYGAMBER'E (S.A.S.) NASIL VE HANGİ LAFIZLARLA SALÂT-U SELAM GETİRİLİR?
Salât ve selam kelimelerinden oluşan "salât-u selam" terkibi, Hz. Peygamber için okunan ve Allah'ın rahmet ve selamının onun üzerine olması dileğini ifade eden dualara denir. Salavât, salât kelimesinin çoğuludur. Kur'an'da, "Allah ve melekleri şüphesiz Peygambere salât ediyorlar. (O hâlde) ey iman etmiş olanlar, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selam verin." (Ahzab, 33/56) buyurulmaktadır.
Hz. Peygambere (s.a.s.) Allah Teala'nın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salât etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder.
-ı Kerim'in, Hz. Peygambere (s.a.s.) salât-u selam getirmeyi emreden bu âyetine binaen, geçmiş dönemlerde tanzim edilmiş pek çok salâtu selam örnekleri vardır. Hz. Peygambere (s.a.s.) en kısa şekilde, "Allahümme salli alâ Muhammed" veya "Sallallahü aleyhi ve sellem" ya da "Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim" diye salât-u selam getirilir.
Bu hususta birçok hadis de rivayet olunmuştur. Nitekim İbn Ebî Leyla şöyle demiştir: "Ka'b b. Ucra ile bir defasında karşılaştım, bana şöyle dedi: Sana Hz. Peygamberden işittiğim bir hediye vereyim mi? Hz. Peygamber bizim yanımıza geldi. Biz ona 'Ya Resûlallah! Bizler sana nasıl selam okuyacağımızı öğrendik. Fakat sana nasıl salât okuyacağız?' diye sorduk. Resûlullah (s.a.s.) bize şöyle buyurdu:
(! Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine, İbrahim ve onun ailesi üzerine salât ettiğin gibi salât et! Şüphe yok ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın. Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ailesine, İbrahim ve ailesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın.) (Buhârî, Enbiya,10; Da'avat, 31, 32; Müslim, Salat, 65, 66, 69)
Salât-ü selam getirmek için belirli bir vakit ve sayı yoktur. Kişi dilediği zaman ve istediği miktarda salât-ü selam getirebilir. Salât-ü selam için besmele çekme zorunluluğu da yoktur.
SALÂT-I MÜNCİYE, SALÂT-I TEFRÎCİYE DUALARININ DİNÎ DAYANAĞI VAR MIDIR?
"Salât-ı münciye", "Salât-ı tefrîciye" duaları, Hz. Peygamberden (s.a.s.) nakledilen dualardan değildir. Bunlar, Kur'an-ı Kerim'in, Hz. Peygambere (s.a.s.) salât-ü selâm getirmeyi emreden âyetine istinaden asr-ı saâdetten çok sonraları tanzim edilmiş salât-ü selâm türü dualardır.
Dualar arz edilmeden önce, Allah'a hamd-ü senâ ve Peygamberine de salât-ü selâm getirilmelidir. Resûlullah (s.a.s.), dua eden bir adamın, dua sırasında kendisine salât ve selam okumadığını görmüş ve "Bu kimse acele etti." buyurmuş, sonra adamı çağırıp "Biriniz dua ederken, Allah Teâla'ya hamd-ü senâ ederek başlasın, sonra O'nun Peygamberine salât okusun, sonra da dilediğini istesin." (Ebû Dâvûd, Vitr, 23) buyurmuştur.
Salavât, Hz. Peygamber (s.a.s.) için okunan ve Allah'ın rahmet ve selâmının onun üzerine olması dileğini ifade eden dualara denir. Salavât duaları genellikle "Allahümme salli..." lafızlarıyla başlar. Söz konusu duaların da bu lafızlarla başladığı ve bu dualarda Hz. Peygambere salât-ü selam getirerek dünyevî ve uhrevî birtakım hacetlerin arz edildiği bilinmektedir.
Buna göre belli sayılarda okumanın dinî bir gereklilik olduğu inancına kapılmaksızın ve namazların arkasından okunması alışkanlık hâline getirilmeksizin bu salavât/dualar her zaman okunabilir.
HUTBEDE HZ. PEYGAMBERİN (S.A.S.) ADI GEÇTİĞİNDE SALAVAT GETİRİLEBİLİR Mİ; YAPILAN DUAYA ÂMİN DENİLEBİLİR Mİ?
Cuma namazında hutbe okunurken cemaatin konuşmayıp dinlemesi, selam alıp vermemesi, nafile namaz kılmaması . Konu ile ilgili olarak Resûl-i Ekrem (s.a.s.), "Cuma günü imam hutbe okurken arkadaşına (yalnızca) 'dinle' desen (bile yine) boş, lüzumsuz konuşmuş olursun." (Buhârî, Cumua, 36) buyurarak hutbenin dinlenmesi hususundaki hassasiyetini dile getirmiştir.
Hutbe okunurken camiye gelen kimse, ilk sünneti kılmayıp oturmalı ve hutbeyi dinlemelidir (Kâsânî, Bedâî', I, 264; İbn , Reddü'l-muhtâr, III, 36; Alâüddîn, el-Hediyyetü'l-'Alâiyye, s. 119).
Resûlullah'ın (s.a.s.) uygulamasını göz önüne alan İslam bilginlerine göre hatibin, ikinci hutbede müminler için af ve mağfiret dilemesi, onların afiyet ve esenlik içinde olmaları için Allah'a (c.c.) dua etmesi menduptur. Hatibin minbere çıkışından namaz bitinceye kadar geçen süreyi bir bütün olarak değerlendiren Hanefî âlimleri, namazda yasak olan her şeyin hutbede de yasak olduğu kuralını esas almışlardır. Bu itibarla hatibin dikkatle dinlenmesi, cemaatin konuşmayıp susması, selam alıp vermemesi, nafile namaz kılmaması gerektiğini, ancak hutbede dua edilirse "âmin" demenin veya Hz. (s.a.s.) ismi zikredilirse sessizce salât-ü selam okumanın caiz olduğunu söylemektedirler (Kâsânî, Bedâî', I, 264; İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, III, 36). Fakat sesli bir şekilde "âmin" demek doğru değildir (Alâüddîn, el-Hediyyetü'l-'Alâiyye, s. 119).
SALAVAT GETİRMENİN FAZİLETLERİ
getirmenin bazı faziletlerini sizler için bir araya getirdik. İşte, salavat getirmenin faziletleri…
Her salat getirenin ismi Peygamber Efendimiz (S.A.V)e iletilir.
Günahları affedilmesine vesile olmaktadır.
Kıyamette Hz. Muhammed (S.A.V) onun yanında olur.
Übey bin Kâ'b -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e:
"–Yâ ! Ben Siz'e çok salevât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?" diye sordum.
"–Dilediğin kadar." buyurdular.
"–Duâlarımın dörtte birini -ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?" diye sordum.
"–Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur." buyurdular.
"–Öyleyse duâmın yarısını salevât-ı şerîfeye ayırayım!" dedim.
"–Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için olur." buyurdular. Ben yine:
"–Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?" diye sordum.
"–İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur." buyurdular.
"– duâya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salevât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?" deyince:
"–O takdirde Allah , dünya ve âhirete âit bütün arzularını ihsân eyler ve günahlarını bağışlar!" buyurdular. (Tirmizî, Kıyâmet, 23/2457; Hâkim, II, 457/3578; Beyhakî, Şuab, III, 85/1418; Abdurrazzâk, II, 214)