Kısır Döngü
Yazar Suat Şahin, bugünkü yazısında, Türkiye'deki siyaset arenası giderek polemik ve oy hesaplarına dayalı bir yapıya dönüşmüş, vatandaşın sorunlarının çözümüne yönelik somut adımları ele aldı. Bu durum, siyaset kurumuna olan güveni zayıflatmakta ve devletin sosyal, ekonomik ve güvenlik alanlarındaki sorunlarını derinleştirmektedir. Siyasetin toplumun sorunlarını çözme sanatı olması gerekirken, Türkiye'de polemiklerle örülü bir kısır döngüye dönüşmüştür.
İşte Yazar Suat Şahin'in bugünkü yazısı:
Türkiye'de Siyasal Tartışmaların Kısır Döngüsü ve Gerçek Çözüm Arayışları
Türkiye'de siyaset arenası, giderek polemik ve oy hesaplarına dayalı bir yapıya dönüşmüş, vatandaşın sorunlarının çözümüne yönelik somut adımlardan uzaklaşmıştır. Bu durum, hem vatandaşlar nezdinde siyaset kurumuna olan güveni zayıflatmakta hem de devletin sosyal, ekonomik ve güvenlik alanlarındaki sorunlarını derinleştirmektedir. Bu yazıda, mevcut siyasal atmosferin eleştirisi ve çözüm odaklı siyasetin gerekliliği üzerine bilimsel bir değerlendirme yapılacaktır.
1. Siyasal Çıkmaz: Oy Hesaplarının Ötesine Geçemeyen Politikalar
Türkiye'de siyasal partilerin çoğu, kamuoyuna yönelik mesajlarını oy artırma stratejileri üzerine kurmakta ve toplumun gerçek sorunlarına dokunan politikaları arka plana atmaktadır.
Hangi partinin oyunu ne kadar artırdığı veya kaybettiği üzerine yapılan tartışmalar, siyasi aktörlerin asli görevlerini gölgede bırakmıştır. Bu durum, vatandaşların devletten beklentilerini karşılamadığı gibi, kutuplaşmayı da körüklemektedir.
Siyaset, toplumun sorunlarını çözme sanatı olması gerekirken, Türkiye'de polemiklerle örülü bir kısır döngüye dönüşmüştür. Vatandaşın ekonomik, sosyal ve güvenlik taleplerine yanıt vermek yerine siyasi aktörler, birbirlerine yönelik suçlamalarla kamuoyunun dikkatini dağıtmaktadır.
2. Terör Sorununun Çözümü: Fedakarlık Gerektiren Bir Ulusal Görev
Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri olan terör, ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasını doğrudan etkileyen kritik bir meseledir. Ancak bu sorun karşısında siyaset kurumu çoğunlukla sessiz kalmakta veya çözüm önerilerinde ortak bir irade ortaya koyamamaktadır.
Bu noktada, milliyetçi lider Devlet Bahçeli'nin, "terörün çözümü için siyasetini ve kendisini feda etmeye hazır olduğunu" belirten söylemleri dikkate değer bir yaklaşımı temsil etmektedir. Ancak böylesi fedakar bir duruş karşısında, diğer siyasi aktörlerin suskun kalması ve ortak bir çözüm iradesi sergilememesi, terörle mücadelenin önündeki en büyük engellerden biridir.
Bu konuda yapılması gereken, siyasal çıkar hesaplarını bir kenara bırakarak, terörün sona erdirilmesi için ulusal düzeyde bir uzlaşı sağlanmasıdır. Her siyasi parti, elini taşın altına koymalı ve bu konuda somut projelerle vatandaşın karşısına çıkmalıdır.
3. Ekonomik Sorunlar ve Fahiş Fiyat Artışları
Türkiye'nin ekonomik sorunları, özellikle fahiş fiyat artışları ve hayat pahalılığı, vatandaşların günlük yaşamını derinden etkilemektedir. Ancak bu konuda da siyasi aktörler arasında yapıcı bir tartışma ve çözüm arayışı görülmemektedir.
Ekonomi yönetimi, yalnızca güncel krizlere kısa vadeli çözümler sunan politikalarla ilerlememeli; üretim, istihdam ve gelir dağılımı gibi temel konulara odaklanarak uzun vadeli bir perspektif geliştirilmelidir.
Ekonomide yaşanan bu krizlerin çözümü için atılacak adımlar arasında, gençlerin üretime katılımını artıracak teşviklerin sunulması ve yerli üretimin güçlendirilmesi bulunmaktadır. Ancak tüketim alışkanlıklarını benimseyen ve üretimden uzaklaşan bir gençlik yapısı, bu hedeflere ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Eğitim politikalarının yeniden yapılandırılması ve gençlere üretim kültürünün aşılanması, ekonomik kalkınmanın anahtarıdır.
4. Toplumun Kutuplaşması ve Medyanın Rolü
Siyasetin toplumu kutuplaştırıcı söylemleri, basın ve medyada da kendisini göstermektedir. Türkiye'de medya kuruluşları ve yorumcular, siyasi kamplara bölünmüş durumda, bu da objektif habercilik anlayışını ve toplumu birleştirme rolünü zayıflatmaktadır.
Muhalefetin yapıcı bir tutum sergilemek yerine eleştiri odaklı yaklaşımı, iktidarın güvenilir bir alternatif olarak görülmesini engellemektedir. Bu durum, vatandaşın hem muhalefete hem de genel anlamda siyaset kurumuna güvenini sarsmaktadır.
5. Türkiye'nin Hak Ettiği Konuma Ulaşması
Tüm bu sorunlara rağmen, Türkiye'nin dünyada hak ettiği sosyal ve ekonomik seviyeye ulaşma potansiyeli büyüktür. Ancak bu hedefe ulaşmak, yalnızca bireysel veya partisel çıkarlarla değil, ulusal çıkarları önceliklendiren bir siyaset anlayışıyla mümkündür.
Bu anlayış, terörün sona erdirilmesi, ekonomik kalkınmanın sağlanması ve toplumun birleştirilmesi gibi temel hedeflere yönelik somut adımlar atmayı gerektirir.
Çözüm Odaklı Bir Siyaset Mümkün Mü?
Türkiye'deki mevcut siyasal atmosfer, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak bir görünüm sergilemektedir. Ancak bu durum değiştirilebilir.
Siyaset kurumunun, polemiklerden uzaklaşıp, çözüm odaklı bir anlayışı benimsemesi, vatandaşın güvenini yeniden kazanmanın ve Türkiye'yi hak ettiği konuma ulaştırmanın temel anahtarıdır. Bu süreç, yalnızca siyasi aktörlerin değil, aynı zamanda vatandaşların da daha bilinçli bir duruş sergilemesiyle mümkün olacaktır.
Türkiye'nin, sosyal ve ekonomik olarak en üst düzeye ulaşması için tüm siyasi aktörlerin ortak bir sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Bu sorumluluğun hayata geçirilmesi, siyaset kurumunun gerçek bir dönüşüm yaşamasını sağlayacaktır.