"Nato'nun Ne İşi Var Libya'da"
Erdoğan: "NATO Libya'ya Müdahale Etmeli midir? Böyle Bir Saçmalık Olur mu Yahu? NATO'nun Ne İşi Var Libya'da? "
- Erdoğan: "NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? "
"Libya'daki olaylar karşısında müdahale ya da yaptırımların gündeme alınmasını Libya halkı adına, Libya'daki yabancılar adına kaygı verici buluyoruz."
"Libya halkının cezalandırılması anlamına gelecek her türlü yaptırım ve müdahale büyük ve kabul edilemez sıkıntılara sebep olabilir"
"Kabile idare etmiyoruz. biz 74 milyonluk türkiye'yi idare ediyoruz"
"Avrupa Birliği içinde, Türkiye'nin üyeliğini en fazla desteklemesi gereken ülke olarak biz almanya'yı görüyoruz. almanya'dan böyle bir
yaklaşım bekliyoruz. biz, almanya'nın ülkemizle sahip olduğu geleneksel dostluğu bu alanda da çok belirgin bir şekilde göstermesini istiyoruz"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez" dedi.
Erdoğan, CeBIT Kongre Merkezi'nde, Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odasınca düzenlen "Türk Alman Ekonomi Kongresi"ne katıldı.
Başbakan Erdoğan burada yaptığı konuşmada, Almanya ve Türkiye'nin birbirine uzak ülkeler olmadığı gibi, Alman ve Türk halklarının da birbirine uzak halklar olmadığını ifade etti. İki ülkeyi birbirine bağlayan faktörün, sadece 1960 sonrasında Almanya'ya yerleşen işçilerin, burada doğan çocukların, buradaki işadamlarının ve ticari ilişkilerin olmadığını belirten Erdoğan, bunların elbette iki ülkenin
ilişkilerinde kilit rol oynadığını, ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin daha derin köklere sahip olduğunu söyledi.
Türkiye-Almanya dayanışmasının yeni başlamadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, "Türkiye ile Almanya'nın yolları tarih boyunca birçok kez kesişti. Yüzyıllar boyunca diplomatik ilişkilerimiz oldu. Özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya ile çok yakın askeri ilişkilere sahip olduk. Türkiye ile Almanya'nın ilişkileri, sadece buradaki vatandaşlarımız boyutuyla ele alınamaz, sadece bu boyutuyla değerlendirilemez. Böyle bir değerlendirme takdir edersiniz ki eksik olur, yanıltıcı olur, hepsinden öte haksızlık olur. Aynı şekilde,
Türkiye Almanya ilişkilerinin gündelik politikalarla, popülist yaklaşımlarla ele alınması da doğru değildir. Biz her zaman, ülkelerin ve liderlerin, vizyoner olmaları gerektiğini, uzun vadeli politikalar üretmelerini, hadiselere daha geniş bir bakış açısıyla, daha kucaklayıcı yaklaşmaları gerektiğini savunduk. Liderler arasında öfke, kin olmamalıdır, olamaz. Çünkü bu halkların birbirleriyle olan ilişkilerini etkiler.
Liderler hiçbir zaman kalıcı değildir. Hepsi gelip geçicidir. Ben de kalıcı değilim, Almanya'daki liderler de kalıcı değil. Hepsi geçici. Ama halklar arasındaki dayanışma ve bütünleşme asırlar boyu devam edecek kalıcılığa sahiptir. 50 yıl süresince bizim buradaki vatandaşlarımızın gördükleri nice liderler oldu. Onlara oy verdiler. Farklı farklı liderlere oy verdiler. Durum böyle olduğuna göre öyleyse liderlerin birbirleriyle sürtüşmesi, dost-düşman gibi anlayış asla olamaz, olmamalıdır. Bakınız; bazı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde son aylarda yoğun halk hareketlerine şahit oluyoruz. Meydanları dolduran yüzbinler, demokrasi ve insan hakları diye haykırıyor, bazı ülkelerde ölümü dahi göze alarak değişim arzularını dile getiriyorlar. Kendini yakan gençleri görüyorsunuz. Adeta intihar komandoları gibi.."
KİMSE KALKIP DA O ÜLKELERDEKİ PETROL KUYULARININ HESABINI YAPMASIN
Türkiye'nin bu bölgelerle tarihi ve kültürel bağları bulunduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, bu ülkeleri ve bu ülke halklarının taleplerini çok iyi anladıklarını bildirdi. Olaylar başladığı andan itibaren de bir yandan şiddete başvurulmaması yönünde taraflara itidal çağrısı yaparken, bir yandan da demokrasi, insan hakları, adalet, özgürlük taleplerinin karşılanması için tavsiyeleri ilettiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: "Türkiye, son derece ilkeli, tutarlı ve cesur şekilde, demokrasi ve insan haklarından yana tavır alırken, üzülerek ifade etmeliyim ki, Avrupa'dan bu noktada güçlü ve tek ses duyulmadı. Gelinen noktada farklı gerekçelerle farklı hassasiyetlerin vurgulanmaya başladığını görüyoruz. Libya'daki olaylar karşısında müdahale ya da yaptırımların gündeme alınmasını Libya halkı adına, Libya'daki yabancılar adına kaygı verici buluyoruz. Yönetimlerin yanlışlarının faturası, halklara ödetilmemelidir. Libya halkının
cezalandırılması anlamına gelecek her türlü yaptırım ve müdahale büyük ve kabul edilemez sıkıntılara sebep olabilir. Şimdi bize basın mensupları soruyor, çok enteresan! NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez. Şunu bilmeliyiz; biz Tunus'u Tunus halkının görüyoruz. Mısır Mısırlılarındır, Bahreyn Bahreynlilerindir, Yemen Yemenlilerindir, Libya Libyalılarındır, Fas Faslılarındır, Cezayir Cezayirlilerindir. Kendi mukadderatlarını o ülkelerin halkları belirlemelidir. Kimse değil. Kimse kalkıp da o ülkelerdeki petrol kuyularının hesabını yapmasın. Sıkıntı burada. Demokrasi dına, temel hak ve özgürlükler adına bir şeyler konuşacaksak, bazı tavsiyelerde bulunacaksak bunları konuşalım. Bu tarz şeyleri yapalım ama kalkıp da petrolün hesabını yapmayalım. Çünkü bunun faturası, bunun bedeli çok ağır olur. Bu noktada çok dikkatli hareket edilmesi, Libya halkını ve yabancı ülke vatandaşlarını sıkıntıya sokacak her türlü girişimden sakınılması gerekiyor. Bizim 30 bin vatandaşımız oradaydı. Fazlası var, azı yok. Bize bazıları akıl veriyor; niçin siz Kaddafi'ye yönelik bir şeyler söylemiyorsunuz? Biz kabile
idare etmiyoruz. Biz 74 milyonluk Türkiye'yi idare ediyoruz. Benim oradaki 30 bin vatandaşımdan bir tanesinin ölümünün bedelini, faturasını ben nasıl ödeyeceğim? Nitekim Trabzon'lu Yunus Emremiz orada öldürüldü. Yunus Emre geri gelebilecek mi?
Ağlayan annesinin, babasının gözyaşlarını kim dindirecek? Bu Yunus Emrelerin sayısı artabilirdi. Ama biz Kaddafi ile de görüştük, muhaliflerle de görüştük ve şu anda 17 bini aşkın vatandaşımızı tahliye ettik. 600 civarında yabancıyı da biz kendi imkanlarımızla aynı şekilde tahliye ettik. Niye? Çünkü bizim görevimiz burada halkımızın ve halkların huzurunu, onların sağ, selamet içerisinde kurtuluşunu sağlamaktır. Ve tekrar Libya'ya geri dönmeyi düşünüyor musunuz? Evet düşünüyoruz. Şöyle veya böyle... Şu anda Libya fiilen bölünmüş durumda, doğu-batı... Ama bizim gönlümüz şunu arzu ediyor; Libya tekrar bir olsun, beraber olsun, iri olsun, diri olsun. Fakat kardeşlik içinde olsun."
LİBYA HALKINI VE YABANCI ÜLKE VATANDAŞLARINI SIKINTIYA SOKACAK HER TÜRLÜ GİRİŞİMDEN SAKINILMASI GEREKİYOR
Erdoğan, "Bu noktada çok dikkatli hareket edilmesi, Libya halkını ve yabancı ülke vatandaşlarını sıkıntıya sokacak her türlü girişimden sakınılması gerekiyor. Biz meselelere çıkar odaklı bakamayız. Bizim bakış açımız insan odaklı olmalıdır, adalet, hak, hukuk odaklı olmalıdır. Yaşanan son olaylar elbette uzun süre tartışılacak, bu konuda değerlendirmeler, analizler yapılacaktır. Ama, en önemlisi, Avrupa Birliği, yaşanan olaylar karşısındaki tavrını sorgulamak, bir özeleştiri yapmak durumunda kalacaktır; kalmalıdır da. Avrupa Birliği, evrensel değerler üzerine inşa edilmiş bir birliktir. Avrupa Birliği, demokrasi, insan hakları ve özgürlükler üzerine bina edilmiştir. Yeryüzünün her köşesinde, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da demokrasi, insan hakları, özgürlükler, yani evrensel değerleri savunmak durumundadır, kendisinden beklenen budur. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki son olaylarla birlikte, Türkiye'nin önemi, Türkiye'nin Avrupa Birliği için değeri artık daha net olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği, tüm bu bölgelerle sağlıklı bir iletişim kurmak, sağlıklı ilişkiler tesis etmek için Türkiye tecrübesinden istifade etme imkanına sahip." diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN ÜYELİĞİNİ EN FAZLA DESTEKLEMESİ GEREKEN ÜLKE ALMANYA
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği içinde, Türkiye'nin üyeliğini en fazla desteklemesi gereken ülke olarak Almanya'yı gördüğünü belirterek, "Almanya'dan böyle bir yaklaşım bekliyoruz. Biz, Almanya'nın ülkemizle sahip olduğu geleneksel dostluğu
bu alanda da çok belirgin bir şekilde göstermesini istiyoruz" dedi.
Erdoğan, Aşağı Saksonya Eyaleti Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Aygül Özkan'ın toplantıda bulunmasının kendisi için anlamlı
olduğunu söyleyerek, "Özellikle Almanya'da yaşayan Türkler açısından bir bakanın burada olmuş olması hem de hanım bir Bakanının burada olmuş olması ayrıca bir iftihar vesilesidir. Kendisine görevinde başarılar temenni ediyorum" dedi.
"AB, TÜRKİYE'NİN EKONOMİDEKİ GÜCÜNÜ GÖRMELİ"
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yıl dönümünün kutlanacağı 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedeflediklerini belirten Erdoğan, son 8 yılda iki kat artan milli gelirin, 12 yılda da 2 kat artarak 2 trilyon dolara ulaşacağını tahmin ettiklerini ifade etti. Hükümet olarak görevlerinin özel sektörün daha fazla üretmesini ve küresel rekabet gücünü artırmasını sağlayacak uygun şartların temin edilmesi olduğunu vurgulayan Erdoğan, son yıllarda bu yönde adımlar attıklarını ve çalışmaların sonuçlarını da almaya başladıklarını söyledi. Küresel mali kriz nedeniyle birçok ülkede yaşanan ciddi daralmaya rağmen Türkiye'ye son 4 yılda 57 milyar dolara yakın doğrudan uluslararası yatırım girişi gerçekleştiğini bildiren Erdoğan, "Özellikle Alman dostlarımızı Türkiye'de daha çok yatırım yapmaya davet ediyorum. Yani Türkiye, bölgede sadece demokrasisiyle, insan haklarına saygılı, özgürlükçü yapısıyla değil, istikrarlı şekilde büyüyen ekonomisiyle de artık çok farklı bir yerde duruyor. Küresel kriz nedeniyle zor günler yaşayan Avrupa'nın, Türkiye'nin ekonomideki bu gücünü de görmesini ve Türkiye'nin katılım müzakerelerini bir de bu açıdan değerlendirmesini temenni ediyoruz. Şunu açık açık ifade etmek durumundayım; Avrupa Birliği içinde, Türkiye'nin üyeliğini en fazla desteklemesi gereken ülke olarak biz Almanya'yı görüyoruz. Almanya'dan böyle bir yaklaşım bekliyoruz. Biz, Almanya'nın ülkemizle sahip olduğu geleneksel dostluğu bu alanda da çok belirgin bir şekilde göstermesini istiyoruz. Birliğin kilit ülkelerinden biri olan Almanya'nın bu alanda sergileyeceği kararlı tutum, diğer üye ülkelere de örnek teşkil edecektir. En önemlisi, Türkiye'nin üyeliğinin, Avrupa'ya neler katacağını, neler kazandıracağını en iyi şekilde Almanya izah edecek, en iyi şekilde Almanya anlatabilecektir. Dikkatinizi çekiyorum; bizim sadece Almanya'da yaşayan vatandaş ve soydaşlarımızın sayısı dahi, bugün AB üyesi olan bir çok ülkenin nüfusundan daha fazladır. Katılım öncesinde Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği ilişkisi tesis etmiş tek ülke olma özelliği taşıyan ülkemiz, AB ile Gümrük Birliği'ni 15 yılı
aşkın bir süredir başarıyla yürütüyoruz. AB üyesi olunmadan Gümrük Birliği'ne üye olunmuyor ama Türkiye oldu; 1996. Fakat hala kapıda bekletilen yine Türkiye." dedi.
TÜRKİYE'DE EN ÇOK ŞİRKETİ BULUNAN ÜLKE ALMANYA
Erdoğan, "Türkiye'nin üyeliğini en iyi vurgulayacak kesim hiç şüphesiz sizlersiniz. Alman iş adamı dostlarımızın bu noktada desteklerini devam ettirmelerini özellikle rica ediyorum. Almanya'da yaşayan Türk iş adamlarının, yatırımcılarının Alman ekonomisine kattıkları dinamizmden gurur duyduğumu burada ifade etmek istiyorum. Bugün tahminlere göre, yaklaşık 70 bin civarında Türk işletmesi Almanya'da faaliyet gösteriyor, 35 milyar avroluk ciro elde ediyor ve yaklaşık 350 bin kişiye iş imkanı sağlıyor. Almanya, ülkemizin bir numaralı ticaret ortağıdır, aynı zamanda en fazla ihracat yaptığı ülke. 2010 yılı sonu itibariyle ikili ticaret hacmimiz bu küresel krize rağmen yaklaşık 29 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakam, küresel ekonomik krizin tüm dünyayı etkisi altına aldığı 2009 yılına nazaran yüzde 20 civarında bir artışa işaret ediyor ki bunu da son derece olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Ülkemizde 4 binden fazla Alman firması faaliyet gösteriyor. Sayı bakımından Türkiye'de en çok şirketi bulunan ülke Almanya. Türkiye'de faaliyet gösteren önde gelen Alman firmaları, bir yandan Türkiye'deki çeşitli fiyat avantajları ve teşviklerden yararlanarak karlılıklarını artırırlarken, öte yandan, Türk sanayisinin üretim, teknoloji ve ihracat seviyesinin geliştirilmesine de katkı sağlıyorlar." dedi.
BÖLGEMİZDE, ÖZELLİKLE ENERJİ VE ÇEVRE SEKTÖRLERİNDE DE ÖNEMLİ YATIRIM FIRSATLARI BULUNUYOR
Erdoğan Türkiye'nin, uluslararası yatırımcılar için sayısız fırsatlarla dolu olduğunu söyleyerek aynı şekilde Türk şirketlerinin üçüncü ülkelerde yapılacak yatırımlar için önemli imkanlar sunduklarını ifade etti. Kuzey Afrika, Rusya, Ortadoğu, Kafkasya ve Ortaasya başta olmak üzere dünyanın birçok coğrafyasında Türk müteahhitlik şirketlerinin birçok önemli projeye imza attıklarını kaydeden Erdoğan, bugün itibariyle 5 kıtada, 83 ülkede, 180 milyar doların üstünde iş hacmine erişen Türk müteahhitlik sektörünün, Alman karşıtlarıyla da yakın işbirliği içinde olmalarının iki ülke arasında iyi bir sinerji oluşturacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, "Bölgemizde, özellikle enerji ve çevre sektörlerinde de önemli yatırım fırsatları bulunuyor. Almanya ile ortaklığımızın büyüklüğüne paralel olarak, Alman yatırımcıların ülkemizdeki ve bölgemizdeki elverişli yatırım ortamından daha fazla istifade etmelerini diliyor, bu noktada bizim de özel sektörümüzün de her türlü kolaylığı sağlayacağını bilmenizi istiyorum. 16 Nisan 1985 tarihinde imzalanan Türkiye-Almanya Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması'nın 2010 yılında gözden geçirilmesi çalışmalarının tamamlanmış olmasından büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu konu, Türk ve Alman iş çevrelerinin yanı sıra, Almanya'da yaşayan vatandaşlarımız tarafından da yakından takip ediliyor. Yeni anlaşmanın en kısa süre içerisinde imzalanmasını temenni
ediyoruz. Bunun, ülkelerimiz arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine önemli katkıda bulunacağına inanıyoruz." dedi.