Avrupa Birliği Uyum Komisyonu
Başbakan Başdanışmanı Murtaza Yetiş, "Türkiye, AB'nin veya bir kısım ülkenin görmek istediği, arzu ettiği göçmen deposu gibi noktaya kendisini getirmez. Türkiye üzerine havale edilerek çözülecek bir mesele değil. Türkiye, AB'nin veya başka bir bölgenin karakolu da değildir.
Başbakan Başdanışmanı Murtaza Yetiş, " Türkiye, AB'nin veya bir kısım ülkenin görmek istediği, arzu ettiği göçmen deposu gibi noktaya kendisini getirmez. Türkiye üzerine havale edilerek çözülecek bir mesele değil. Türkiye, AB'nin veya başka bir bölgenin karakolu da değildir. Burada herkes, bütün ülkeler sorumluluk alma konusunda eşittir" dedi.
Yetiş, TBMM Avrupa Birliği (AB) Uyum Komisyonuna "Suriye Krizi Boyutunda AB ile İlişkiler" başlıklı sunum yaptı.
Suriye'de yaşanan iç savaşın küresel göç ve küresel terör gibi iki ana etkenle dünya kamuoyunu etkilediğini ve İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan en büyük mülteci krizi olduğunu vurgulayan Yetiş, yaşanan küresel krizin de ancak küresel işbirliğiyle aşılabileceğini söyledi.
Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde son dönemde mülteci sorununun gündeme geldiğini, ancak meselenin sadece vize serbestisi, geri kabul ve Ege Denizi'ndeki düzensiz geçişler olarak görülmemesi gerektiğinin altını çizen Yetiş, Türkiye'nin krizin başından beri uyguladığı açık kapı politikasını "insani bir yaklaşım" olarak nitelendirerek, ölümden kaçan insanlara kapıları kapatıp, düzensiz yollarla geçişe mecbur bırakmanın insanlığa aykırı olduğunu kaydetti.
Murtaza Yetiş, mültecileri geri göndermeye çalışan Avrupa ülkelerinin yanlış hareket ettiğini öne sürerek, savaştan kaçan mültecilerin geri gönderilmesinin doğru olmadığını, ancak ekonomik nedenlerle göç edenlerin geri gönderilmesinin mümkün olduğunu belirtti.
AB'nin Suriyeli mültecilere kullanılması için vereceği 3 milyar avronun henüz ödenmeye başlanmadığını, AB'nin fonlar konusunda çok yavaş davrandığını aktaran Yetiş, "3 milyar avroluk fon ihtiyacın tümüne bakıldığında çok küçük bir dilim. Almanya'nın, sadece bir eyalete gidenler için 20 milyar avroya yakın fon ayırdığını biliyoruz. '3 milyarı verdik Türkiye'ye, Türkiye de Avrupa'ya geçişleri durdursun' diye kaba ve komik yaklaşımı hiç kimsenin ifade etmemesi gerekir" diye konuştu.
-"Türkiye'ye ne olursa dünyaya bir fazlası olur"
Küresel bir krize ancak küresel aktörlerle ortak hareket ederek, işbirliği yaparak karşı konulabileceğini dile getiren Yetiş, "Mülteci krizinin aşılmasında Türkiye'ye ne olursa dünyaya bir fazlası olur. Bu süreçte Türkiye'nin iyi olması dünyanın bir adım daha iyi olması anlamına gelecektir" dedi.
Suriye'de yaşanan iç savaşın 2011 yılında Türkiye'yi etkilemeye başladığını, 2015 yılının başına kadar ise Türkiye'nin bu sorunu küresel hale getirmemek için çok başarılı çalışmalar yaptığını anlatan Yetiş, 2015 yılının başında Avrupa'ya yönelen göçmenlerin sorunu küresel boyuta taşıdığını, o tarihten itibaren de AB'nin Türkiye üzerinden işbirliğini geliştirmeye çalıştığını söyledi.
Batılı ülkelerin krizin çözümünden çok krizin Avrupa'ya yansımamasına yönelik yaklaşım içerisinde olduğunu belirten Yetiş, "Savaş bitmeden bu kriz tümüyle çözülemez, güvenli bölge oluşturulması gibi dış göçü içeride karşılayacak ara formüller yapılmadan bu kriz çözülemez. Türkiye üzerinde oluşturulacak mali katkının meselenin sadece bir boyutu olduğunu ifade ediyoruz, bu yaklaşımı her zaman dile getiriyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Komisyon üyesi milletvekillerinin de sorularını yanıtlayan Yetiş, AB'nin vereceği 3 milyar avronun bir defaya mahsus olmadığını, görüşmelerde de AB'li yetkililere bu miktarın birinci aşama olarak değerlendirilmesi gerektiğini söylediklerini kaydetti. Yetiş, "AB - Türkiye Ortak Eylem Planı'nın satır aralarında sürecin dinamik olduğu, gelişmelere göre tekrar değerlendirileceğine yönelik yuvarlak cümlelerle tanımlandırılıyor" ifadesini kullandı.
Komisyon üyesi CHP Muğla Milletvekili Nurettin Demir'in göç ve uyum bakanlığı kurulmasına yönelik bir çalışma olup olmadığı sorusu üzerine Yetiş, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan başkanlığında bir çalışma yürütüldüğünü, bu kapsamda hem göç politikası hem de göçle ilgili idari bir ihtiyacın olup olmadığı, varsa bunun nasıl oluşturulacağı konularının değerlendirildiğini söyledi.
"Türkiye, AB'nin eline verdiği reçetelerle hareket etmiyor, ısrarla ne yapılması gerektiğini bize soruyorlar" diyen Yetiş, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı'nda göçle ilgili daire başkanlıkları kurulması yönünde adımlar atıldığını, ilk olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nda göç ve uyum konusunda daire başkanlığı kurulduğunu aktardı.
Yetiş, "Türkiye, AB'nin veya bir kısım ülkenin görmek istediği, arzu ettiği göçmen deposu gibi noktaya kendisini getirmez. Türkiye üzerine havale edilerek çözülecek bir mesele değil. Türkiye, AB'nin veya başka bir bölgenin karakolu da değildir. Burada herkes, bütün ülkeler sorumluluk alma konusunda eşittir. Her ülkenin uluslararası hukuk kapsamında sorumluluğu aynıdır" diye konuştu.
Yürütülen çalışmalar içerisinde iskan politikasının da bulunduğunu, Suriyelilere yönelik olarak geçici konaklamadan kalıcılığa giden bir bakış açısının gelecek dönemde görüleceğini ifade eden Yetiş, Suriyelilerin yaptığı evliliklerin kayıt altına alındığını, 2013 yılından bu yana 170 bin Suriyeli bebeğin Türkiye'de doğduğunu ve kayıtlara geçtiğini, Nisan ayından itibaren Suriyelilere yönelik çipli kimlik kartı çalışması başlatılacağını ve 99 ile başlayacak kimlik kartlarıyla Suriyelilerin kayıtlarında yeni bir döneme geçileceğini söyledi.
Yetiş, Yunanistan'dan 150 kişilik mülteci grubunun geri kabulünün de Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili geri kabul anlaşması kapsamında gerçekleştiğini, bu kişilerin Suriyeli olmadığını vurguladı.
Mültecilere "misafir" denilmesini eleştiren MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem'in sözleri üzerine Yetiş, hukuki metinlerde misafir kelimesinin kullanılmadığını, resmi evraklarda "geçici koruma altındaki Suriyeli" ifadesinin kullanıldığını sözlerine ekledi.