Türkiye'nin Sit-com'a İhtiyacı Var
'Cesur Hemşire' dizisinin komik çifti Enis Arıkan ile Fatma Toptaş: İzleyici dizilerdeki uzun uzun bakışlardan, dramdan çok sıkıldı.
ATV'nin yeni sitcom'u 'Cesur Hemşire'de; 'Serdar' ile 'Serpil' adında bir çifti canlandıran Enis Arıkan ve Fatma Toptaş, uçuk halleriyle izleyiciyi kahkahaya boğuyor. Arıkan ve Toptaş, GÜNAYDIN'ın sorularını yanıtladı.
Bu dizide rol almayı neden istediniz?
ENİS ARIKAN: Kadroda 15 yıllık arkadaşım Şebnem Bozoklu olunca 'Tamam' dedim. Bu sezon iki tiyatro oyunum olduğu için, dizi sit-com türünde olmasaydı, oynayamazdım. Tek boş günüm pazartesi; onu da dizi çekimlerine ayırdım.
FATMA TOPTAŞ: Geçen sene 'Hayat Devam Ediyor'da dram oynadım. Hep aynı türde kadın rolleri geliyordu ama ben bu sene komedi yapmak istedim. Sit-com olması beni çok cezbetti. Karakterimi ve ekibi çok sevdim.
İYİ BİR İKİLİ OLDUK
Nasıl bir ikili oldunuz sizce?
F.T.: Kadromuz çok başarılı. Hakan (Yılmaz) ve Şebnem de çok iyi bir ikili oldu bence. Biz de Enis'le iyi bir ikili olduk; frekanslarımız tuttu. Çok şanslıyım onunla çalıştığım için. Komedi yapıyoruz ve sonuçta sit-com enerji işi. İkimiz de enerjisi yüksek kişileriz.
E.A.: Ben herkesle çok kolay anlaşırım. Dünyanın en zor insanını getir karşıma, ne yapar eder onunla anlaşırım. Fatma'yla hiç zorluk çekmedik; yıllardır tanışıyormuşuz gibi oldu.
Dizide yeni evli bir çifti canlandırıyorsunuz. Nasıl tanımlarsınız karakterlerinizi?
E.A.: 'Serdar'; parayı yeni bulmuş, Çin'den ucuza getirdiği malları burada satıp zengin olmayı hedefleyen ve kendini çok akıllı zanneden paragöz bir adam. Fakat üçkağıtçılığı tamamen safça yapıyor.
F.T.: 'Serpil' ile 'Serdar', henüz bir aylık evli ve her konuda çok heyecanlılar. Karşı komşumuz 'Cesur'la 'Ceyda'nın hayatına müdahil olan eğlenceli tipleriz aslında. 'Serpil', koca parası yiyen, özünde çok saf ve iyi niyetli ama biraz takıntılı bir kadın. Eşi 'Serdar'dan biraz daha çatlak. Bana oyunculuk anlamında çok farklı şeyler katıyor.
Dizide oynadığınız karakterlerle benzeyen yanlarınız var mı?
F.A.: 'Serpil'in enerjisinden bende de var. Benim de enerjim çok yüksektir.
E.A.: 'Serdar'ın algısı kapalı biraz; sanırım ben de öyleyim. Bir kere dinlediğim bir şeyi anlamam; boş boş bakarım, aklım gider. Tekrar tekrar anlattırırım. Çalışması zor biriyim; 55 kere prova isterim! Şebnem'le konservatuvardayken oyun parçaları çalışırdık, 'Tekrar yapalım' diye diye başının etini yerdim. Burada da Hakan'la ezber yapıyoruz; alıştı benim durumuma artık. Kayda girmeden önce soruyor, "Bir kere daha ezber istiyor musun?" diye.
HERKESE HİTAP EDİYORUZ
Dizinin kısa zamanda takipçileri oldu. Bu kadar sevilmesini neye bağlıyorsunuz?
F.T.: Her yaştan insana hitap ediyor. Çok fazla bu türde dizi yok. Senaryosu çok iyi yazılıyor; sit-com yazabilmek kolay değil. Bora Onur, çok iyi yönetiyor. Hakan Yılmaz ve Şebnem Bozoklu müthiş.
E.A.: Türkiye'nin sitcom'a ihtiyacı var. İzleyici uzun uzun bakışlardan, sıkıcı dramatik senaryolardan çok sıkıldı. Biraz eğlenmek istiyorlar bence. Sit-com'un kafa dağıtıcı bir yanı var. Sürekli takip etmen gerekmiyor ama izlediğinde akıp gidiyor ve zevk alıyorsun. Dizinin zamanla daha iyi oturacağını düşünüyorum. Biz oynadığımız karakteri bile daha yeni tanıyoruz.
F.T.: Herkes reytingin ne olduğunu çok iyi biliyor. Alışveriş yaptığım marketteki çocuk, "Fatma Hanım, reytingde iyi çıkacaksınız" diyor. Onun sözü benim için çok önemli çünkü diziyi onlar için yapıyoruz. Tekrarı bile iyi reyting alıyor; çok şaşırdık.
Hala 'Recep İvedik'teki 'Sibel' olarak mı anılıyorsunuz?
F.T.: Benim bundan şikayetim yok. Herkesin bir kırılma noktası vardır; 'Recep İvedik' de benim kırılma noktam oldu. En çok izlenen filmlerden birinde oynamak gurur verici. Kariyerime etkisi büyük.
DİZİ BİTTİĞİ ANDA BİR HİÇ OLUYORSUN
Dizileri mi, yoksa tiyatroyu mu tercih edersiniz?
E.A.: Dürsüt olmak gerekirse, ben TV işlerini para kazanmak için yapıyorum. Keşke tiyatrodan para kazanabilsek de daha seçici olabilsek. Yine dizide oynarım ama üç yılda bir... Şimdiki gibi haftanın yedi günü çalışmam. Dizide oynarsan en popüler sensin; dizi bittiği anda bir hiç oluyorsun. Dönüp kimse bakmıyor bile. "Seni dün tiyatroda izledim" diyen biriyle karşılaştığımda ise havamdan geçilmiyor! Tiyatro oyunumla tanınca çok daha mutlu oluyorum.
KENDİ GÖRÜNTÜME İNANAMIYORDUM!
'Garaj' adlı tiyatro oyununda bir travestiyi oynuyorsunuz. Oyun nasıl gidiyor?
E.A.: 'Garaj' çok iyi gidiyor; bu kadarını beklemiyordum. Prova döneminde çok çalıştık. Son zamanlarda 'Bu oyun olmadı, başaramayacağız' diye bunalıma girmiştim. Daha başlamadan 'olmadı' modundaydık. Sonra seyirciyle bir buluştuk, inanılmaz reaksiyon aldık. Hayatımın en mutlu dönemini yaşıyorum. Seyirci oyunu çok gerçek buldu.
AYAKLARIM ÇOK AĞRIYOR
Rolünüze hazırlanırken zorlandınız mı?
E.A.: Çok zor olmadı aslında. Yönetmenimiz İpek Bilgin benimle çok uğraştı. 'Daha fazla kadın olacaksın' diye diye, en iyi performansıma ulaştım.
Nasıl çalıştınız role?
E.A.: Bir gün Taksim'de bir travesti bana laf attı. 'Uçurum'da 'Kutlu' karakterini oynuyordum o dönem; bana "Kutlu sana tapıyorum" diye bağırdı. Ben de "Sana gelelim mi?" diye karşılık verdim. Sonra beş-altı oyuncu arkadaşımla beraber onun evine gittik. Sabahın 5'inden 6'sına kadar, çay eşliğinde çok güzel sohbet ettik. O bir saatte gördüğüm her şeyi oyunda kullandım. Bu rolü çıkarmamda Damla Müjde'nin katkısı çoktur.
Bu rol hayatınızda neyi değiştirdi?
E.A.: Hiçbir şeyi... Kostümü ve peruğu çıkardığımda, hayatıma devam ediyorum. Sadece topuklu ayakkabı giydiğim için ayaklarım çok ağrıyor. İlk günlerde kendi görüntüme inanamıyordum.
Sabah : http: //www.sabah.com.tr