Haberler
Bahçeli'nin çağrısı sonrası DEM Parti Öcalan'la görüşmek için yazılı başvuru yaptı

Bahçeli'nin "İmralı ile yüz yüze temas olmalı" çağrısına DEM Parti'den jet yanıt

Ankara'da görüşme hareketliliği! Bahçeli ve Ahmet Türk'ten art arda açıklamalar

Bahçeli "Ağaların kapısı açık olur" dedi, Ahmet Türk'ten yanıt gecikmedi

Yenidoğan Çetesi davasında kan donduran sözler: Kötü bir bebekti

Sanık hemşireden kan donduran sözler: Kötü bir bebekti

Milyonların gözü bu toplantıda: Bakan asgari ücret için tarih verdi

Bakan Işıkhan asgari ücret için tarih verdi: İşte masadaki rakamlar

Gökte zeplin, yerde kalp ağrısı

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

'Bir Annenin Sonatı', etkileyici bir bilimkurgu filmi. Ancak gökyüzünde görünen zeplin ya da tamamen eve kapanmış insanların yediği tuhaf kabaklar değil izleyiciyi etkileyen. Bu aslında, sorunlu bir anne-kız ilişkisinin hikayesi.

'Bir Annenin Sonatı', etkileyici bir bilimkurgu filmi. Ancak gökyüzünde görünen zeplin ya da tamamen eve kapanmış insanların yediği tuhaf kabaklar değil izleyiciyi etkileyen. Bu aslında, sorunlu bir anne-kız ilişkisinin hikayesi.

Ekimde Altın Portakal Film Festivali'nde yarışacak bu kısa filmin hikayesinin müsebbibi ise Ingmar Bergman! Fehmi Öztürk, Bergman'ın 'Güz Sonatı' filmine her yıl birkaç kez izleyecek kadar hayran. Yönetmen "Benim annemle harika bir ilişkim vardı. Filmdeki sorunlu anne-kız ilişkisinin esin kaynağıysa 'Güz Sonatı'. O filmi izleyen herkes oradaki kızın intikamını görmek ister diye düşünerek yola çıktım" diyor.

Filmi ithaf ettiği annesi vefat etti

Öztürk için bu filmin esas anlamıysa kendi annesi. Filmi annesine ithaf etmiş ve yüzünü afişe gizleyerek annesini adeta saklamak istemiş. Çünkü onu tam da filmin post prodüksiyon aşamasında kaybetmiş. "Filmin senaryosunu bitirdiğim gün Anneler Günü'ydü ve anneme bu yıl böyle bir hediye vermek istedim. Annem Kıbrıs'taydı ve o sıra kanser tedavisi görüyordu. Pandemi olduğu için ben onu görmeye gidemiyordum. Zorlu bir süreçti. Annem için bir şeyler üreterek o zamanı geçirmek bana da ona da iyi geliyordu. Annemi filmin çekimlerinden sonra kaybettik. Kaba montajlı halini ve önündeki 'Anneme' yazısını görmüş olması bile bana iyi gelen bir şey."

Peki pandemi döneminde, her şeyin ve herkesin allak bullak olduğu bir zamanda bu film nasıl çekildi? Öztürk şöyle yanıtlıyor: "En minimal ekiple, tek mekanda, tüm hijyen kurallarına uyarak çözmeye çalıştım çekimi. Görsel takıntısı olan bir insanım. Tüm işyerleri kapalıydı, örneğin filmde kullanılan duvar kağıtlarını dört gün aradım."

Filmdeki distopyadaysa yapay spermle bebek sahibi olma konusu var. Yönetmen bu konuda "Ben artık rahimsiz oluşturulacak bebekleri bile görebileceğimizi düşünüyorum. Bu distopik şeyler beni ürküttüğü kadar bana haz da veriyor."

Nesrin Cavadzade ile Hatice Aslan

EPEY ÇİÇEK YEDİM!

Nesrin Cavadzade

Nesrin Cavadzade'nin filmde yer alma hikayesini şöyle anlatıyor: "Fehmi'yle iki dizi çalışmamız oldu. Sinemadan ne anladığımız, geleceğe dair duyduğumuz heyecan, üretmek istediklerimiz oldukça benzeşiyor. Bir de o esnada zaten evde oturuyorduk. Benim için başlarda bir dinlenme süreciydi. Sonra yavaş yavaş günler birbirine karıştı. Hatta bir ara annemi arayıp 'Gel beni buradan al' dedim. Annem Datça'da yaşıyor ve çocuk doktoru olduğu için seyahat edebiliyordu o dönemde."

Fehmi Öztürk ve Hatice Aslan gibi onun da annesiyle filmdeki modelin tam tersi, çok özel bir ilişkisi var. Cavadzade "Ben göçmenim, 11 yaşımda Türkiye'ye geldim ve yanımda sadece annem vardı. Annem ergenliğim süresince tüm aile bireylerinin yerini almak zorunda kaldı. Baba, kardeş, dayı, kuzen oldu bana. O yüzden annemle çok özel bir ilişkimiz var" diye anlatıyor. Filmde yediği ilginç yiyecekleri sorduğumuzdaysa "Çok çiçek yedim. Altın çilek, enginar yaprağı, küçük çiğ kabaklar..." diyor.

CANLANDIRMASI ZOR BİR ROLDÜ

Hatice Aslan

Hatice Aslan filmin çekimi için pandemi dönemi olduğu halde Ürgüp'ten kalkıp gelmiş. Sete kapanıp 24 saat nefes almadan çalışmışlar. Aslan "Fehmi'yle daha önce bir dizide beraber çalıştık. Onun kafa yapısını çok seviyorum. Benim gibi çok mimik kullanan bir insan için böylesine durgun bir karakteri canlandırmak enteresan oldu. Canlandırması zor bir roldü" diyor.

"Sizin annenizle ve oğlunuzla ilişkileriniz nasıl?" sorusunu da şöyle yanıtlıyor Aslan: "Oğlum Ekin Ergök 34 yaşında, New York'ta yaşıyor. Annemle babamı kaybettim. Annem, 9 çocuğu olan bir Anadolu kadınıydı. Sivaslı olduğu için başka bir kültürün içinde büyüdük. Filmdeki annenin kızına gösterdiği baskı yoktu bizim aramızda. Doğal akışında, çok fazla kuralları olmayan bir ilişkimiz vardı. Ben de Ekin'e çok kural uygulamadım. Ona alan açmaya çalıştım, onun karakterini görerek hareket eden bir anne olmak istedim. Buradaki anne, belli ki çok kuralcı bir kadın. Kızın ona davranışları da buradan temel alıyor."

Kaynak: Hürriyet / Magazin
title