Haberler

Futbolun dünü, bugünü ve geleceği

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Yeteneklerini ispatlamış altı büyük isim... ve onların mertebesine aday iki genç... Futbolda en iyiyi bulma çabası sadece bu dönemin değil, her dönemin en büyük tartışma konusuydu.

Yeteneklerini ispatlamış altı büyük isim... ve onların mertebesine aday iki genç... Futbolda en iyiyi bulma çabası sadece bu dönemin değil, her dönemin en büyük tartışma konusuydu.

Son yıllarda bize inanılmaz yeteneklerini sergileyen Messi ve Ronaldo'nun bayrağı Kylen Mbappé ve Erling Haaland'a teslim etmek üzere olması, ses getiren 'Pelé' belgeseli tartışmayı yeniden alevlendirdi. Futbolu ve izleyicinin futbolculardan beklentilerini değiştiren büyük yıldızları değerli spor yorumcuları anlattı. Naçizane, ben de Haaland'ı kaleme aldım...

Pelé

GERÇEK BİR MASALDI

Attila Gökçe, Milliyet Spor yazarı

Pelé bir dünya harikası olarak ortaya çıktı, Brezilya'ya ilk Dünya Kupası'nı kazandırdı. Şampiyonluk sayısını üçe çıkararak ülkesinin Jules Rimet Kupası'na ebediyen sahip olmasını sağladı. 1958 ve 1970'te düzenlenen kupaların yıldızı oydu ama 1962'deki turnuvanın yıldızı Garrincha'ydı...

'Milli servet' sayıldığı için Avrupa'ya transferine izin verilmedi, büyük takımlarda oynayamadı... Futbolu bıraktıktan sonra Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'ın çabalarıyla New York Cosmos kulübüne katıldı ve orada Yasin Özdenak ile birlikte forma giydi.

Pelé; bugünkü iletişim araçlarının, sosyal medyanın olmadığı bir dünyada rüya gibi anlatılan, izleyenlerin gazetelerde, radyolarda kitlelere sunduğu gerçek bir masaldı... Malum, sözlü tarihte 'abartı' önemlidir. Ancak 1970 Dünya Kupası'nı TV'lerde izlediğimiz zaman onun anlatıldığı kadar masalsı bir kahraman olduğu anlaşıldı. Dünya daha çok sevdi, ben de izlemeden sevdim onu. Pelé'li Brezilya, ülkemize gelip milli takımı 1-0 yendi. Ben o zaman Ağrı'da bir çocuktum... Pelé'nin neler yaptığını öğrenebilmek için o zaman üç-dört tane gazete okudum. Bizim masal kahramanımızdı... Şimdi, genç arkadaşlar beni Maradona'nın Pelé'den daha büyük olduğu konusunda yarı yarıya ikna ettiler. Ancak farklı dönemlerin, farklı dünyaların futbolcuları olduğunu da unutmamak gerekiyor. Ben Pelé ve Micheal Jordan'ı çok ayrı bir yere koyarım. Bu iki yıldız branşlarının küresel anlamda tanınmasını sağladı...

Diego Armando Maradona

ÇOK AMA ÇOK ÖZELDİ...

Uğur Vardan, Hürriyet yazarı

Çok özeldi, o belki de futbol tarihinin en özeliydi. Sahada bir büyük sihirbaz, saha dışındaysa zaafları, hataları, yanlış adımlarıyla bir hayat şaşkını...

Fakir bir aileden geliyordu, paraya pula kavuşsa da sınıfına ihanet etmedi ama hiçbir zaman 'ideal' bir model sunmadı. Her daim gündemdeydi, hatta 60 yıllık hikayesinin son anına kadar... Çelişkileriydi kuşkusuz onu çok çok özel kılan. 'Maraba Televole' derken de görüntüleri vardı, Castro'ya vücudundaki dövmeleri gösterirken de... Faşist cuntanın çocuklarını yok ettiği 'Plaza de Mayo Anneleri'ne de destek verirdi, kızdığı gazetecilere havalı tüfekle ateş de açardı. Kim bilir, futbolun ona sağladığı geniş özgürlük alanından yararlanıyordu. Şurası kesindi ki hep ezilenlerden yanaydı.

Tanıl'ın (Bora), ölümünden sonra kaleme aldığı yazısında altını vurguladığı gibi 'doktriner' bir solculuğu hiç olmadı, tipik bir halk solculuğuydu onunkisi. Bu açıdan Maradona'yı hep Ahmet Kaya'ya benzetmişimdir ben…

Futbolda başardıklarınıysa hatırlatmaya gerek bile yok. 1986 Dünya Kupası'nda Arjantin'i tek başına 'şampiyon' yapmış, araya oyunun hafızasından sonsuza dek çıkmayacak 'Tanrı'nın eli' meselesini de sıkıştırmıştı. İtalya birinci ligi Serie A'da Napoli'ye tarihindeki iki şampiyonluğu tattırırken Çizme'nin Milano-Torino hattında belirlenen futbol oligarşisini de yıkmıştı. Onun gibisi gelmedi, muhtemelen de gelmeyecek. Menotti'nin benzetmesiyle bitireyim: "Messi bir pastanın kremasıdır, Maradona ise pastanın kendisi…"

Johan Cruyff

İMKANSIZI BULAN ADAM

İbrahim Altınsay, futbol yorumcusu

Ajax adını ilk kez 60'ların ortalarında Beşiktaş'la yapacağı Avrupa Kupası maçı nedeniyle duymuştum. Tipik parçalı o formaya 70'lerin başlarında siyah-beyaz TV'lerde yayımlanan Şampiyon Kulüpler Kupası maçlarında rastlayacaktım sonra. Yıldızları Keizer tarih olmuş, artık yeni 'Kayzer' gencecik Cruyff'tu. Havalı bir koşu tarzı, alaycı bir çehre, bale yapar gibi topla oynaşma ve bütün takımı yöneten ukalaca bir liderlik!

1970 Brezilya'sının şiirsel futbolu büyülemişti beni. 1974'te ise Hollanda ve Cruyff, hayranı olduğumuz oyunun sınırlarının nereye kadar uzanabileceğini gösteriyordu bize. Onların tarzından hem büyüleniyor hem de anlıyordunuz… İlk dakikalarda kazanılan penaltı yüzünden Hollanda ve Cruyff'un basiretinin bağlandığı o meşum Batı Almanya finali belki talihe küstürmüş ama futbola küstürmemişti beni. Artık azılı bir 'total futbolista'ydım...

Bir düşünür o

Cruyff benzersiz bir futbolcuydu. Orada durmadı, düşüncesini sahaya yansıtan çok iyi bir teknik direktör oldu. Bir futbol düşünürüne yükseldi. 'Gerçekçi oldu, imkansızı istedi'.

90'larda zaman zaman sohbetlerimiz oldu. Hep anlatırdı yeni düşüncelerini… Normal sahada altışarlı takımların oynadığı yeni bir oyun geliştirmişti. Her futbolcu her mevkide oynamak zorunda kalacaktı.

Günümüzün 'pozisyon futbolu'na bakıyorum da… Cruyff'un imkansızı artık mümkün görünüyor. Bakalım daha kaç yıl futbol oyunundaki yeniliklerde Cruyff'a referans verilecek!

Franz Beckenbauer

TEK İMPARATOR

Tayfun Bayındır, Milliyet Spor Servisi Müdürü

Bana 'Dünyanın en iyi futbolcusu kim' diye sorarsanız; Pele, Maradona, Messi üçlüsü arasında gider gelirim. Ama 'Dünyanın en iyi 11'ini yapın' derseniz, 'kayzer'den (imparator) vazgeçmem. Yanlış anlamayın, dünya futbolunda sadece bir tane 'imparator' vardır: Der Kaiser, yani Franz Beckenbauer... O, Alman futbolunun yaşayan efsanesi. Çağdaş futbolun ve giderek değişen günümüz futbolunun da örnek gösterilecek tek liberosu odur. '5 numara' denince dünyada herkesin aklına Franz Beckenbauer gelir.

Defanstan çıkışı; özellikle dripling'le çıkış ve uzun pasları ekol olmuş, birçok antrenör seminerinde ders olarak gösterilmiştir. Bir o kadar da iyi teknik vuruş becerisine sahiptir. 'Yeri hala doldurulamamış futbolcu var mı' sorusuna cevaben bir elin parmağını geçmeyecek isim sayabilirim ve bunlardan biri mutlaka onun adı olur.

Koltuğunun altında birden fazla karpuz taşımasıyla da dünya futbolunda ayrı bir yeri vardır. Futbolculuk yıllarında Dünya Kupası'nı kazandı, teknik direktörlük yıllarında final oynadı... Kulüp yöneticiliği yıllarında Bayern Münih'le olağanüstü başarılar elde etti.

Lionel Messi

GÖRKEMLİ BİR SADELİK

Mehmet Arslan, Hürriyet Spor Servisi Müdürü

Pelé hariç Maradona, Cruyff ve Cristiano Ronaldo… Hepsini izlemiş biri olarak Messi'yi özel bir yere koyuyorum. Sebebi doğuştan gelen yeteneği değil. En imkansız şeyleri onun kadar basit gösterebilecek kimsenin olmaması. Cruyff'un "En zor şey basit oynamaktır" sözü belki de en çok ona yakışıyor. Üç kişinin arasından sıyrılıp mükemmel bir gol atması, yediği darbelere rağmen topu son ana kadar taşıması, asistleri ve tüm bunları 15 yıldır kesintisiz bir şekilde yaparken oyunun tüm teorik kavramlarını altüst edecek kadar görkemli bir sadeliğe sahip olması...

Onun 'tüm zamanların en iyisi' olması için önünde tek engel Dünya Kupası olarak gösteriliyor. Bu durum sadece onda değil bizlerde de büyük bir takıntıya dönüştü. Maradona mükemmel bir figür olmamasına rağmen kazandığı Dünya Kupası'yla kutsallaştırıldı.

Gözyaşları kupadan çok daha kıymetli

Messi sadece o Dünya Kupası'nın gölgesi yüzünden çocuksu hayallerini büyük bir takıntıya dönüştürdü. Kaybettiği her an çocuk gözyaşlarını tüm dünyaya göstermekten de hiç çekinmedi. O gözyaşları bile benim için bir kupadan çok daha kıymetli. Messi'nin görkemli vedasını izlemek için 2022 Dünya Kupası'nı bekleyeceğim. Kazanamasa da benim için her zaman tüm zamanların en iyisi olarak kalacak…

Cristiano Ronaldo

KAÇ SEZON DAHA ZİRVEDE KALACAK?

Güntekin Onay, Hürriyet yazarı

Cristiano Ronaldo'yu ilk seyrettiğimde 2003'ün ağustos ayıydı... Sporting Lizbon ve Manchester United, yeni José Alvalade Stadyumu'nun açılış maçında karşı karşıya geliyordu. Sporting son derece teknik ve tempolu bir futbol oynuyordu. Sol kanatta oynayan ince yapılı, uzun boylu bir çocuk sürati, kıvraklığı ve kendine güveniyle hemen dikkatimi çekti. Sir Alex Ferguson'ı da kendine hayran bıraktı. Henüz 18 yaşındaki Ronaldo'yu o maçtan sonra hemen ertesi gün Manchester United transfer etti. Alex Ferguson'ın elinde Tanrı vergisi yeteneklerini nasıl kullanması gerektiğini öğrendi. Çalışmayı sevmenin ötesinde inanılmaz bir hırsla ve aşkla kısa sürede gelişti. Özel takviyeler ve ağırlık antrenmanlarıyla güçlendi. Kırmızı formayı giydiği ilk yıllarında topu ayağında çok tuttuğu için eleştiriliyordu ve gol sayısı çok yüksek değildi.

Golün her türlüsünü atmaya devam ediyor

Ferguson onu rakip kaleye daha yakın oynatmaya karar verince durdurulamaz bir gol makinesine dönüştü.

Belki doğuştan süper yetenekli değildi ama onu farklı kılan sıradışı atletik özellikleri ve çalışma arzusuydu. Yıllar geçtikçe olağanüstü bir istikrarla golün her türlüsünü atmaya devam etti. Oynadığı tüm kulüplerde kazandı, kazandırdı. Real Madrid kariyerinde Messi ile girmiş olduğu rekabet onu daha da yukarıya taşıdı ve kusursuz bir golcü haline geldi. Ronaldo artık 36 yaşında ama yapacakları bitmedi. Bakalım kaç yıl daha kendisini zirvede görmeye devam edeceğiz?

Kylen Mbappé

GELECEK DEĞİL, BUGÜN

Uğur Meleke, Hürriyet Spor yazarı

Tabii ki üst düzey turnuva kariyeri yalnızca beş-altı sezondan ibaret olan bir genç adamı, Pelé'yle, Messi'yle, Maradona'yla kıyaslamak doğru değil. Ancak Mbappé öyküsüne sanırım şu pencereden bakmamız gerekiyor: 2017'nin başından bugüne kadar yaptıklarını bir 10 sezon daha başarabilirse nereye varır bu yolculuk? Üstelik bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde Paris'le Barcelona eşleşince onu en iyiyle, Messi'yle karşılıklı görme şansı da bulduk. Maç günü AS gazetesi Mbappé-Messi kapağının üstüne 'Bugün ve gelecek' yazarak özetlemişti eşleşmeyi. Ancak maç bittiğinde gördük ki bugünle bugünün karşılaşmasıymış o...

Mbappé artık gelecek değil, bugünün ta kendisi olmuş. En üst düzey eşleşmelerin kaderini tek başına belirleyebilecek seviyede bir adam artık o.

Mbappé, Cristiano Ronaldo kadar iyi bitirici. Messi kadar da iyi dripling'ci şu anda. Dolayısıyla eğer bu seviyesini 10 yıl daha korursa o efsanevi ikilinin istatistik ve madalya koleksiyonuna rakip olabileceği ortada. Doğal bir aurası var. Soyunma odasında da artık lider tavrı olduğuna eminim. Yaşı küçük ama Paris'te de Fransa Milli Takımı'nda da alfa karakter olmaya yatkın. Hele de Neymar, Paris'ten ayrılırsa performansının artacağını düşünüyorum. Bence Mbappé şu haliyle, futbol tarihinde adını Messi ve Maradona'nın yanına yazdırmaya aday.

Erling Haaland

BEKLENTİ ÇOK YÜKSEK

Fırat Karadeniz

Spora yatkınlığı belki de genetik mirasından... Babası Alf-Inge Haaland; Nottingham Forest, Leeds United ve Manchester City gibi önemli takımlarda oynadı ve Norveç milli takımının formasını terletti. Annesiyse bir heptatlon atleti, Gry Marita Braut…

Saha dışında da örnek olmalı

Henüz çok genç, 21 Temmuz'da 21 yaşına basacak. Bu kadar genç bir futbolcunun adının Pelé, Maradona, Messi ve Cruyff gibi isimlerle birlikte anılması bile başlı başına başarı olarak gösterilebilir. Ancak bu listeye girmesi, yaptıklarından çok yapacaklarına dair verdiği işaretlerle ilgili.

Bryne'ın ardından forma giydiği Molde'de, ardından transfer olduğu Red Bull Salzburg'da attığı gollerle (ve hat-trick'leriyle) bir anda dünya futbol basınının gündemine oturdu. Salzburg takımıyla ilk kez tecrübe ettiği Şampiyonlar Ligi'nde de Genk'e karşı hat-trick yaparak büyük takımların radarına girdi. Şimdi gollerine Borussia Dortmund adına devam ediyor.

Haaland'ın en büyük avantajı fiziği olarak görülebilir. Ancak son dönemdeki gollerine bakınca (bu sezon 30 maçta 31 gol attı) başarısının sadece hızlı ya da güçlü olmasıyla açıklanamayacağını fark edeceksiniz. Takım arkadaşlarının ona açtığı alanı değerlendirmesi, yeri geldiğinde kaleyi arkasına alıp repertuvarından farklı beceriler sergilemesiyle öne çıkıyor. Ancak en önemlisi, bu listedeki her oyuncuya benzer şekilde gollerini 'basitmiş' gibi gösteriyor.

Henüz 20 yaşındaki bu genç adamdan büyük başarılar bekliyoruz. Fakat bunun için sahada olduğu kadar saha dışında da örnek olmayı başarabilmesi gerekiyor. Sanırım şimdilik en büyük eksikliği bu.

Kaynak: Hürriyet / Magazin
title
Close