Yemen'deki Türklerin "Necat Ablası"
Yemen'de kalan Türkler, Yemen denince akla gelen hüzünlü hikayeleri unutturmak ve ortak tarihi yeniden canlandırmak için çalışıyor.
Kendisini Yemenli olarak tanıtan ancak her defasında "Türk asıllı" olduğunu hatırlatan Yemen'deki Osmanlı torunlarından Necat Saim Muhammed Halil, "İki kültürü bir ömre sığdırmaya çalıştım ve bu beni güçlü biri yaptı. Sık sık Türkiye'ye gidiyorum, orası benim bir yarım, Yemen ise diğer yarım" dedi.
Yemen'de birçoğu telgraf subayı olan Osmanlı askerlerinin, dönemin Devlet Başkanı İmam Yahya'nın isteği ile Yemen'de kalması sonucu oluşan Türk nüfusunun, bugün 2 ila 3 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.
Yemen'in başkenti Sana'nın merkezinde ve kuzeyindeki çevre illerde yaşayan Türk asıllı Yemenlilerden biri olan ve Türklerin "Necat ablası" olarak tanınan Necat Saim Muhammed Halil, hem anne hem de baba tarafından Türk. Büyükbabası Halil Mustafa Hüseyin Efendi'nin, dönemin Devlet Başkanı İmam Yahya'nın isteği ile Yemen'de kaldığını belirten Saim, her iki dedesinin de Osmanlı mühendisi olduğunu belirtti.
Dedelerinin o yıllarda Sana'da Türk nüfusunun çoğunlukla yaşadığı ve şimdi "Tahrir" olarak bilinen bölgeye yerleştiğini anlatan Saim, "O yıllarda Beyt el-Behçet, Beyt el-Hoca, Beyt er-Rıfat gibi bilinen büyük Osmanlı aileleri varmış, dedelerim de onların yaşadığı mahallede yaşamışlar" diyerek ailesinin Yemen'deki geçmişi hakkında bilgiler verdi.
Sana Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğretim görevlisi olan Saim, "Bizler çocukluğumuzdan beri kendimizi farklı hissediyorduk, çevremizdeki insanlar da bunu farkedip bize söylüyordu. O zamanlarda dahi Yemenli olmadığımızı anlıyorduk. Türk asıllı olmamız bize bu farkı hep hissettirdi" şeklinde konuştu.
Bu yılın başında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve pasaportu da alan Saim, TC kimliği ve pasaportunu 2012 Kasım ayında Yemen'e resmi ziyaret düzenleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın elinden aldığını ifade etti.
"İki farklı kültürü bir ömre sığdırmaya çalışıyorum"
Dedesi Halil Mustafa Hüseyin Efendi'nin Sana'ya yerleştiğini belirten Saim, dedesini hiç göremediğini belirtti. Dedesinin hikayesini anne ve babasından dinlediğini aktaran Saim, "Dedem sürekli anne ve babamı Türkiye'ye götürme isteği taşımış. Türkiye'ye dönüp ailesini bulmayı hayal ediyormuş. O zamanlar Yemen'de Türkiye Büyükelçiliği olmadığı için en yakın büyükelçilik olan Riyad'a gitmek gerekiyormuş" diyerek, dedesinin isteğinin bu nedenle gerçekleşemediğini ifade etti.
O zamanın şartlarında yolculuğun ailesi için neredeyse imkansız olduğunu ifade eden Saim, "Dedemin ömrü yetmemiş. 1952 yılında vefat etmiş ve vefatının ardından bizler daimi olarak Yemen'de kaldık" dedi.
Kendisine nereli olduğunu soranlara "Türk asıllı" Yemenli olduğunu söylediğini aktaran Saim, "İki kültürü bir ömre sığdırmaya çalıştım ve bu beni güçlü biri yaptı. Sık sık Türkiye'ye gidiyorum, orası benim bir yarım, Yemen ise diğer yarım" diye konuştu.
"Bandırmalı olduğumuzu öğrenmekten ileriye gidemedik"
Osmanlı torunu Necat Halil Muhammet Saim, Türkiye'deki akrabalarını bulma adına çok fazla fırsat bulamadıklarını belirterek, "Aile kökenlerimizi bulma çalışmalarımız Bandırmalı olduğumuzu öğrenmekten ileri gitmedi. Bunu da dedemize ait eski kimliklerden öğrendik. Ben Bandırma'ya gittim. Ama yakınlarımızı bulma konusunda daha ileriye gidemedik" şeklinde konuştu.
Dedesinin Türkiye'nin Riyad Büyükelçiğine gidebilmesi ve anne babasına kimlik çıkartabilmesi halinde şu an Türkiye'de yaşıyor olabileceklerini belirten Saim, "Allah'ın bizim için daha farklı takdiri olduğunu anladık ve Türkiye'ye gidemediğimiz için üzülmememiz gerektiğini farkettik. Çünkü 500 yıl birbirine yakın olup da bir anda 50, 60 yıllık bir ayrılık yaşayan iki ülke halkını yeniden birleştirmede bize düşen görevler var" ifadelerini kullandı.
Yemen'deki Türklerin "Necat Ablası"
Yemen'de 90'lı yıllardan itibaren Türk varlığının arttığını ifade eden Saim, şöyle devam etti:
"İlk defa 1988 yılında bir Türk'le tanıştım, Turgut Özal zamanında Yemen'in Marib kentinde bir baraj yapılıyordu. O baraj inşaatında çalışan bir mühendisin tavsiyesi ile Türkiye'ye gittim. Daha sonra 1998 yılında bir Türk Okulu açıldığını öğrendim. O zamanki okul müdürü Faruk bey ile birlkte neler yapabileceğimizi konuştuk ve iki ülke arasında yeni köprüler kurma yolları aradık."
O yıllarda şartların çok kısıtlı olduğunu ve çok fazla kültürel, ticari ya da gönül bağlarını güçlendiren faaliyetler yapamadıklarını belirten Saim, "Türkçe kursu açmak ve Türkçe'yi öğrenip aynı zamanda öğrenmek en büyük hayalimdi" dedi.
Geçmişten bugüne iki ülke arasındaki yakınlaşmanın büyük ilerleme gösterdiğini belirten Saim, "Birçok hayalim gerçek oldu. Yemen'de çok sayıda Türk kurumu faaliyete başladı. Büyükelçilik, TİKA, Türk okulları, THY gibi kurumlar faaliyetlerini arttırdı. En çok hayal ettiğim ise çalıştığım üniversitede bir Türk Dili bölümü açılmasıydı, o da oldu" dedi.
Kendisini hem Yemen'de okuyan Türklerin hem de Türkiye'de okuyan Yemenlilerin "Necat Ablası" olarak gördüğünü ifade eden Saim, yaşadığı evde duvarına Osmanlı Devlet Arması'nı astığını ve evinde Türkiye'yi temsil eden birçok hatıra ve bibloyu sakladığını kaydetti.
Saim, yediden yetmişe her Türk'ün Yemen denince aklına gelen hüzünlü hikayeleri unutturmak ve iki kardeş halk arasında yeni bir tarih oluşturmak için herkese büyük görevler düştüğünü sözlerine ekledi. - Sana