"Türkiye'nin Diaspora Politikası" konferansı
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, YTB'nin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin bilgi verdi.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, YTB'nin kuruluş ve faaliyetlerine ilişkin bilgi verdi.
Eren, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Raşit Küçük Konferans Salonu'nda düzenlenen " Türkiye'nin Diaspora Politikası" konferansında konuştu.
Kurumun öncelikli görevini, "Avrupa'da yaşayan vatandaşlar başta olmak üzere yurt dışındaki vatandaşlarıyla Türkiye'nin kültürel anlamdaki ilişkilerinin devam ettirilmesini sağlamak" şeklinde açıklayan Eren, şöyle devam etti:
" Türkiye'nin diaspora politikası varsa ve oluşacaksa bu kurumun ana görevi bu diaspora politikasını kurgulamak ve yürütmek olmalı. Bugün de böyle ama kurum kurulmadan önce de farklı kurumlar nezdinde birimler vardı. 'Avrupa'da yaşayan insanlar var, bunların bir kısmı Türkiye vatandaşı ve burada birtakım kanuni hakları var, bir ayakları burada. Bu insanların muhafaza edilmesi lazım.' diyen bir kurum YTB. Kurumumuzda Avrupa'dan, Almanya'dan, Fransa'dan, Belçika'dan, Hollanda'dan, anadili Türkçe'yle beraber Fransızca, Almanca, Flemenkçe, İngilizce olan ve bu ülkelerde üniversite okumuş, kurumda çalışan arkadaşlarımız var. YTB'ye Ankara'da, Türkiye'de, Avrupa'daki Türklerin varlığını ve haklarını hatırlatan yarı diplomatik, yarı sivil bir kurum gibi çalışan, faaliyetlerinin bir kısmı gönüllülük esasıyla yapılan, Türk diasporasının lobisini yapan kurum olarak bakabiliriz. Diaspora politikası oluşturulmasında ana aktör kurumumuz."
Eren, uluslararası öğrencilere yönelik faaliyetlerin 2011'den bu yana "Türkiye Bursları" markasıyla yürütüldüğünü dile getirerek, "Bu sene 155 bin, geçen sene 145 bin, önceki sene 135 bin başvuru aldık. Tüm başvuruları internetten alıyoruz ve ülkelere tek tek gidip mülakatlar yapıyoruz. Her sene 3 bin 500-4 bin arası öğrenciyi burslandırıyoruz." dedi.
Devletin diaspora politikasını somutlaştırırken, Avrupa'daki Türklerin de hareketlendirilmesi, kültürel ve kimlik bilinci kazanırken, siyasal bilinci de kazanması gerektiğini belirten Eren, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Diaspora konusunda kritik bir eşikte olduğumuzu düşünüyorum. Büyük ve güçlü diasporalara baktığımız zaman onların kimlik ve kültür bilinçlerinin üst düzeyde olmasını sağlayan, bireyden topluma kadar onları bilinçli şekilde bir arada tutan ve kimlik kültür bilincini daha sonra siyasal bilince de taşımaya vesile olan bir motivasyon var. Bu da kendilerinin bir şekilde haksızlığa uğradıkları, topraklarından çıkarıldıkları veya kötü muameleyle karşı karşıya kaldıklarına ilişkin hissiyatın bilince yansıması. Tabii tüm diasporalar böyle değil. Diasporamızın bugün geldiği noktada, Avrupa'daki Türklerin, genel olarak kendi dağınık durumlarına, son yıllarda verilen oy kullanma hakkının getirdiği siyasal çatallaşmaya rağmen, hiç olmadığı kadar kimlik ve kültür bilincine sahip çıkmaya başladığını ve bunun belki siyasal bilince dönüşmeye başladığını, kendi geleceklerini tayin noktasında eskisinden daha kararlı olmaya başladığını görüyoruz."
"Türkiye, Avrupa'da dil konusunda dezavantajlı"
Abdullah Eren, Türkiye'nin Avrupa'da dil konusunda dezavantajlı konumda olduğunu aktararak, Almanya, Fransa gibi ülkelerle eğitim ve okul iş birliği anlaşmalarının yeni yapılmaya başladığını anlattı.
Almanya'da Türkçe dersi alacak yaşta öğrenci sayısının 450-500 bin civarında bulunduğunu kaydeden Eren, "Almanya'da 500'e yakın Türkçe ve Türk Kültürü öğretmenimiz var. Derslere giden öğrenci sayımız 29 bin bu sene itibarıyla. Almanya'nın Türkçe öğretmeni kabul etmediği yerlerde ve kendi istihdam ettiği öğretmen sayısı 800 civarında. Onların Türkçe öğrettiği öğrenci sayısı 55 bin. 450 binin içinde okullarda Türkçe dersi alan çocuk sayısı 84-85 bin civarında. Açığın kapatılması için anlaşma yapılması, daha fazla TTK öğretmeni göndermemiz, Maarif Vakfının okul açması, Yunus Emre Enstitüsünün çalışma yapması lazım." şeklinde konuştu.