Haberler

Toplum Çalışmaları Enstitüsü'nden Hukukçu Arıcı, Artan Şiddet Olaylarının Arka Planını Anlattı

Toplum Çalışmaları Enstitüsü'nden Hukukçu Arıcı, Artan Şiddet Olaylarının Arka Planını Anlattı
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nden Hukukçu Aykutalp Arıcı, 2 Ekim Uluslararası Şiddetsizlik Günü dolayısıyla Türkiye’de ve dünyada artan şiddet olaylarının arka planını anlattı. Arıcı, "Şiddet vakalarına karşı caydırıcı tedbirler alınabiliyor mu? Ne yazık ki Türkiye’nin adalet teşkilatını bu amaca ulaşmak için etkili şekilde kullandığını söylemek mümkün değil" dedi.

(ANKARA)- Toplum Çalışmaları Enstitüsü'nden Hukukçu Aykutalp Arıcı, 2 Ekim Uluslararası Şiddetsizlik Günü dolayısıyla Türkiye'de ve dünyada artan şiddet olaylarının arka planını anlattı. Arıcı, "Şiddet vakalarına karşı caydırıcı tedbirler alınabiliyor mu? Ne yazık ki Türkiye'nin adalet teşkilatını bu amaca ulaşmak için etkili şekilde kullandığını söylemek mümkün değil" dedi.

Toplum Çalışmaları Enstitüsü'nden Hukukçu Aykutalp Arıcı, 2 Ekim Uluslararası Şiddetsizlik Günü dolayısıyla Türkiye'de ve dünyada artan şiddet olaylarını anlattı. Gayrimeşru şiddetin önlenmesi veya "şiddetsizliğin sağlanması" konusunun, insanlığın ortak sorunu olduğuna dikkat çeken  Aykutalp Arıcı, "Nitekim Birleşmiş Milletler'in 27 Haziran 2007 tarihli genel kurul toplantısında, her yılın 2 Ekim gününün Dünya Şiddetsizlik Günü ilan edilmesi bu sayede mümkün oldu. Birleşmiş Milletler'in Dünya Şiddetsizlik Günü için Gandhi'nin doğum günün seçilmesi anlamlı. Her sorunun çözümü için sorunun büyüklüğünün tespiti en önemli aşamalardan birisidir. Öyleyse insanlığın şiddet karnesinin incelenmesi sorunun çözümüne giden yolda iyi bir başlangıç olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Anayasa'nın 17. maddesiyle beden dokunulmazlığı hakkı teminat altına alındıysa da bu hakkın ihlali konusunda Türkiye'nin karnesinin istenildiği kadar iyi olmadığını belirten Arıcı, şiddetin toplumun her kesiminde, ev içinde, cinsiyetler arasında, çalışma alanlarında, yaşlılara, çocuklara, hayvanlara ve toplumun tüm kesimlerine karşı önemli ve yaygın bir tehdit vasfı taşımaya devam ettiğinin altını çizdi.

"10 yıl içinde ancak 100 binde 1'civarında bir iyileşme sağlanabildi"

Institute for Economics&Peace'in 2024 yılı Küresel Barış Endeksi'ne göre son 16 yılda 12'nci defa olmak üzere bir önceki yıla göre daha az barışçıl olmuş durumda olduğunu hatırlatan Arıcı, "Her ne kadar endeks, özel olarak şiddetsizlik konusunu ele almıyor olsa da, endeks hazırlanırken 163 ülkenin ve dünya nüfusunun yüzde 99.7'sinin çalışmaya dahil edildiği dikkate alındığında elde edilen verinin bir gösterge olarak kabulünün mümkün olduğu anlaşılıyor. Öte yandan Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin tahminlerine göre dünya ortalamasında 100 bin kişi başına cinayet sayısı 2010 yılı için 6.9, 2012 yılı için 6.2, 2017 yılı için 6.1, 2021 yılı için 5.8'dir. Özetle küresel cinayet sayılarında, 2 Ekim'in Dünya Şiddetsizlik Günü ilan edilmesini takip eden 10 yıl içinde ancak 100 binde 1'civarında bir iyileşme sağlanabildi" ifadelerini kullandı.

"İnsani gelişmişlikteki belirgin artış, şiddetle mücadeleye yansımamıştır"

Söz konusu verileri değerlendiren Hukukçu Arıcı, "Aynı dönemde Birleşmiş Milletler verilerine göre insani gelişmişlik endeksinde yüzde 4'ü aşan bir iyileşme olduğu dikkate alındığında şiddetle mücadelede küresel bir başarısızlıktan söz edilebilir. Görülmektedir ki insani gelişmişlikteki belirgin artış, şiddetle mücadeleye yansımamıştır"diye konuştu.

" Türkiye'de tablo olumsuz"

"Buna karşılık ülkemiz küresel trende kıyasla olumsuz bir tablo çiziyor" diyen Arıcı, Türkiye'deki şiddet suçlarına ilişkin verileri paylaştı:

"TÜİK'in suç tiplerine göre hükümlü sayısına ilişkin 2011-2020 dönemini kapsayan verileri incelendiğinde toplam hükümlü ve şiddet suçlarından hükümlülerin oranında artış yaşandığı görülmektedir. Söz konusu dönemde toplam hükümlü olanların sayısı 80 bin 96'dan 258 bin 401'e çıkmıştır. Hükümlü sayısı ilgili senelerin Türkiye nüfusuna oranlandığında, 2011 senesinde yüzde 0.11 olan hükümlü oranının yüzde 0.31'e çıkmıştır. Hükümlü sayıları şiddet suçları özelinde incelendiğinde yine artış olduğu gözlenmektedir.

Şiddet suçlarından hükümlü olanların sayısı 2011 senesinde 17 bin 222 iken bu rakam 2020 yılında 71 bin 885'e çıkmıştır. Söz konusu rakamlar ışığında, toplam hükümlüler içerisinde şiddet suçlarından hükümlü olanların oranı 2011 senesinde yüzde 21.5'ten 2020 senesinde yüzde 27,8'e çıkmıştır.

Şiddet suçlarından hükümlü olanların aynı dönemde toplam nüfusa oranı da yüzde 0.02'den yüzde 0.09'a çıkmıştır. Şiddet suçları bakımından gelişmiş ülkelerle mukayese edildiğinde Türkiye, Avrupa'nın en yüksek 9'uncu cinayet oranına sahip. Kadına karşı şiddet oranlarında ise Türkiye, Avrupa ve OECD birincisi."

Adalete duyulan güvensizlik suç oranlarını artırıyor

Somut verilere göre şiddetle mücadelede istenen başarıya ulaşılamadığını anlatan Arıcı, "Peki her nasılsa bir kere gerçekleşmiş olan şiddet vakalarına karşı caydırıcı tedbirler alınabiliyor mu? Ne yazık ki Türkiye'nin adalet teşkilatını bu amaca ulaşmak için etkili şekilde kullandığını söylemek mümkün değil. Öte yandan Türkiye'nin Avrupa ülkeleri arasında en kalabalık ikinci ceza ve tutukevi nüfusuna sahip olduğu görülüyor. Ne tesadüf ki bu veride Türkiye'nin önündeki tek ülke, AİHM kararlarında da Türkiye'den fazla mahküm edilen tek ülke olan Rusya. Hal böyle olunca toplumun yargıya duyduğu güvenin fevkalade azalması kaçınılmaz hale geliyor. Nitekim yapılan araştırmalar, adalet mekanizmasının iyi işlememesinin adalete güveni azalttığını, adalete başvuruların bu sebeple azaldığını gösteriyor. Bu düşüşün, suç oranlarını arttırdığını tahmin etmek hiç de zor değil" dedi.

Şiddetle mücadele ve şiddetsizliğin temini, devlet aygıtının basit bir başarısızlığından, küçük ve mazur görülebilecek bir aksamadan çok daha fazla olduğuna dikkat çeken Arıcı, "Özgürlüklerinden feragat ederek ulaşmayı umdukları güvenlikten bile mahrum kalan bireyler, bir de haklarını adalet mekanizması marifetiyle elde edemediklerinde ihkak-ı hakka başvurur. Bu, diğer bireyler tarafından kabul edilebilir olmasa da anlaşılabilir görülür ve bir çöküş sarmalı başlar. Tüm bu nedenlerle, gayrimeşru şiddeti önlemedeki başarısızlığın toplum sözleşmesini zayıflattığını ve devletin meşru şiddet tekelini yok ettiğini görmek gerekir. Politika yapıcılar şiddet tekelinin geleceği ve geleceğinin insanlığı küresel ölçekte nasıl şekillendirebileceğinin global ölçekte tartışıldığı günlerde bir beka meselesinden bahsedecekse şiddetin önlenmesi belki de en önemli gündem maddesi olmalıdır" uyarısında bulundu.

Kaynak: ANKA / Güncel
TBMM'de kabul edildi! Yetkisiz çakar kullanımı ve ateşli silahlara yönelik cezalar artırıldı

Yetkisiz çakar kullanımı ve ateşli silahlara yönelik cezalar artırıldı

Netanyahu UCM'nin tutuklama kararı sonrası kameralar karşısına geçti tehdit etti

Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı sonrası kameralar karşısına geçti tehdit etti

Putin'den dünyayı tedirgin eden bir açıklama daha: Savaş artık küresel

Putin'den dünyayı tedirgin eden bir açıklama daha! Açık açık tehdit etti

Ev hapsindeyken 2 kişiyi öldürüp kayıplara karışan Servet Bozkurt yakalandı

Ev hapsindeyken 2 kişiyi öldürüp kayıplara karışan Servet Bozkurt yakalandı

title