Haberler

TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, "28 Şubat'ta Genelkurmay brifinginde (şöyle hareket edin, olay budur.) Böyle ne bir baskı ne imada bulunulmuştur."

Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, " 28 Şubat'ta Genelkurmay brifinginde (şöyle hareket edin, olay budur...) Böyle ne bir baskı ne imada bulunulmuştur. Öyle bir imada, telkin de bulunmak cesaretini kimse gösteremez" dedi.

AK Parti İstanbul Milletvekili Nimet Baş başkanlığındaki TBMM Muhtıra ve Darbeleri Araştırma Komisyonu'na bilgi veren Kanadoğlu, 367 olayının kendisini tarafından icat edilmediğini, bunu ilk olarak ortaya atanın Necmettin Erbakan olduğunu iddia etti.

Erbakan'ın Turgut Özal'ın seçimi sırasında 300'ün üzerinde oy bulunamadığını ileri sürerek bu iddiayı ortaya attığını aktaran Kanadoğlu, "Haklıydı ama itirazda bulunma imkanı yoktu. 1996'da İçtüzük değişikliğiyle itiraz imkanı geldi" dedi.

28 Şubat döneminde Genelkurmay Başkanlığı'ndaki yargı mensuplarına verilen brifinge kendisinin de katıldığını belirten Kanadoğlu, "Bu yargıya baskı değildir. Brifing neden yapılmaktadır- İrticai hareketlerin ulaştığı noktayı anlatma arzusudur. O brifingde (şöyle hareket edin, olay budur...) Böyle ne bir baskı ne imada bulunulmuştur. Orada öyle bir imada bulunmak, telkin de bulunmak cesaretini kimse gösteremez" diye konuştu. Bugün de davet olsa ve o görevde bulunsa yine gideceğini vurgulayan Kanadoğlu, şunları söyledi:

"Çünkü beni baskı altına alacak bir olay değildir. Baskı iddiası varsa bu tamamen bühtandır. Brifingi keşke Başbakanlık yapsaydı o zaman, yine giderdim. Diyorlarsa ki 'yargı mensupları asker gibi gittiler, talimatlarını aldılar ve çıktılar.' Bu aldatmacadır, kandırmacadır. Bunun altında başka bir şey aramanın anlamı yoktur. Meslek hayatım boyuca da anayasaya aykırı eylemlerin yargılanmasını yapan biriyim. Her aldığınız bilgiyi talimat olarak nitelendirirseniz, yanlış yere varırsınız."

Kanadoğlu, "Bu Meclis yeni anayasa yapamaz" yönündeki açıklamalarının anımsatılması üzerine, TBMM'nin ilk üç maddeyi de başka şekle sokarak bir anayasa yapma yetkisinin olmadığını savundu.

Yapılması gerekenin; halktan yeni anayasa için yetki almak ve kurucu Meclis eliyle oluşturulacak yeni anayasanın halk oylamasına götürmek olduğunu savunan Kanadoğlu, "Hukuk devletine uygun hareket ederek yeni bir anayasa yapmak hakkı vardır. 1982 anayasanın kabul edilebilir hiç bir taraf yok. Ben de hayır oyu kullananlardan biriyim. Ancak 1982 Anayasası'nda yargı bağımsızlığı yoktu, şimdi hiç yok" dedi.

"Keşke 28 Şubat, 27 Nisan olmasaydı" diyen Kanadoğlu, "Herkes sorumlu olmalıdır. Kabahat sadece darbeyi yapanlar değil ona sebebiyet verenlerdir. Komisyon bunu da araştırmalıdır" sözlerini sarfetti.

27 Nisan'ın muhtıra olmadığını söyleyen Kanadoğlu, "Sorumluları aramak doğrudur ama bir ülkenin hele gelmiş olduğu noktada bazı olayları da unutmasında yarar var. Eğer bunlar bir kan davası halinde devam ederse bunun daha büyük sıkıntılar yaratacağından endişe ederim. Unutmak bazen iyidir" dedi.

-"Sayenizde rahatladım"-

Eski Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız da komisyona yaptığı açıklamada, 28 Şubat sürecinde yaşananları ve görevden alınma sürecini özetledi.

Genç bir belediye başkanı olduğunu, kanının kaynadığını ve samimi olarak çalıştığını belirten Yıldız, "Belediye Başkanlığı yaşının 38-40'ları bulması gerekirmiş. Çok genç belediye başkanı olunmaması gerçeğini öğrendim. Tecrübe gerekiyormuş" dedi.

"Tanklar her ne kadar Sincan'dan geçmişse de aslında yargının, siyasilerin, bu milletin insanının beyninden geçmiştir. Bunlar bizi çok incitti" diyen Yıldız, 28 Şubat sürecinde basının çok önemli rol oynadığına işaret etti. Yıldız, şunları söyledi:

"Köşe yazarlarının, gazete patronlarının Türk milletinin karakteriyle oynadığı bir süreçti. Bizden sonra gelen hükümet, Sincan'a cezaevi projesi düşündü ve yerini Sincan olarak belirlendi. Buraya cezaevi yapıldı. Aradan yıllar geçti. AK Parti hükümete geldi. Çevik Bir ve tankları yürütülenler, getirilip Sincan'daki cezaevine konuldu. Bu hesabın sahibi olan Allah, büyük kudret ve kuvvet sahibi olduğunu gösterdi. Her şeyin Allah'tan geldiği düşüncesiyle olaylar böyle baktık ve zihnimizde tank yürütenlere karşı bir düşmanlık beslemedik."

Yurt dışına çıktığında İran'da olduğuna yönelik haberler yayımlandığını aktaran Yıldız, "Almanya'da olduğumu bildikleri halde İran'da dediler. Bizim İran'la işimiz olmaz, olmamıştır" dedi.

Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın kendisini cezaevinde ziyaret etmesiyle ilgili olarak Yıldız, "Şevket Kazan, bu geceyle ilgili haberler çıktığında

'nasıl bir süreçten geçtiğimizi biliyorsun, nasıl bunlar olur' dedi. Sonradan cezaevine gelip 'gönlünü kırdım, helalleşmeye geldim' dedi" bilgisini verdi.

Yıldız, "Balyoz ve Ergenekon davalarına yargılananları da kimlerin ziyaret ettiğini biliyorum. O gün onu eleştirenler, bugün bunlarla sınanmış oluyor" ifadesini kulandı.

O dönemden sonra seven de sevmeyen de herkesin kendisini eleştirdiğini ifade eden Yıldız, "Bir gün bir parti iktidara geldi, sonra askerlerin gözaltına alındığı haberler geldi. Ardından savcılık ve tutuklama. Baktım sonra dava devam ediyor. Ben de anlayamadım. Sonradan baktım iş olması gereken yere doğru gidiyormuş. Ondan sonra bana soru soran olmadı. Ben rahatladım sayenizde" diye konuştu.

Muhabir: Alp Özden

Yayıncı: Sefa Salantur - TBMM

Kaynak: AA / Güncel
title
Close