TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu
Eski Bakanlardan Agah Oktay Güner, 12 Eylül 1980'den önce Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'ın erken seçime "evet" demeleri halinde darbe gerekçesinin askerlerin elinden alınmış olacağını savundu.
Eski Bakanlardan Agah Oktay Güner, 12 Eylül 1980'den önce Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'ın erken seçime "evet" demeleri halinde darbe gerekçesinin askerlerin elinden alınmış olacağını savundu.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde 12 Eylül Alt Komisyonu, AK Parti Amasya Milletvekili Naci Bostancı Başkanlığı'nda toplanarak eski bakanlardan Agah Oktay Güner ile MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası avukatlarından Şerafettin Yılmaz'ı ayrı ayrı dinledi.
Türkiye'de uzlaşma kültürünün zayıf olduğunu ifade eden Agah Oktay Güner, Türkiye'de yapılmış darbelerin hemen hemen hepsinin arkasında ABD olduğunu savundu. Güner, "12 Eylül'de binlerce memleket evladı vurulurken buna sesiz kalan Genelkurmay Başkanı Evren ve arkadaşları (sabrettik hedefimize vardık) diyor. Bu, memleketi sevme hadisesi olsa beklemeye gerek yoktu" dedi.
"12 Eylülcüler ihanet derecesinde sabır gösterdiler. İsteselerdi terör biterdi. Nitekim 12 Eylül'de terör bıçak gibi kesildi" diyen Güner,uzlaşma kültürünün yokluğunun Türkiye'ye çok şey kaybettirdiğinin altını çizdi. Güner,
"Eğer Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan erken seçime 'evet' deselerdi, askerlerin elinden darbe gerekçesi alınacaktı ve sonrasında mutlaka güçlü bir siyasi iktidar doğardı" ifadesini kullandı.
Solcuları ve ülkücüleri vuran silahların aynı olduğunu, bunun kayıtlarının bulunduğunu, o dönemde dışarıdan Türkiye'ye çeşitli yollardan silahların girdiğini anlatan Güner, "Bu olaylar Türkiye'yi iç savaşa sokma gayretiydi. Türkeş ve yanındakiler iç savaşı önlemiştir. MHP, bu oyuna gelseydi Türkiye'de kan gövdeyi götürürdü" diye konuştu.
12 Eylül'de cezaevinde gördükleri kötü muamelelerle ilgili bilgi veren Güner, 12 Eylül'ün gençliği yok ettiğini, kökünü kuruttuğunu, 12 Eylül'ün
"heyecansız, sorumsuz, ülküsüz; devlet, vatan ve millet kavramlarından kopmuş bir gençlik yetiştirdiğini" söyledi
Güner, mahkemelerde ikinci dilde savunma hazırlıkları ve ikinci dilin
"Türkiye'yi bölmek anlamına geleceğini" kaydetti.
-"Önceden alt yapısı oluşturuldu"-
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası avukatlarından Şerafettin Yılmaz da MHP'lilerin 12 Eylül'de Ecevit Hükümeti döneminde kurulan özel bir TİM tarafından sorgulandığını ileri sürdü.
MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın 12 Eylül'den önce alt yapısının oluşturulduğunu iddia eden Yılmaz, "Bunun içinde MİT'i, Hasan Fehmi Güneş'i, Milliyet Gazetesi'ni görüyoruz" diye konuştu.
Davada siyasi üst düzey olanlar hariç herkesin işkence altında sorgulandığını söyleyen Yılmaz, "Sanki Türkiye'de sadece Diyarbakır'da eziyet edilmiş, işkence yapılmış gibi bir anlam çıkarıyorlar. Belki bu davada daha çok kötü muamele ve işkence yapıldı" dedi.
Savcılıklarda da emniyetteki baskının aynen sürdürüldüğünü ifade eden Yılmaz, "İhtilal dönemlerinde cezaevlerinde insanların devlete düşman olması için ne gerekiyorsa yapılmıştır" diye konuştu.
Yılmaz, MHP Genel Merkezi'nde bulunan silahların, belgelerin sonradan oraya konulmasının "büyük bir ihtimal" olduğunu kaydetti.
MHP davasının arka planının karanlık olduğunu belirten Yılmaz, "232 idam talebinin bulunduğu davada, iddia makamının bin şahidi dinlenmiş, savunma makamının bir şahidi dinlenmemiştir" dedi.
Yılmaz, tutukluluk süreleri uzun olduğu için, sanıkların fiili olarak cezalarını çektiklerini ve beraat ettiklerini kaydetti.
-"İmtina ederim"-
"12 Eylül MHP'ye göre planlanıp başlayan bir harekattır" ifadesini kullanan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Ben geçmişte 12 Eylül'ün 'hayırlı olduğunu' söyledim. Silahların netice alması demek iç savaş demekti. Ancak bugün aynı şeyi söyler miyim diye sorarsanız, bundan imtina edebilirim. Çünkü o zatlar, '1 yıl önce karar verdik, ortamın olgunlaşmasını bekledik' diye açıklama yaptılar. Öldürülen her insanın, çöken her ocağın sorumlusu o zatlardır."
Yılmaz, TSK İç Hizmetler Kanunu'nun 35. maddesinin kaldırılması durumunda Türkiye'de ihtilaller döneminin kapanacağını söyledi.
Kenan Evren'in ve Tahsin Şahinkaya'nın 23 yıl sonra yargılanmasının
"fanteziden öteye bir şey olmadığını" öne süren Yılmaz, bu konuda hukukçular arasında kanunun uygulanmasıyla ilgili birlik olmadığını vurguladı.
Alparslan Türkeş'in eşi Seval Türkeş'e 12 Eylül davasına müdahil olmaması yönünde tavsiyede bulunduğunu aktaran Yılmaz, 12 Eylül'den 6-7 ay önce Alparslan Türkeş'in Cumhurbaşkanı'na mektup yazarak "askerin müdahale etmesini istediğini" sözlerine ekledi.
Muhabir: Alp Özden
Yayıncı: Sefa Salantur - TBMM