(Özel Haber) Dü Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Coşkun'dan Çözüm Süreci ve 'Akil İnsanlar'...
Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr.Vahap Coşkun, çözüm süreci ve 'Akil İnsanlar Komisyonu'na ilişkin, "Akil İnsanlar Komisyonu'nun oluşması ve bu komisyonun işlev görmesi, tarafların bu komisyona verdiği"...
Diyarbakır Dicle Üniversitesi (DÜ) Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Vahap Coşkun, çözüm süreci ve 'Akil İnsanlar Komisyonu'na ilişkin, "Akil İnsanlar Komisyonu'nun oluşması ve bu komisyonun işlev görmesi, tarafların bu komisyona verdiği değerle ilintilidir" dedi.
İsmi Akil İnsanlar Komisyonu'nda yer alacağı tartışılan DÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Vahap Coşkun, İHA'ya verdiği özel demecinde, çözüm sürecinde yaşananlar, Abdullah Öcalan'ın mesajı, Akil İnsanlar Komisyonu ve çözüm sürecinde muhalefet partilerinin tavrını değerlendirdi. Yaşanan çözüm sürecinin benzer süreçlerinin daha önce de yapıldığını belirten Coşkun, 2009 yılında Habur süreci, 2011 yılında Oslo süreçlerini örnek verdi. Bu iki sürecin de sona erdiğini ifade eden Coşkun, şimdi 2013 yılı itibariyle yeni süreç başlatıldığını söyledi. Coşkun, "Bu süreçte doğrudan Abdullah Öcalan ile görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerden sonra giderek olgunlaşan, belirginleşen bir süreçten söz ediyoruz. Şuan sürecin iyi bir noktada olduğunu düşünüyorum. Özellikle Öcalan'ın Nevruz günü mektubunda belirttiği hususlarda, Türkiye'de bu kez bu süreçten sonuç alınacağına dair umutları arttırdı. Öcalan, mektubunda iki önemli vurgu yaptı. Silahlı mücadelenin bittiği, bundan sonra Türkiye'deki sorunları demokratik siyaset içerisinde çözmek gerektiğini söyledi. Bunun için Öcalan, PKK'dan silahları bırakma çağrısı ve silahlı unsurları sınır dışına çekmesini istedi. Demokratik siyaset ortamının oluşması için bunu istedi. Öcalan'ın mesajlarının hükümetin beklentileriyle uyumlu olduğunu düşünüyorum. Gerek dengeli mesaj, gerekse Nevruz'da ortaya çıkan tablo, sürecin bu aşamada iyi gittiğini gösteriyor. Bundan sonraki süreçte en önemli husus, silahlı unsurların sınır dışına çekilmelerinin nasıl gerçekleşeceğidir. Bu konuda bir takım kaygılar var. Bu kaygıların giderilmesi gerekiyor. Özellikle 1999'da PKK'nın sınır dışına çekilirken yapılan operasyonlarda meydana gelen kayıpların bu dönemde yaşanmaması gerekiyor. Bu konuda gerek Başbakan, gerekse hükümet açık bir şekilde teminat verdiler. Geri çekilmelerle ilgili bir komisyonun da kurulması gündemdedir" dedi.
"ÖCALAN'IN MEKTUBU TEKNİK AYRINTILAR İÇERMEDİ"
Diyarbakır'da Nevruz'da okunan Abdullah Öcalan'ın mektubunun teknik ayrıntılar içermediğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Vahap Coşkun, mektubu hem Türkiye kamuoyuna hem de Kürt kamuoyuna yazılmış bir mektup olarak değerlendirdi. Coşkun, "Böyle bir mektubun genel ifadeleri içermesi çok doğaldır. Öcalan, bu mektubunda sürecin teknik ayrıntılarını içeren herhangi bir yol haritası sunmadı. Hangi hakların talep edildiği, hangi idari yönetim modelinin istendiğine ilişkin görüş bildirmedi. Burada sadece perspektifini ortaya koydu. Dolayısıyla bu mektubu sürecin bütün hatlarını ortaya koyan teknik bir mektup olmaktan ziyade, sürecin felsefesini yansıtan veya Öcalan ve PKK'nın yeni stratejilerini belirleyen bir mektup olarak okumak mümkündür. Öcalan, bu stratejinin artık demokratik siyasete dayanan bir strateji olduğunu ve silahtan uzaklaşmak gerektiğini söyledi. Bu nedenle mektup PKK'nın yeni ruhunu yansıttı. Teknik ayrıntılar içeren bir mektup değildi. Bu sürecin diğer süreçlerden en önemli farkı, siyasi ayağı işin başından beri sürece katılmış olmasıydı. BDP'den 3 heyet İmralı'ya gitti. Öcalan'ın mesajını kamuoyuna anlattı. BDP'nin bu anlamda önemli bir rol ifa ettiğine inanıyorum. BDP, gerek çeşitli kesimlerle konuşabilme olanağına sahip olması, gerekse bu sürecin topluma anlatılması, süreç içerisinde ortaya çıkması muhtemel provokatif eylemlerin önlemesi noktasında son derece önemli bir işlev görüyor" diye konuştu.
"TARAFLAR AKİL İNSANLAR KOMİSYONU OLUŞMASINI İSTİYOR"
Çözüm sürecinde etkin rol oynayacağı düşünülen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bünyesinde kurulacak Akil İnsanlar Komisyonu'nu iki tarafın da oluşmasını istediğini ifade eden Coşkun, 'akil insanların' nasıl oluşturulacağı ve kimler tarafından oluşturulacağına dair medyada çok fazla spekülasyonlar olduğunu söyledi. Coşkun, "Akil adamların görev tanımının ne olduğu, hangi görevlerin kendilerinden beklenildiğine dair de kamuoyunda çok fazla spekülasyonlar var. Benim yazılıp çizilenlerden çıkardığım iki önemli nokta var. Birincisi; herhalde bu akil adamların ya da heyetin ki ben akil adamlar ifadesini doğru bulmuyorum. Daha nötr bir ifade kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Oluşturulacak heyetin PKK'nın silahlı unsurlarının sınır dışına çekilmesi sürecini bir şekilde gözetlemesi veya kolaylaştırması bekleniliyor. Sınır dışına çekilmeler devam ederken, herhangi bir olayın meydana gelmemesi, sürecin akamete uğramaması veya bu süreçte provokasyon meydana gelmişse kimler tarafından oluşturulduğunu kamuoyuna açıklaması konusunda bir görev ifa etmeleri bekleniliyor. İkincisi ise genel olarak sürecin topluma anlatılması noktasında kendisini gösteriyor. Bu süreç, topluma en iyi nasıl anlatılacak, sürecin fiili olarak atılacak adımlarda toplum nasıl hazırlanacak, toplum çeşitli yanlış bilgilendirmelerden nasıl uzak tutulacak gibi konularda görev ifa etmeleri bekleniliyor. Kürt meselesinde daha önce çeşitli şekilde çalışmış, kamuoyunun saygın gördüğü isimlerden bir komisyonun oluşturulması düşünülüyor. Böyle bir komisyonun oluşması ve bu komisyonun işlev görmesi, tarafların bu komisyona verdiği değerle ilintilidir. Bu açıdan baktığınızda hem PKK içerisinde hem hükümet tarafından böyle bir komisyonun kurulmasına dair çok sayıda beyanat verildi. Dolayısıyla sorunun tarafları bu komisyona olumlu yaklaşıyorlar. Bu da komisyonun işlevini artırır. Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada bu süreçte, sürece ilişkin olarak görüşleri olan, kamuoyunu etkileyebilecek kişilerin ve süreçte kolaylaştırıcı bir rol oynamasının doğal olduğunu ifade etti. Her kesimde böyle bir komisyonun oluşmasına yönelik olumlu bir durum söz konusu. Bu olumlu bakış komisyonun çalışmasını kolaylaştırması açısından oldukça önemli" dedi.
"AKİL İNSANLAR KOMİSYONU'NA İNGİLTERE ÖRNEĞİ"
Akil insanlar Komisyonu'nun dünyada birçok örneği olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Vahap Coşkun, İngiltere ile ETA arasında yapılan görüşmelerde oluşturulan 'akil insanlar' komisyonunun deneyimlerinden faydalanılması gerektiğini belirtti. Coşkun, "Dünyada bunun çeşitli örnekleri vardır. Örneğin, ETA'nın silahsızlandırılmasını kontrol eden akil adamlar grubu oluşturuldu. Bu grup oluşturulurken çok dikkat edici bir şekilde daha iki taraf içerisinde bu akil adamlar grubu oluştu. Hem Tony Blair hem de Grerry Adams yer aldı. ETA'nın silahı bırakmasını denetleyen bir nevi işlev gördüler. Hükümet tarafından yapılan açıklamalara baktığımızda, akil adamlardan beklenen hususun bu süreci gözetlemesi, bu sürece ilişkin herhangi bir olumsuzluğun meydana gelmemesini sağlamalarıdır. Beşir Atalay, verdiği bir beyanatta akil adamlardan bir nevi hakemlik rolü beklediklerini söyledi. Dolayısıyla sürece herhangi bir şekilde negatif etkide bulunacak tarafların bu hareketlerinin de en asgariye indirilmesi veya böyle bir hareket meydana geldiğinde bunun etkilerini ortadan kaldırması, azaltılması yönünde rol oynayabilirler" şeklinde konuştu.
"GERİ ÇEKİLMEDE TEMİNAT İSTENİLMESİ OLASI OLAYI ENGELLEMEK İÇİNDİR"
PKK'nın silahlı unsurlarının sınır dışına çıkmasıyla ilgili PKK tarafından yasal bir güvencinin talep edilmesine, geçmiş dönemlerde yaşanan saldırıların benzerinin olmaması için teminat istenildiğini dikkat çeken Coşkun, burada aslında istenilen şeyin bir teminat olduğunu söyledi. Coşkun, "Geri çekilme sürecinde 1999 yılında yaşananların bir benzerinin olmamasına dair bir teminat isteniliyor. Bunun yasal bir çerçevede hazırlanması, yasal çerçeve hazırlanması mümkün olmasa bile Meclis kararıyla olmasını istiyorlar. Bu işi biraz da hukuk zeminine çekme taraftarıdır. Ama böyle bir yasa hazırlanıldığında bu yasanın nasıl maddeleşeceği önemli bir sorun teşkil ediyor. Diğer taraftan eğer Meclis'te böyle bir komisyon oluşturulmaya çalışılırsa, CHP ve MHP'nin bu tür komisyona katkı sunmayacağına dair ciddi endişeler var" dedi.
"CHP'NİN SÜRECE DESTEK VERMEMESİ ULUSALCILARIN TESİRİ FAZLA OLDUĞU İÇİNDİR"
Çözüm sürecinde muhalefeti kendi içinde ikiye ayırmak gerektiğini anlatan Coşkun, CHP'nin sürece destek vermemesinin ulusalcı kanadın parti içinde tesirinin fazla olduğundan kaynaklandığını söyledi. Coşkun, "MHP bu konuda katı bir tutuma sahiptir. Sürecin başladığından beri mutlak bir karşıtlık pozisyonundadır. MHP açısından herhangi bir belirsizlik ortada yok. MHP sürecin tam karşısında. CHP açısından baktığımızda ise, flu bir durum var. CHP ilk başlarda sürece açık bir şekilde destek vereceğini söylemişti. Ancak şu anlarda sessiz bir tavır ortaya konuluyor. Özellikle son iki ay içerisinde CHP içerisinde yenilikçiler diye tabir edilen kanadın etkinliğinin giderek azaldığı, buna mukabil eskiyi temsil eden zihniyetin CHP'nin politikalarında daha tesirli bir hale geldiği görülmekte. Onlar tesirlerini artırdıkları oranda CHP'nin bu sürece destek verme oranı düşmektedir. CHP'de bu kesimin tesirinin artmasını iki olgudan çıkarabiliriz. Birincisi anayasa tartışmaları, ikincisi ise sürece karşı verilen beyanatlardan çıkarabiliriz. Anayasa tartışmalarında CHP, anayasal vatandaşlık tanımında Türk tanımının yapılmasını talep etmişti. Kemal Kılıçdaroğlu, anayasanın ilk 3 maddesine dokunulmaması gerektiğini ifade etti. Anayasa süreci içerisinde CHP eskiyi temsil eden bir noktaya düştü. Diğer taraftan şuanki süreci doğrudan destekleyen beyanatları yok. Aksine süreçten kuşku duyan, endişe duyan bir yaklaşımı var. Örneğin CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak'ın yaptığı açıklamasında, Nevruz günü Diyarbakır'da ortaya çıkan tablodan rahatsızlıklarını belirtmişti. Bu nedenle CHP'de bu ulusalcı kanadın etkinliği artıkça sürece vereceği destek de azalacaktır. Şuan onların etkinliğinin arttığı bir dönemdir. CHP'de yenilikçi olarak tabir edilen milletvekillerinin giderek daha az göründükleri, daha az konuştuklarını görmekteyiz. Bu da bu durumu teyit ediyor" diye konuştu.
Coşkun, çözüm sürecinden geri dönüşün olmaması gerektiğinin altını çizerek, bu sürece büyük desteğin olduğunu kaydetti. Coşkun, şunları ifade etti:
"Bu süreçten geri dönüşün olmamasını diliyoruz. İnşallah bu süreci sonuna kadar götürebiliriz. Türkiye'de gerçek manada toplumsal barışı inşa edebiliriz. Diğer süreçlerden farklı süreçler yaşıyoruz. Tarafların daha kararlı oldukları, daha iradeli bir tavır sergilediklerini ve daha samimi olduklarını görüyoruz. Toplumda çok ciddi bir şekilde sürecin bitmesine yönelik bir destek var. Süreç, kısmi bir şeffaflıkla ilerliyor, bunun çok önemli ve değerli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu hem provokasyonu engeller hem de olası provokasyonların etkisini azaltır. Dolayısıyla geçmişle kıyaslanmayacak umut var. Bu sürecin daha da iyiye gideceğine dair bir hisse sahibim." - DİYARBAKIR