Haberler

Namaz, Oruç Yok ama Dindar

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Araştırmalara göre 'dindarım' diyen artıyor ama namaz kılıp oruç tutan sayısı azalıyor!

Türkiye'de muhafazakârlık tartışmaları sürerken Zaman gazetesinin pazer ekinde çok ilginç bir araştırma sonucuna yer verildi. Buna göre kendini dindar diye tanımlayanların oranı artarken düzenli namaz kılıp oruç tutanların sayısında azalma var.

Gazetenin, "Dinsiz Muhafazakârlaşmı mı?" başlığıyla MediaCat Dergisi'ne dayandırdığı araştırmada 16 ilden 250 kişi ile görüşülmüş. Analiz, Türkiye'de kendisini dindar olarak tanımlayanların oranıyla başlıyor: Yüzde 81. Oran, 2000 yılından bu yana değişmemiş. Ama ibadetlerde düşüş var. Düzenli namaz kılanların oranı yüzde 31,6'dan yüzde 29,3'e; düzenli oruç tutanların oranı ise yüzde 65'ten yüzde 50'ye gerilemiş. Buna paralel olarak dinî inancının, hayatına yön verdiğini söyleyenlerin oranı da yüzde 72'den yüzde 69'a düşmüş. Asıl ilginçlikse şu; kendini muhafazakâr olarak tanımlayanların oranı, 2003'te 21,5 iken 2007'de 24,8'e yükselmiş.

"MUHAFAZAKÂRLIK TANIMI NET DEĞİL"

Muhafazakârlık üzerine akademik çalışmaları bulunan siyaset bilimci Doç. Bekir Berat Özipek, çalışmayı şöyle yoruluyor:

"Sonuçları açıklayanların zihinlerindeki muhafazakârlık tanımının da çok net olmadığı görülüyor. Bir yandan muhafazakârlık ile dindarlığı, diğer yandan da muhafazakârlık ile tutuculuğu veya statükoculuğu karıştırdıkları anlaşılıyor"

Özipek'e göre muhafazakârlık; değişim karşıtı değil tedrici değişimi savunan, siyaset eliyle yukarıdan aşağıya zorla değiştirilmeye karşı bir düşünce geleneği. Araştırma sonuçlarını açıklayanların, "Türkiye'de muhafazakârlık; İslamcı, milliyetçi ya da Cumhuriyetçi gibi belli bir kampa özgü değil. Kendi geçmiş tasavvurunu topluma belletmeye çalışan bir söylemdir" şeklindeki yargısı da bunu düşündürüyor. Özipek, "Oysa Cumhuriyet'in başındaki her şeyi olumlayanları anlatmak için kullanılması gereken kavram 'cumhuriyetçi muhafazakârlık' değil; cumhuriyetçi tutuculuk/Kemalist tutuculuk/ tatükoculuk/değişim karşıtlığı olmalıydı" diyor.

TUTARSIZ CEVAPLAR, YANLIŞ EĞİTİMİN SONUCU

"İbadet etmediği halde insanlar niçin kendini 'dindar' olarak tanımlar?" sorusunun cevabını, ilahiyatçı Doç. Fatih Çollak veriyor:

"İnancı gereği temel ibadetlerini (namaz, oruç, zekât vs.) yerine getiren ve 'dindar' olarak nitelenen insanların yanında bu alanda fazla pratiği olmadığı halde mesela aile geçmişinde hacı veya hoca bulunan, yatırları ziyaret edip dua eden, zaman zaman cuma kılan, cenaze sebebiyle Kur'an okumak üzere eve hoca davet eden ve hatta cenaze namazı kılmadığı halde tabutun etrafında bulunan insanlar bile kendini dindar görebiliyor. Bu durum din eğitimindeki yanlışların, ihmallerin ve hatta kasıtların doğal sonucudur. Şunu da söylemek gerekir ki pratiği eksik dini hayat, toplumlarda her dönem görülür. Zira pratik eylem ister ve devamlılık gerektirir. Bu da nefse zor gelen bir durumdur. 'Dindarım' demek kolayken fiilen dindarlık zordur"

Peki gerçek anlamda dindar kimdir? İslam Hukuku profesörü Hayrettin Karaman'a göre 'dini bütün, dini hayatında uygulayan' kişiler dindar olarak tanımlanabilir. Bunun zıddı ise 'dinsiz' değil 'gevşek dinli, amelsiz, eksik bilgili ve eksik uygulamalı Müslüman'dır.

Kaynak: Haberler.Com / Güncel
title
Close