Lübnan'da Cumhurbaşkanlığı Krizi
Lübnan parlamentosunda cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan oturumda yeterli çoğunluk sağlanamadığı için seçim bir sonraki oturuma ertelendi.
Lübnan parlamentosunda cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan oturumda yeterli çoğunluk sağlanamadığı için seçim bir sonraki oturuma ertelendi.
Lübnan'da 13'üncü cumhurbaşkanını seçmek üzere gerçekleştirilen 42'nci oturum, 128 sandalyeli mecliste toplantı yeter sayısı olan 86 kişiye ulaşılamadığı için 8 Ağustos'a ertelendi. Oturuma sadece 33 milletvekilinin katıldığı bildirildi.
Parlamento, görev süresi Mayıs 2014'te dolan Mişel Süleyman'ın yerine geçecek cumhurbaşkanını iki yıldan uzun süredir seçemiyor.
Suriye savaşının yol açtığı kutuplaşma, Suudi Arabistan ve İran'ın desteklediği aktörlerin kontrolündeki Lübnan siyasetinin daha da ayrışmasına ve krizin uzamasına yol açıyor.
8 Mart ve 14 Mart siyasi blokları
Lübnan parlamentosundaki siyasi partiler 8 Mart ve 14 Mart olarak iki ana blok altında toplanıyor.
14 Mart Bloku, 2005'te eski Başbakan Refik Hariri'nin suikast sonucu öldürülmesinin ardından oğlu Saad Hariri önderliğinde kuruldu. Bu grup Suriye rejimine karşıtlığıyla biliniyor.
8 Mart Bloku ise Suriye rejimi yanlısı gruplardan oluşuyor. Hizbullah ve cumhurbaşkanı adayı Mişel Avn da bu grupta yer alıyor.
İki aday da Hizbullah yanlısı
14 Mart Bloku'nun cumhurbaşkanı adayı başlangıçta Lübnan Güçleri lideri Samir Caca'ydı. Ancak daha sonra hareketin lideri Saad Hariri, rakip siyasi bloktan Beşşar Esed'e yakınlığıyla tanınan Marada Hareketi lideri Süleyman Franci'yi uzlaşı adayı olarak öne çıkardı. Caca ise Franci'nin adaylığına karşı çıkarak iç savaş sırasındaki kanlı rakibi Ulusal Özgürlük Hareketi lideri Avn'a destek verdiğini açıkladı.
Başbakan Temmam Selam, bölge basınına verdiği bir röportajda, ancak İran ile Suudi Arabistan'ın anlaşmasının cumhurbaşkanlığı krizini sonlandıracağını söylemiş, "Lübnanlılar, bu meseledeki geçmiş deneyimlerine dayanarak, dışarıdan bir yeşil ışık (onay) almadan cumhurbaşkanı seçemeyecektir. Bu da bir sonraki cumhurbaşkanının kimliği üzerine bölgesel ve küresel bir pazarlığa işaret ediyor." ifadelerini kullanmıştı.