Haberler

Kayseri'deki Fetö Davasında İkinci Gün (3)

Haberler
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

EROL BOYDAK SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİKayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın öğleden sonraki bölümünde tutuklulardan Boydak Holding eski Yönetim Kurulu üyesi Erol Boydak ifade verdi.

EROL BOYDAK SUÇLAMALARI KABUL ETMEDİ

Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın öğleden sonraki bölümünde tutuklulardan Boydak Holding eski Yönetim Kurulu üyesi Erol Boydak ifade verdi.  Erol Boydak, iddianamedeki hiçbir suçu kabul etmediğini belirtti. Erol Boydak, "Benim FETÖ/PDY örgütüyle hiçbir alakam yoktur. Bunların hiçbir toplantısına katılmadım. İddianamedeki tanıklardan birisi, 2005 yılında bir toplantıya katıldığımı söylüyor ama, bu toplantının içeriği hakkında bilgi vermiyor. Tanıklardan biri de 30 yıldır cemaat içinde olduğunu, her türlü faaliyetlerine katıldığını söylüyor. Bu kişi, ardından benim ısrarımla cemaatin toplantısına katıldığını söylüyor. Böyle bir şey mümkün mü? Benim, bağış yada başka bir ad altında himmet topladığım doğru değildir. İddianamedeki tweetlerin bana ait olup olmadığını bilmiyorum, hatırlamıyorum. Bu paylaşımların hiçbirinde tehdit, şantaj ya da hakaret yoktur. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum" dedi. Mahkeme başkanının "Şaban Kazancı'ya 'İnlerimize girecek miymiş başkanım' şeklinde mesaj atıp atmadığını sorduğu Erol Boydak, "Evet böyle bir mesaj attım ancak şaka yollu bir mesajdı ve başka bir amacım yoktu" yanıtını verdi.

Tutuklu bulunan Boydak kardeşlerin Avukatı Bülent Hayri Acar ise iddianamede, anayasada yer alan mülkiyet hakkının kullanımı ve seyahat özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürerek, "Son 10 yıldır anayasal temel haklarını kullanmak, suç unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Anayasal hakkı kullanmak suç sayıp ve tutuklama yapılırsa, hukuk devletinin temeline dinamit koymaktır. Müvekkillerime, 'Amerika'ya niye gittin, Şuralara niye yardım yaptın' gibi altı boş sorular soruluyor. İnsanlar, kendi mallarından ya da mülklerinden yasayla kurulmuş derneklere, vakıflara ya da ihtiyacı olan kişilere yardımda bulunabilirler. Ayrıca, insanlar istedikleri yere gidebilirler, seyahat edebilirler. Gizli tanık Ali Dağı, 1993'te cemaate girdiğini ve her türlü faaliyetinde bulunduğunu, 17-25 Aralık'tan sonra ise cemaatten çıktığını söylüyor. Bu kişi tanık olarak ifade veriyor ve dışarıda geziyor ama, hiçbir cemaat eylemine katılmamış bu kişiler, sanık olarak yargılanıyor. Fiilsiz suç ve ceza olmaz" diye konuştu.

Mahkemedeki sanıkların, anayasayı ihlal ve hükümeti yıkmak gibi ağır suçlara muhatap olmalarına karşın, bu anlamda hiçbir fiillerinin bulunmadığını iddia eden avukat Acar, şunları söyledi:

"Burada sanal fiil ve sanal olgu çıkıyor karşımıza. His dünyasında olmayan bir fiil oluşturuluyor ve ona göre insanlar suçlanıp ceza verilmeye çalışılıyor. OHAL kapsamında 22 Temmuz'da çıkarılan KHK ile FETÖ/PDY ile iltisaklı, aidiyetli olan ve kapatılan yapılar, bu tarihten sonra birer terör örgütü yapılarıdır. Geçmişe ait suç isnadı çıkaramayız. Yürütme erkini elinde bulunduran Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'dur. İsterlerse, ortak iradeleriyle yürürlülük tarihini, geçmiş bir tarih olarak da belirleyebilirler. Ancak, burada böyle bir tarih belirlenmemiş ve KHK yayımlandığı tarihten itibaren yürürlükte olacağı belirtilmiştir. O nedenle, TBMM'de çıkarılan kanunla kurulan Melikşah Üniversitesi de yasal, meşru bir kurumdur. 22 Temmuz'dan sonra terör örgütüyle iltisaklı bir yapı olarak nitelendirilebilir. İddianamede, terör örgütünün bünyesinde olduğu belirtilerek, bu ayrıntı gözden kaçırılmıştır. Üniversitenin kuruluşunu sağlayan kanunu çıkaran TBMM, FETÖ/PDY bünyesindeki bir kuruluş mudur? TBMM, Gülenist bir kuruluş mudur? Bu üniversite için, resmi olarak kurulmuş meşru bir üniversitedir. Ama, terör örgütü üyeleri, zaman içerisinde bu üniversiteye sızmıştır, 22 Temmuz'dan sonra da terör örgütü yapısı olarak nitelenmektedir, demek doğru bir yaklaşımdır. Öte yandan, tanıkların ifadelerinin tamamı dedikodudan ibarettir. Dedikoduyla da tutuklama yapılmaz. Memduh Boydak'ın kızı, Amerika'da okumuş, avukat olmuştur. T. C. Milli Eğitim Bakanlığı da diploma denkliğini vermiş, Türkiye'de avukatlık ruhsatını da almıştır. Şimdi bu okul Gülenist çıkarsa, diplomasını iptal mi edeceğiz? Bu genç avukat kardeşimiz, vekaletnamesini verecek ve babasını savunacak ekipte yer alacak. Devlet vatandaşlarına tuzak kurmaz. İnsanlar, devletine güvenir."

'GÜLEN'İ ZİYARET İÇİN SIRAYA GİRİYORLARDI'

Tutuklulardan Kayseri Ticaret Odası (KTO) eski Meclis Başkanı Mehmet Filiz de savunmasında, hakkındaki iddiaların tamamının asılsız olduğunu belirterek, beraatini istedi. Filiz, "Eğitim gören gençlere yardım konusunda büyük bir heyecanım vardı. Eğitimi desteklemek için burs verdim. 17-25 Aralık'tan önce de öğrencilere burs verilmesi konusunda bir okulda düzenlenen toplantıya katıldım. Ben sadece belli bir yapıya değil, elimden geldiğince eğitim gören gençlere yardım amaçlı çeşitli yerlere burslar verdim. Terör örgütü üyeliğim kesinlikle sözkonusu değildir" dedi.

Amerika'ya gidip Fethullah Gülen'le görüşüp görüşmediği de sorulan Mehmet Filiz, şu yanıtı verdi:

"Ben, 2007 yılında GESİAD Başkanıydım ve o tarihte 8 arkadaşımla birlikte Amerika'nın Teksas eyaletine bir iş gezimiz oldu. Bu ziyaret sırasında orada bizimle buluşan bir kişi, Pensilvanya'ya geçip Gülen'le görüşmeyi teklif etti, biz de bunun üzerine gidip Gülen'le 15 dakika görüştük. Aramızda günlük konuşmaların dışında bir konuşma geçmedi. O dönem, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri Gülen'le görüşmek için can atıyorlardı. Biz de ABD ziyaretimizde böyle bir görüşme yaptık. Bu arada, Kayseri imamı olduğu söylenen Sıtkı Baş'ı da tanımıyorum."

'ÜLKENİN BİR ALLAH'I, BİR DE ADALETİ KALDI'

Mehmet Filiz'in avukatı Emre Sayan da yaptığı savunmada, 'Suçu toplum hazırlar, bireyler işler' diye önemli bir söz olduğunu belirterek, "Gülen, insanların dini duygularını kullanarak onları yönlendirmiş, siyasi iktidarlar desteklemiş, sonuçta da bireyler suç işlemişlerdir. Ancak, bu suçun esas failleri ellerini kollarını sallayarak yurtdışına çıkmış, kaçmış, mütedeyyin insanlar, yardımsever kişiler, suçlu olarak yargılanmaktadır. 15 Temmuz'da devletin okullarında okuyanlar, devletin parasıyla alınan silahlarla aksiyon filmlerini aratmayacak bir şekilde insanların üzerine mermi yağdırmıştır. O suçun esas failleri bulunup yargılanmalıdır. Soruşturmalarda pek çok siyasinin adı geçiyor ama bilgisine başvurulmak adına dahi çağrılmıyor. İddianamenin, esas failler ortada olmadığı için, suçun birilerinin üzerine atfedilmesi olarak hazırlandığını düşünüyoruz. İşi sulandırmadan, hukuk çerçevesinde yargılamanın yapılmasını talep ediyoruz. İddianamede müvekkilim adına suç unsuru hiçbir şey yok. Toplumun tüm kesimlerine sızmış bir yapıdan söz ediyoruz. Vücudumuzun bir uzvu gibi, kesip atamıyoruz, tedavi de edemiyoruz. Mahkeme heyetinin işi çok zor. Bu ülkenin bir Allah'ı bir de adaleti kaldı. Tüm adı geçenler gelip ifade vermelidir. Olayın bütün yönleriyle ele alınıp doğru bir yargılama yapılması ve adaletli bir karar verilmesi için tüm tarafların dinlenmesi gerekir" ifadelerini kullandı.

Duruşma, diğer sanıkların savunmalarının alınması için yarına ertelendi.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel
title
Close