Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanunu'na İptal İstemi
Anayasa Mahkemesi'nin, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un, Müsteşarlığa veri, bilgi ve belge toplamak görevi veren hükmünün iptal isteminin reddedilmesi kararına katılmayan üyeler, bu düzenlemenin...
Anayasa Mahkemesi'nin, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un, Müsteşarlığa veri, bilgi ve belge toplamak görevi veren hükmünün iptal isteminin reddedilmesi kararına katılmayan üyeler, bu düzenlemenin Anayasa'nın 20. maddesindeki kişisel veri, bilgi ve belgelerin korunması hakkına aykırı olduğu görüşünü belirtti.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Üye Fulya Kantarcıoğlu, Kanun ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı'na dava konusu kuralla terörle mücadele alanında "veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek görevi" verildiğini anımsatarak, hiçbir ayırım ve sınırlama getirilmediğinden Kural'ın, kişilerin temel hak ve özgürlük alanlarını da kapsayacak biçimde her türlü veri, bilgi ve belge toplamayı içerdiğini kaydetti.
Üye Kantarcıoğlu, "dava konusu kural ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı'na kapsamı ve koşulları belirlenmeksizin her türlü veri, bilgi ve belgeleri toplama görevi verilerek kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunması kapsamında bulunan, kişisel verilerin korunmasını isteme hakları ihlal edilmiştir. Açıklanan nedenlerle Kural'ın Anayasa'nın 20. maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne katılmıyorum" ifadelerine yer verdi.
Üye Mehmet Erten de karşı oy gerekçesinde, Anayasa'da yer alan güvenceye rağmen, iptale konu kuralla, veri, bilgi ve belgelerin toplanmasına herhangi bir sınırlama getirilmeyerek, temel hak ve özgürlüklere müdahale niteliğinde olanlar dahil, her türlü kişisel veri, bilgi ve belgelerin toplanmasına imkan tanındığını, böylece kişilerin idareye karşı korunmasız hale getirildiğini belirtti.
-"Pervasız bir müdahale"-
Aynı konuyla ilgili çoğunluk görüşüne katılmayan Üye Osman Alifeyyaz Paksüt de iptali istenen kuralın, kişisel verilerin, bilgi ve belgelerin toplanmasına ve tasnif edilmesine olanak verdiğini, veri, bilgi ve belgelerin kişisel veri ve bilgileri kapsamadığı yönünde bir güvence de içermediğini kaydetti. Paksüt, şu görüşlere yer verdi:
"Anayasa'nın 20. maddesinde özel hayatın gizliğine milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması sebeplerine bağlı olarak hakim kararıyla sınırlanabileceği öngörülmüş ise de iptali istenen kural bu kapsama girmemektedir. Kişinin bu kural uyarınca fişlendiğinden haberdar olması, bunların silinmesini talep etmesi ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmesi de mümkün değildir. Bu nedenle kural, Anayasa'nın 20. maddesiyle güvence altına alınmak istenen temel hakka karşı yapılmış pervasız bir müdahaledir."
Üye Ayla Perktaş, iptali istenilen kuralda ise herhangi bir sınırlama getirilmeden kişilere ait verilerin toplanması konusunda Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'na yetki verilmesinin, "kişileri idareye karşı korunmasız duruma getirdiği, bu haliyle kuralın Anayasa'nın 20. maddesinde öngörülen, kişisel veri, bilgi ve belgelerin korunması hakkına aykırı olduğu" görüşünü belirtti.
- Benjamin Franklin'den alıntıyla karşı oy-
Karşı oy gerekçesine, Benjamin Franklin'in, "Geçici güvenlik için özgürlüğünü feda edenler, ne özgürlüğü hak eder, ne de güvenliği" sözüyle başlayan Üye Engin Yıldırım, Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı'na veri, bilgi ve belgeleri toplamak, tasnif etmek görevi verilmesiyle ilgili düzenlemede anayasal bir sorun görmeyen çoğunluk görüşüne katılmasının neden mümkün olmadığını, uluslararası sözleşmelerin konuyla ilgili hükümlerine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve diğer ülkelerin Anayasa Mahkemeleri'nin kararlarına ve ünlü düşünürlerin alıntılara yer vererek açıkladı.
Yıldırım, Uluslararası Sözleşmeler ve Mahkeme kararlarına bakıldığında,
"terörle mücadelede, kişisel verilerin toplanması, saklanması ve işlenmesinin, yakın ve somut bir tehlike varsa meşru görüldüğünü, ilgili yasal düzenlemelerin ucu açık ve belirsiz olmamasının öneminin vurgulandığını ve bu işin bağımsız, dışsal bir otorite tarafından denetlenmesi gerektiği"nin altının ısrarla çizildiğini kaydetti.
Müsteşarlığın internet sayfasında, "Özgürlük ve güvenlik dengesini daima gözeten" bir kurum olduğunun vurgulandığını belirten Yıldırım, oysa iptali istenen kuralın özgürlük-güvenlik dengesini gözetmediğini, tam tersine güvenliği özgürlüğe öncelediğini vurguladı.
-"Bu bir zafiyet değil"-
Terör örgütleri neredeyse hiçbir kural tanımadan her türlü faaliyetleri ve eylemleri gerçekleştirirken, demokratik ve insan haklarına saygılı olduğunu iddia eden devletlerin terörle mücadelede hukuk ve demokrasi sınırları içinde kalmak mecburiyetinde olduklarını ifade eden Yıldırım, "Bu bir zafiyet değil, demokrasinin ahlaki üstünlüğünün ve erdemliliğinin bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Teröre karşı, devletin bireylerin başta yaşam hakkı olmak üzere çeşitli haklarını korumak pozitif yükümlülüğünün yanı sıra, negatif olarak da anayasal düzenin tanıdığı haklara saygı yükümlülüğü vardır" ifadelerine yer verdi.
İlgili hukuki düzenlemeler çerçevesinde şüphe duyulan bir kişi hakkında veri toplanabileceğini, ancak hiçbir şüphe olmadan geliştirilen ve tanımlanan profiller çerçevesinde veri toplanmasının sorunlu bir uygulama olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Unutulmamalıdır ki, Kafka'nın 'Dava' romanının kahramanı K'nın başına gelen her bireyin başına da gelebilir. K'nın neden tutuklandığı ona bir türlü söylenmediği için kendisine yönelik iddiaları çürütme şansı hiç olmuyor. Her türlü veri, veri madenciliği yapmaya olanak tanıdığından, kendilerinden şüphelenilen bireylerin neden şüphelenildiğini asla öğrenememeleri ve bu şüpheyi giderici hiçbir şey yapamamaları sonucunu doğurabilir" değerlendirmesinde bulundu.
-"(Panoptik bir gözetleme) hayatı kuşatmaktadır"-
Yıldırım, teknolojideki gelişmeler nedeniyle çok çeşitli denetim, gözetleme ve izleme biçimleriyle bireyin özel hayatının gizliliğini muhafaza etmenin gittikçe zorlaştığına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Fransız filozofu Foucault'un deyişiyle 'panoptik bir gözetleme' hayatı kuşatmaktadır. Gözetlemenin esas alındığı panoptik yaşam biçimlerine doğru evrilen modern toplumlarda özel yaşama saygı hakkının ve bu hak kapsamında korunan en önemli hukuksal çıkarlardan olan mahremiyetin nasıl korunacağı önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireyin, ahlaki ve toplumsal kişiliğinin gelişiminde ve diğer insanlarla olan ilişkilerini düzenlemede önemli bir kavram olan mahremiyetin ihlali insan onurunun ve kişiliğinin ihlali anlamına gelmektedir. Birey muazzam ve dehşet verici bir bilgi bankası veya veri tabanı içinde bir numaradan ibaret bir nesneye indirgenme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu gücün sınırlandırılması, özel hayatın ve kişilik haklarının korunması bakımından büyük önem taşımaktadır."
(Son)
Muhabir: Aylin Sırıklı Dal
Yayıncı: Ebubekir Gülüm - ANKARA