Haberler
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan dizilerdeki şiddet sahnelerine tepki

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kızdıran sahne!

İstanbul'daki aile katliamında 3 kişinin daha cansız bedeni bulundu

Aile katliamında 3 kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı

Olay iddia: 7 kişiyi öldürüp intihar eden cani 'Karım beni aldatıyor' demiş

7 kişiyi öldüren cani tek bir cümle sarf edip silahına sarılmış

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu'na yeni dava

Erdoğan, mahkemedeki o sözleri affetmedi

Kalbinizi Hissediyorsanız Dikkat

Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Heyecanlandığınızda, sinirlendiğinizde, sevindiğinizde kalbinizin atışını hissedilebilirsiniz, ancak sürekli olarak kalp atışlarınızı hissediyorsanız bir problem olabilir.

Vakit kaybetmeden doktora gitmeniz şart.

15. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi, Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği(TİHUD) tarafından 2- 6 Ekim 2013 tarihleri arasında Titanic Deluxe Otel Belek, Antalya'da gerçekleştirildi. Kongreye katılan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Güleç atışı hissedilen kalbe dikkat çekti. Kalbin 70 yıllık bir ömürde yaklaşık 2-3 milyar kez attığını söyleyen Prof. Güleç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çok enteresan bir şey var, bir insanın 2-3 milyar kez atar ama biz bunu normalde fark etmeyiz ve farketmememiz de gerekir zaten. Eğer kalbimizin attığını fark edersek bir sorun var demektir ve bunu öğrenmek için de doktora gitmemiz gerekir. İnsan normal koşullarda, istirahattayken kalbinin attığını hissediyorsa-biz buna çarpıntı diyoruz- altında yatan bir problem olabilir mi diye araştırılması gerekir. Özellikle tansiyonu olan, şeker hastası olan, troid ile ilgili rahatsızlığı olan, KOAH hastası olanlar kalbinin attığını hissetmeye başladıklarında doktora gitmeli. Çünkü altında kalpte pıhtı oluşturarak beyne atma riski oldukça yüksek olan bir ritim bozukluğunun habercisi ya da başlangıcı olabilir. Elektrokardiyografi çekerek teşhisi koymak ve teşhisten sonra kan sulandırıcı kullanarak pıhtı atmasına engel olmak mümkün. İnsanın kalbinin atmasının hissedilmesi kötü bir şeydir."

Prof. Dr. Güler: En Önemli Ve En Büyük Organımız Damar

İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Güler ise damarların artık bir organ olarak düşünüldüğünü ve esasında vücudun en büyük ve en önemli organı olduğunu ifade ederek şöyle devam etti: "Damarlar tartıldığında 1,5 kilo, açıldığında ise 800 metrekarelik bir yüzeye sahiptir. Vücudun her organı damardan etkilenmektedir. Kalp, beyin, böbrek gibi dinamik organlar, bu etkiyi çok daha çabuk göstermektedirler. Endotelin gibi, vücuda zarar veren en önemli maddeler, hasar görmüş damarlardan salgılanmakta, aterosklerozu hızlandırmakta ve dünyada 1. ölüm nedeni olan kardiyovasküler ölümlerin artmasına neden olmaktadır. Damara zarar veren faktörler artık çok iyi bilinmektedir. Bu bilinen risk faktörlerinin başında hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabet, sigara, obezite, sedanter yaşam ve enflamasyon gelmektedir. Yeni yayınlanan tüm tedavi kılavuzlarında, risk faktörleri arttıkça mortalitenin arttığı ve risk faktörlerini ortadan kaldırmadan tedavide başarıya ulaşmanın mümkün olmadığı gösterilmiştir" diye belirtti.

Hipertansiyon, hiperlipidemi ve diyabetin en önemli risk faktörleri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Güler şöyle devam etti: "Bunlar genellikle aynı hastada birlikte bulunurlar ve organ hasarı gelişimine neden olurlar. Organ hasarının ilerlemesi son derece tehlikelidir. Önemli olan organ hasarı gelişmeden hastaya müdahale edebilmek ve tedavisini düzenleyebilmektir. Maalesef Türkiye'deki hasta grubu kardiyovasküler risk faktörleri açısından oldukça zengin durumdadır. Hiperlipidemi, hareketsiz ortamlarda çalışan kişileri tehdit eden metabolik sendrom, hipertansiyon, diyabet tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok sık görülmekte ve sıklığı tüm çabalara rağmen artarak devam etmektedir. Yani toplumumuzun sağlığı çok ciddi tehlikelere açık durumdadır. Risk faktörlerinden korunmada yaşam tarzı değişikliği, kilonun normale inmesi, egzersiz yapılması çok önemlidir. Yalnız medikal tedaviyle başarıyı yakalamak çok güçtür" diye konuştu.

Prof. Dr. Ertenli: Alternatif Tıbba Gidenler Rus Ruleti Oynuyor

Kongrede, "Alternatif tıp var mı?" diye bir oturum gerçekleştirildiğini söyleyen Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Ertenli konuşmasında, ilaç olarak kullanılan ürünlerin bilimsel bir geliştirme süreci bulunduğunu belirterek, bir ilacın etkinliğinin, vücutta dağılmasının, yan etkilerinin bilindiğini ifade etti.

Alternatif tıpla ortaya çıkan ürünlerin bilimsel bir veriye sahip olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ertenli, "Dolayısıyla alternatif tıp olarak kullandığınız pek çok şey aslında çok fazla bilinmeyen şeyler içeriyor. Alternatif tıbba gidenler bir noktada Rus ruleti oynuyor. Bunu özellikle vurgulamak lazım. İlaç yan etkisi yoktur, hastalığın yan etkisi vardır" dedi.

Prof. Dr. Kiraz: Romatizmadan korkma geç kalkmaktan kork

15. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi çerçevesinde gerçekleştirilen basın toplantısında söz alan Prof. Dr. Sedat Kiraz ise, romatoloji alanında yaşanan gelişmeler konusunda bilgi verdi. Son 10 yılda romatoloji alanında gerek hastalıkların tanısı gerekse tedavisi konusunda önemli gelişmeler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kiraz, günümüzde artık romatizmal hastalıkların erken dönemde tanınması, erken ve etkin tedavisinin yapılabildiğini ifade etti. Kiraz, "Bu etkin tedaviler sonrası hastaların yaşam kalitesi artmakta, sakatlıklar engellenmekte ve romatizma kötü kader olmaktan çıkmaktadır" dedi.

Toplum en sık görülen iltihaplı romatizmal hastalıklar romatoid artrit, spondiloartrit, osteoporoz, fibromyalji, Türkiye'de Behçet hastalığı, Ailesel Akdeniz Ateşi gibi hastalıklar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Sedat Kiraz şöyle devam etti: "Toplumda ve hekimler arasında romatizmal hastalıkların farkındalığını arttırmak için TİHUD ve TRD olarak etkinlikler düzenlenmektedir. Bunlardan biri; 'Bel ağrınızı sorgulayın; 3 aydan uzun süren, sabah tutukluğu, gece uyandıran ağrınız varsa romatoloğa başvurun' sloganı ile gerçekleştirilmiştir. Bu kampanya ile gençlerde kalıcı sakatlık nedeni olabilen spondiloartritli hastalara ulaşmak amaçlanmıştır" diye konuştu.

Her 4 Ölümden Birisinin Sorumlusu Hipertansiyon

Basın toplantısında konuşan bir diğer isim ise Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ülver Derici oldu. Prof. Dr. Derici hipertansiyon konusunda bilgiler verdi. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre hipertansiyonun tüm dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında bir numarada yer aldığını ifade ederek, hipertansif populasyonun yıllar içinde giderek artmakta olup 2025 yılına kadar yaklaşık 1,5 milyar insanın hipertansiyon tanısı alacağının tahmin edildiğini söyledi.

Dünya geneline bakıldığında hipertansiyonun her yıl 7,6 milyon kişinin ölümüne, 92 milyon kişinin de maluliyet haline yol açtığını söyleyen Prof. Dr. Ülver Derici, "Sağlık Bakanlığı'nın 2004 yılına ait Hastalık Yükü Araştırması verilerine göre Türkiye'de hipertansiyona atfedilen yani hipertansiyonun kontrol altına alınması ile önlenen ölüm sayıları İskemik kalp hastalıklarında, 50 bin 717, serebrovasküler hastalıklarda, 39 bin731, hipertansif kalp hastalıklarında ise 11 bin 503'tür. Hipertansiyonun kontrol altına alınması ile önlenebilecek ölüm sayısı 108 bin 468 olup, bu rakam tüm ölümlerin yüzde 25.2'sini oluşturmaktadır. Bir başka deyişle ülkemizdeki her 4 ölümden 1'inin nedeni hipertansiyondur" şeklinde konuştu.

Kaynak: Bültenler / Güncel
title