İzmir'de Son Beş Yılda 3 Bin 735 Kadın İçin Tedbir Kararı Alındı
YAŞAR Üniversitesi Hukuk Topluluğu, 'Kadına yönelik şiddete karşı farkındalık' etkinliği düzenledi.
YAŞAR Üniversitesi Hukuk Topluluğu, 'Kadına yönelik şiddete karşı farkındalık' etkinliği düzenledi. İzmir'de, kadınların şiddete sessiz kalmayıp şikayette bulunduklarını belirten İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Üyesi Avukat Figen Özler Merder, son beş yılda, kendilerine başvuran 3 bin 735 kadın için tedbir kararı aldırdıklarını söyledi.
Türkiye'de, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun açıkladığı verilere göre, 2017'de 409, 2018'in ilk ayında ise 28 kadın cinayeti işlendi. Şiddet mağduru kadınların hukuken izlemesi gereken yollar, güncel düzenlemeler ve mevcut yasalar, Yaşar Üniversitesi Hukuk Topluluğu tarafından düzenlenen etkinlikte ele alındı. Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Burcu Dönmez moderatörlüğündeki etkinliğe, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Kurucusu Avukat Canan Arın, İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi Üyesi Avukat Figen Özler Merder ve Psikiyatrist - Psikoterapist Dr. Arzu Erkan Yüce konuşmacı olarak katıldı. 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hakkında bilgiler veren Avukat Figen Özler Merder, son beş yılda, merkezlerine başvuran 3 bin 735 kadın için tedbir kararı aldırdıklarını söyledi. Merder, "Mağdur olan herkes, 4000004 numaralı telefondan bize ulaşabilir. Danışma, yönlendirme ve başvuru dilekçeleri ücretsiz olarak yapılıyor. 400'ü bulan bir gönüllü avukat sayımız var" dedi.
'YALNIZCA İHBAR EDEREK BİR YAŞAMI KURTARABİLİRSİNİZ'
Her yıl 10 binlerce kadının şiddet nedeniyle yargıya başvurduğunu belirten Avukat Merder, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şiddetin birçok yöntemi var. Örneğin, bize başvuran, özellikle eğitimli kesimde tek taraflı ısrarlı takip, büyük bir oranı oluşturuyor. Şiddetin her türlüsünde, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere ve mevcut yasalarımıza göre başvuracak mercii çok. Karakollar, savcılıklar, aile mahkemeleri, 155 Polis İmdat, Alo 183 Hattı gibi birçok yerin yanı sıra İzmir Barosu Kadın Hakları ve Hukuk Araştırmaları Merkezi'ne de başvurabilirsiniz. Vatandaş olarak da şiddeti ihbar ederek birçok üzücü olayı daha yaşamadan önleyebilirsiniz. Yalnızca ihbar ederek çok yaşam kurtarabiliriz. 155 ya da 183'ü aradığınızda tehlike altında değilsiniz, kimliğiniz gizli tutulur. Mutlaka arayın. Birçok olayda ihbar olmadığı için ölümle sonuçlanan olaylar yaşanabiliyor."
'KUAFÖRLERDE BİLE ÇALIŞMALARIMIZ VAR'
Mevcut yasaya göre, mahkemelerin şiddet mağdurunu korumak için evden uzaklaştırma gibi 6 aya varan tedbirler alabildiğini hatırlatan Merder, "Maalesef son günlerde 1 ay ya da daha kısa süreli tedbir kararları çıkıyor. Sürekli olarak tedbir kararını uzatmak zorunda kalıyoruz. Bu tavır, şiddet mağduru kadınları ve bizleri sıkıntıya sokuyor. Şiddet mağdurları, tanık koruma programına dahil olabiliyor, koruma tedbiri olarak kimlik ve ilgili bilgileri değişiyor. İzmir'de 12-13 tane elektronik kelepçe kararı var, İzmir bu konuda örnek. Mağduru korumak için estetik operasyonu yapılması ve ücretini devletin ödemesi kararı yine İzmir'den çıktı. Burada Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi'nin (ŞÖNİM) tavrı da çok önemli, İzmir'de bu merkez çok iyi çalışıyor. Biz de konuyu düzenli ziyaretlerle muhtarlara anlatmaya çalışıyoruz, kadınların sürekli gittikleri yerlerden kuaförlerle ilgili de bu tür çalışmalarımız var" dedi.
'ÇOCUK VE GELİN KELİMESİ YAN YANA KULLANILMAMALI'
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı Kurucusu Avukat Canan Arın da fiziksel şiddet dışında ekonomik, cinsel, ısrarlı takip gibi farklı şiddet türleri olduğunu söyledi. Çocuk ve gelin kelimelerini yan yana kullanma taraftarı olmadığını belirten Arın, 2015 yılında erken yaşta evlendirilen kadın sayısının 31 bin 337 olduğunu hatırlattı. Avukat Arın, "UNICEF rakamlarına göre her gün 39 bin çocuk evliliği yapılıyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne göre, 18 yaşına kadar her insan çocuktur. Ülkemizde maalesef erken yaşta evlendirmeler genel olarak kayıt dışı ve aileler arasında yapılıyor. Bu nedenle ciddi bir istatistik bulmak mümkün değil. Kadına yönelik şiddeti önlemek için iki yılda bir düzenli olarak yargıçlar, savcılar, hekimler gibi pek çok meslek gruplarına eğitimler düzenlenmeli. Bu eğitimlerle konunun içselleştirilmesi sağlanmalı. Kadınlara yönelik şiddette ceza indirimi de olmamalı" diye konuştu.
'ŞİDDET NESİLDEN NESİLE AKTARILIYOR'
Şiddet davranışının çeşitli yollarla öğrenildiğini ve nesilden nesile aktarıldığını belirten Psikiyatrist Arzu Erkan Yüce ise çocukluğunda aile içi şiddete maruz kalan veya tanıklık eden kişilerde şiddet davranışının çok daha yüksek bir ölçüde görüldüğünü söyledi. Eşinden ya da ebeveynlerinden şiddet gören kadınların, annelik işlevlerinin de bozulabileceğine dikkat çeken Yüce, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne yazık ki insan, pek çok hatayı, zalimliği veya vicdansızlığı da içinde barındırır. Ancak şiddet, öğrenilen bir kavram olsa da aslında kültürle pekişen ve sağlanan bir unsurdur. Dünya Bankası verilerine göre, 15 ve 44 yaş arası kadınların şiddet görme ya da tecavüze uğrama riski, kanser olma, trafik kazası geçirmesi ya da sıtmaya yakalanma riskinden daha yüksek. 2016 Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan küresel cinsiyet eşitsizliği raporunda ise Türkiye'de yaşayan kadınların yaşamları boyunca cinsiyete dayalı fiziksel şiddetle karşılaşma oranı yüzde 42. Ülkemizde ruhsal şiddet yaygınlığı ise yüzde 44 oranında. Ekonomik şiddet, yani maaşları elinden alınan kadınlar ya da farklı ücret uygulama oranı da yüzde 40 civarında. Ülkemizde sıklıkla tartışılan kısasa kısas yöntemi ise kesin bir çözüm sunamaz. Yani ceza; davranışı baskılar, davranış sıklığını azaltır, ancak bireyde yeni bir öğrenme oluşturmaz."
- İzmir