İsrail'in UNRWA kısıtlamalarına karşı UAD'den alınacak görüş bağlayıcı olacak
Bristol Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü Eirik Bjorge, İsrail'in BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) yönelik kısıtlamalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Norveç'in öncülüğünde Uluslararası Adalet Divanından (UAD) konuya ilişkin görüş isteme adımının önemli...
Bristol Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü Eirik Bjorge, İsrail'in BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) yönelik kısıtlamalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve Norveç'in öncülüğünde Uluslararası Adalet Divanından (UAD) konuya ilişkin görüş isteme adımının önemli olduğunu belirtti.
Bristol Üniversitesinden Profesör Bjorge, İsrail'in UNRWA'ya yönelik kısıtlamalarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtti.
Norveç'in öncülüğünde BM Genel Kurulu'nun UAD'den konuya ilişkin bağlayıcı görüş alma adımını AA muhabirine değerlendiren Bjorge,1946 BM Ayrıcalıkları ve Muafiyetlerine dair Sözleşme kapsamında alınacak görüşün, İsrail'in hem yasal kısıtlamaları hem de Gazze'de UNRWA personeli ve tesislerine yönelik saldırıları için hukuki sorumluluk doğuracağını kaydetti.
"Hukuki dayanak güçlü"
Bjorge, UNRWA'nın BM'nin bir kurumu olarak uluslararası hukuktan kaynaklanan belirli haklara sahip olduğunu anlatarak, "UNRWA, diğer BM kurumları gibi, BM Şartı'nın 105. maddesi ve 1946 BM Ayrıcalıkları ve Bağışıklıkları Genel Sözleşmesi kapsamında korunan ayrıcalık ve bağışıklıklara sahip." dedi.
İsrail parlamentosundan geçen yasanın, her iki metni de ihlal ettiğini kaydeden Bjorge, 1946 tarihli sözleşme kapsamında UAD'ye gidilebileceğini söyledi.
İsrail'in ihlallerinin sadece yasal düzenlemelerle sınırlı olmadığını vurgulayan Bjorge, " İsrail'in Gazze'de 200'den fazla, belki şimdi 300'ü aşkın UNRWA personelini öldürmesi ve UNRWA tesislerini yok etmesi de çok ciddi ihlaller teşkil ediyor. Bu tesisler uluslararası hukuk kapsamında dokunulmazlığa sahip ve BM Genel Kurulu bu ihlallere karşı tavır almalı." diye konuştu.
Norveç'in BM Genel Kurulu'ndaki danışma görüşü girişimi
Bjorge, Norveç'in on yıllardır İsrail- Filistin meselesinde arabulucu rol üstlenmeye çalıştığını ancak İsrail'deki mevcut hükümetin tutumu nedeniyle bu rolün değiştiğini söyledi.
" İsrail'deki mevcut hükümet dengeden uzak ve aslında aşırılıkçı bir tutum sergiliyor." diyen Bjorge, "Birçok devlet artık İsrail tarafında muhatap alınacak bir ortak bulamadığını düşünüyor. Bu nedenle arabuluculuk pozisyonundan, Genel Kurul'da bu tür girişimleri başlatma pozisyonuna geçtiler." değerlendirmesinde bulundu.
Bjorge, "Birkaç yıl önce bu tür bir girişime destek vermekte tereddüt edebilecek devletler, şimdi bu girişimin öncülüğünü yapıyor. Bu sadece Orta Doğu ülkelerini değil, Batılı devletleri de kapsıyor. İsrail hükümetinin standartlarındaki düşüş, Avrupa dahil birçok hükümetin İsrail'e ve bölgedeki gelişmelere bakışını değiştirdi." ifadelerini kullandı.
Danışma görüşünün bağlayıcılığı
Profesör Bjorge, 1946 tarihli BM ayrıcalıklarına ilişkin sözleşmenin uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin özel bir hüküm içerdiğini belirterek, "BM Genel Kurulu, UAD'den danışma görüşü isteyebilir. UAD'nin danışma görüşleri genellikle bağlayıcı değildir ancak, 1946 BM Ayrıcalıkları ve Muafiyetlerine Dair Sözleşmesi'ndeki özel hüküm gereği, bu durumda vereceği görüş bağlayıcı olacaktır." dedi.
Bjorge, 1946 tarihli sözleşmenin açık hükmüne dikkati çekerek, "Genel Kurul'un sözleşmenin yorumlanması ve uygulanmasına ilişkin konularda istediği danışma görüşü, taraflar arasında kesin hüküm niteliği taşıyacak. Tıpkı iki devlet arasındaki davalarda olduğu gibi, 1946 Sözleşmesi kapsamındaki danışma görüşü hem BM hem de İsrail için bağlayıcı olacak." diye konuştu.
Bjorge, bu görüşün diğer devletler için teknik olarak bağlayıcı olmasa da uluslararası hukukun ilke ve kurallarını ortaya koyması açısından özellikle BM'nin işleyişini önemseyen tüm devletler için büyük önem taşıyacağını vurguladı.
BM'nin dokunulmazlığı
Bjorge, BM'nin, kuruluşundan bu yana, kurumları, organları ve ajanslarının dokunulmazlığının istisnası olmadığı görüşünde olduğunu belirterek, "BM uygulaması ve diğer uygulamalar çok açık. Eski UAD Başkanı Rosalyn Higgins dahil bu konuda yazan tüm uzmanlar bu görüşü destekliyor." ifadelerini kullandı.
UAD'nin bu konuda net bir karar vermesinin önemli olacağını belirten Bjorge, "Askeri gereklilik veya güvenlik gerekçeleriyle bile bu dokunulmazlığa istisna getirilemez." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail daha önce tazminat ödedi
Bjorge, mahkemenin BM ve organlarının dokunulmazlığına ilişkin hukuku net şekilde ortaya koymasının önemli olduğunu belirterek, 2009'da İsrail'in Gazze saldırısının neticesinde ödediği tazminatın emsal teşkil ettiğini anlattı.
"2009'da İsrail'in Gazze'ye düzenlediği saldırıda UNRWA personelinin öldürülmesi ve tesislerinin yıkılması üzerine, BM Genel Sekreteri bir araştırma komisyonu kurdu." diyen Bjorge, komisyonun İsrail'i UNRWA'nın dokunulmazlığını ihlal etmekten sorumlu bulduğunu ve 10,4 milyon dolar tazminat ödemesi yönünde görüş bildirdiğini söyledi.
Bjorge, "İsrail bu meblağı ödedi çünkü muhtemelen ödemezse 1946 Sözleşmesi kapsamında UAD'den bağlayıcı bir görüş çıkabileceğini biliyordu. Bağlayıcı bir yargı kararıyla büyük meblağlarda tazminat ödeme olasılığını, İngiliz yazar Dr. Samuel Johnson'dan alıntı yapacak olursak, 'İki hafta sonra asılacağınız söylense, aklınızı başınıza toplarsınız'." değerlendirmesinde bulundu.