Islak İmza"Da Kumpas Davası Yarın Başlıyor
CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'e, Ergenekon davasında delil kabul edilen, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesinde ıslak imzası bulunduğu öne sürülerek, "kumpas" kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmada haklarında dava açılan 15'i tutuklu 18 sanık, yarın hakim...
MURAT PAKSOY - CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'e, Ergenekon davasında delil kabul edilen, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesinde ıslak imzası bulunduğu öne sürülerek, "kumpas" kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmada haklarında dava açılan 15'i tutuklu 18 sanık, yarın hakim karşısına çıkacak.
Çağlayan'daki İstanbul Adliyesinde İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince görülecek dava kapsamında sanıkların, "gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercu¨manlık yapma" ve "FETÖ silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından, ayrı ayrı 8,5 yıldan 18'er yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Davada, eski Adli Tıp Kurumu Başkanı Cengiz Haluk İnce, Salih Sala, Ali Arabacı, Nazmiye Aktaş, Kemal Çakır, Özlem Karslı, Lokman Başer, Gürol Berber, Mehmet Akın, Eyüp Kandemir, İsmail Çakır, Ahmet Bülent Özata, İbrahim Savaş Uğurlu, Ahmet Mesut Dudu ve Hakan Kaymak tutuklu sanık, dönemin Jandarma Kriminal Daire Başkanı emekli albay Burhanettin Cihangiroğlu, Hüseyin Bülent Üner ve Kemal Pelit ise tutuksuz sanık olarak yer alıyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başer ile Başsavcıvekili Zafer Koç tarafından hazırlanan 144 sayfalık iddianamede, Ergenekon davasının sanıkları eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Dursun Çiçek ve Serdar Öztürk "müşteki" sıfatıyla, Ergenekon davasının bazı sanıkları ile Genelkurmay Başkanlığı da "suç duyurusunda bulunan" olarak yer alıyor.
Ergenekon davası ve bu davanın sanığı olan müştekilere atfedilen eylemlerin sıralandığı iddianamede, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" isimli belge üzerinde, müşteki Dursun Çiçek tarafından atıldığı iddia edilen imzayla ilgili rapor düzenleyen Adli Tıp Kurumu, Polis Kriminal Laboratuvarı ve Jandarma Kriminal Laboratuvarında görevli 18 sanık hakkında yürütülen soruşturma kapsamında alınan müşteki ifadelerine değiniliyor.
İddianamede, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), yürütülen soruşturmalarda ortaya çıkarılandan çok daha yoğun şekilde devletin tüm kurum ve kuruluşlarına sızdığı, örgütün yapısı ve amaçları doğrultusunda en çok da yargı hizmeti veren kurumlarla bunlara bilirkişilik yapan Adli Tıp, TÜBİTAK ve kriminal daireler gibi devlet birimlerine yerleştiğine dikkat çekiliyor.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesinin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine müteakip, mevzuata uygun olmayan şekilde ele alındığı ve görev taksimatının yapıldığı, istenilen yönde rapor tanziminin sağlanması için şartları uymayan adli tıp uzmanlarının görevlendirildiği, belgeyle ilgili kararın kuruma geldiği gün oy çokluğuyla çıkarıldığı, muhalif kalan üyelerin kurumdan uzaklaştırıldığı belirtilen iddianamede, şöyle devam ediliyor:
"Jandarma Kriminal Daire Başkanlığınca ve Emniyet Kriminal Laboratuvarınca verilen raporlarda, bilimsel gerçeklikten uzak davranıldığı, belge incelemesi yapan uzmanların üzerinde baskı oluşturulduğu, belgenin fluaj incelemesinin yapılmadığı, tüm raporlarda imzanın tersimi basit, taklidi kolay olduğu belirtilmesine ve hatta işin ehli olmayanlar tarafından dahi basitçe taklit edilebilecek nitelikte olmasına rağmen, imzanın müştekiye ait olduğunun kabulü gerektiği hususunda maddi delilleri gösterilmeksizin kanaat bildirildiği, müştekiler Dursun Çiçek ve Serdar Öztürk'ün verilen bu raporlar doğrultusunda tutuklandığı, bu plan konu edilerek Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da soruşturmaya dahil edildiği, tutuklandığı ve hakkında kamu davası açıldığı anlaşılmıştır."
"Doğrudan Zekeriya Öz'e gönderilen belge aslı"
Adli Tıp Kurumu Başkanlığında görevli Haluk Cengiz İnce, Bülent Üner, İsmail Çakır, Lokman Başer, Mehmet Akın, Bülent Özata, Eyüp Kandemir ve Gürol Berber'in eylemlerinin anlatıldığı iddianamede, soruşturma devam ederken, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" isimli belgenin aslının açık kimlik ve adres bilgileri tespit edilemeyen Serkan Çakır isimli şahıs tarafından, mektup ekinde ve posta yoluyla doğrudan soruşturma savcısı Zekeriya Öz'e gönderildiği ve bu aşamadan sonra söz konusu belgeyle ilgili yeni bilirkişi raporları alındığının görüldüğü kaydediliyor.
Sanıklar Bülent Üner, İsmail Çakır, Gürol Berber, Mehmet Akın, Ahmet Bülent Özata ve Eyüp Kandemir'in Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinde 2009 yılının Temmuz ayından sonra kısa aralıklarla görevlendirildikleri, bu görevlendirmeler yapılmadan önce Adli Tıp Kurumu Başkanlığınca verilen 18 Haziran 2009 ve 2 Temmuz 2009 tarihli raporlarda, "belgedeki imzanın Dursun Çiçek'in eli ürünü olup olmadığına ilişkin kanaat verilemeyeceğine" dair raporlar hazırlandığı hatırlatılan iddianamede, bu raporlarda imzası bulunan sanıklardan Lokman Başer'in genişletilmiş heyet tarafından verilen 4 Şubat 2010 tarihli raporda görüşünü değiştirdiği, sanık Mehmet Akın'ın Fizik İhtisas Dairesinde görevlendirildikten üç gün sonra, 19 Ekim 2009 tarihli raporda görev aldığı ve "belgedeki imzanın Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğunun kabulünün gerektiği" şeklinde mütalaa verdiğinin anlaşıldığı belirtiliyor.
"Zekeriya Öz bizzat getirdi"
Dönemin İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarı görevlisi sanıklar Kemal Pelit, Hakan Kaymak, Savaş Uğurlu ve Ahmet Mesut Mudu ile dönemin Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı görevlisi sanıklar Burhanettin Cihangiroğlu, Salih Sala, Ali Arabacı, Nazmiye Aktaş, Özlem Karslı ve Kemal Çakır'ın suça konu eylemleriyle savunmalarına yer verilen iddianamede, Polis Kriminal Laboratuvarının 20 Haziran 2009 ile Jandarma Kriminal Laboratuvarının 23 Şubat 2010 tarihli raporlarında, "Dursun Çiçek adına atfen atılı bulunan söz konusu imzanın Çiçek'in eli ürünü olduğu kanaatine varılmıştır." şeklinde tespitte bulunduğu aktarılıyor.
Ergenekon soruşturması kapsamında, "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" isimli belgeye ayrı bir önem atfedildiği, belgeyle ilgili imza incelemelerinin de bu soruşturma makamları ve ilgili adli kolluk personeli tarafından yaptırıldığına dikkat çekilen iddianamede, "Bu bağlamda bilirkişilik görevini yapan Adli Tıp Kurumu ve Polis/Jandarma Kriminal Laboratuvarı görevlilerinin silahlı terör örgütü yapılanması içerisinde yer alarak veya bu yapı içerisinde yer almamakla birlikte yönlendirilme, baskı, ikna suretiyle söz konusu raporları tanzim ettikleri anlaşılmıştır. TCK'nın 276/1. maddesinde tanımlanan, 'gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma' suçunda; gerçeğe aykırılık, somut olayın gerçeklerine uymama veya bilimsel gerçeklere aykırı olma şeklinde ortaya çıkmaktadır." değerlendirmesinde bulunuluyor.
Soruşturmayı yürüten Zekeriya Öz'ün belgenin ikinci ve üçüncü incelemelerinde, belgeyi Adli Tıp Kurumu Başkanlığına bizzat getirdiği ve kurum başkanı sanık Haluk İnce ile görüştüğü, bu durumun soruşturma usul ve esaslarıyla adli belge inceleme prensiplerine açıkça aykırılık teşkil ettiği vurgulanan iddianamede, incelemeye konu belgelerin mahiyetiyle sayısı dikkate alındığında, suça konu raporlara ilişkin incelemelerin çok kısa bir sürede tamamlanarak hazırlandığı ve genişletilmiş heyetle yapılan incelemede yeterli tartışma yapılmadan blok halinde görüş verildiği dile getiriliyor.
FETÖ/PDY'nin diğer tüm kamu kurum ve kuruluşlarında kadrolaşmasına paralel Adli Tıp Kurumu Başkanlığında da aynı yol ve yöntemleri izlemek suretiyle kadrolaşmaya gittiği, özellikle "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" olarak bilinen belge ile ilgili bilirkişi incelemesi yapılan 2010 yılı ve sonrasında kurumdaki kadrolaşmanın en üst seviyeye ulaştığı vurgulanan iddianamede, örgütün özellikle bu tür incelemeleri yapan Fizik İhtisas Dairesine özel bir önem verdiği ve örgütsel açıdan kurumda istenilen kadrolaşmanın tam olarak sağlandığı anlatılıyor.