İnşaat sektörünün 8 STK'si "deprem" konusunda ortak bildiri imzaladı
Türkiye inşaat sektöründe faaliyet gösteren firmaların üyesi olduğu 8 sivil toplum kuruluşu, deprem konusunda yapılması gerekenlere çok yönlü bakış açısıyla dikkati çekmek ve bu konuda farkındalığı artırmak için ortak bildiri imzaladı.
Türkiye inşaat sektöründe faaliyet gösteren firmaların üyesi olduğu 8 sivil toplum kuruluşu, deprem konusunda yapılması gerekenlere çok yönlü bakış açısıyla dikkati çekmek ve bu konuda farkındalığı artırmak için ortak bildiri imzaladı.
"Ülkemizin Gerçeği Deprem Konusunda Ortak Bildiri" başlıklı metnin imzalanması dolayısıyla düzenlenen toplantıya, Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün, Gayrimenkul ve Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Mehmet Kalyoncu, İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Başkanı Nazmi Durbakayım, Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Ziya Altan Elmas, Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TürkMMMB) Başkanı Süreyya Ural, Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) Başkanı Tayfun Küçükoğlu, Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES) Başkan Vekili Enes Olpak ve Yapı Denetim Kuruluşları Birliği (YDKB) Başkanı Tekin Saraçoğlu katıldı.
TMB Başkanı Mithat Yenigün, buradaki konuşmasında, Türkiye'nin yıllardır deprem sıkıntısı yaşadığını belirterek, bu konuda yol haritası belirlemek ve yapılması gerekenleri tespit edip duyurmak amacıyla bir araya geldiklerini söyledi.
Türkiye'nin deprem gerçeğini unutturmamayı amaçladıklarını dile getiren Yenigün, şöyle devam etti:
"Nasıl bir yol alırız ve periyodik olarak nasıl çalışmalar yapmalıyız ki bu konuyu gündemde tutalım, birlikte hareket edelim. Biz, toplum, kamu kuruluşları hep birlikte kabul edeceğiz ki Türkiye depremle yaşayacak bir ülkedir ancak dünya depreme rağmen yaşanabilir ve tedbirler alınabilir bir teknolojiye sahip. Türkiye'nin de bu teknolojiden istifade etmesi gerekiyor."
Türkiye'de dönüştürülmesi gereken 6,7 milyon bina bulunduğunu ifade eden Yenigün, "Bir yandan onu eritmeye çalışmamız gerekiyor. Bunu STK olarak tek başımıza değil devletle birlikte yapmamız gerekiyor. Biz bu göreve talibiz. Fikirlerimizi, bilgilerimizi, deneyimlerimizi kamu kurumları ile paylaşmaya hazırız." dedi.
Kentsel dönüşüm için el birliği vurgusu
GYODER Başkanı Mehmet Kalyoncu da kentsel dönüşümün amacına ulaşması için kamunun, ilgili sektörlerin ve toplumun tüm kesimlerinin el birliğiyle çaba göstermesi gerektiğini bildirdi.
İNDER Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım, sektörde iş yapan müteahhitlerin mevcut 5-6 milyon riskli yapının oluşmasında katkılarının olup olmadığını kendilerine sormaları gerektiğini, önümüzdeki dönemin riskli yapı yapanların, verdikleri bu zarar için telafi dönemi olduğunu ifade etti.
KONUTDER Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Altan Elmas, "Kentsel dönüşümü hızlandırmak adına hak sahiplerinin kat karşılığı vererek dönüşüm yapma talebinden, kendilerinin maliyeti karşıladığı, devletin de bu durumu teşvik ettiği bir sisteme geçilmesi gerekmektedir." diye konuştu.
Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu da kentsel dönüşüm eylem planına göre gelecek 5 yılda 1,5 milyon konutun dönüştürülmesinin hedeflendiğine dikkati çekerek, 6,7 milyon riskli konutta 22 milyon vatandaşın yaşadığını, kamunun 1,5 milyon konutun kentsel dönüşümüne destek için bugünkü fiyatlarla kira ve taşınmaya ortalama 28 milyar lira, konut üretimine ise 280 milyar lira kaynak aktarması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin kaynaklarının sınırlı olduğunu belirten Küçükoğlu, "Binalarda deprem güvenliği konusunda tüm ümidimizi ucuz kredilere ve kentsel dönüşüm desteklerine bağlamadan, bilinçli hareket ederek kendi kaynaklarımızı da zorlamamız gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
İNTES Başkan Vekili Enes Olpak, deprem riski yüksek bölgelerde yapım işlerini ekonomik, mali, mesleki ve teknik yeterlilikleri en üst seviyede olan, sadece A grubundaki ve mesleki yeterlilik belgeli işçiye sahip firmaların üstlenmesi gerektiğine işaret etti.
YDKB Başkanı Tekin Saraçoğlu da Türkiye'nin içinde bulunduğu dönemde inşaat sektörünün zor günler yaşadığını ifade ederek, "Bu çerçevede gerek doğal afetlere karşı alınacak olan ekonomik önlemler, bugünün ve geleceğin planlanması yönünde büyük önem taşımaktadır." dedi.
TürkMMMB Başkanı Başkanı Süreyya Ural da yatırımların ilk planlama aşamasından başlayarak, doğru ve yetkin mühendislik yaklaşımları kullanılarak, yürürlükteki yönetmelik ve yapı standartlarına uygun şekilde projelendirilmesi, detaylandırılması ve inşaatların bağımsız denetim ve kontrol hizmetleriyle yapılması gerektiğini vurguladı.
Ural, bir soru üzerine de TBMM Deprem Araştırma Komisyonu'na görüş vermek istediklerini ancak henüz davet almadıklarını bildirdi.
Bildiride yer alan konu başlıkları
Ortak bildiride, Türkiye'de depremin toplumun belleğine büyük kayıplar ve derin acılar yüklemiş bir numaralı doğal afet olduğuna işaret edildi.
Depremin, ekonomik, sosyal, kültürel, yasal ve teknik tüm boyutlarıyla algılanması ve yönetilmesi gerektiği ifade edilen bildiride, söz konusu doğal afetle mücadelenin, afet öncesi, afet anı ve bir sonraki depreme kadar olan dönemi kapsayacak kesintisiz bir şekilde ele alınması gerektiği belirtildi.
Bu amaçla 7 konu başlığı belirlenirken bu başlıklar ve içerikleri şöyle sıralandı:
"????- Ehil yapı müteahhidi: Özellikle bina yapımında, projenin gerektirdiği teknik ve mali yeterliliklere sahip olan tecrübeli müteahhitlerin iş üstlenmesini sağlayacak bir yeterlik sınıflandırmasına ihtiyaç vardır. Deprem riski yüksek bölgelerde, yapım işlerini üstlenecek müteahhitlerde daha yüksek yeterlilik kriterleri aranmalı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayımlanan yönetmelik, büyük bir adım olarak değerlendirilmekte ve sektör için hayati önem taşımaktadır. Bu düzenlemenin etkin ve verimli bir şekilde hayata geçirilmesiyle depreme dayanıklı, güvenilir yapılardan oluşan kentlerin inşası mümkün olacak.
Güçlü yapı denetimi: Ülkemizde sağlam, güvenli ve depreme dayanıklı yaşam alanları oluşturmak amacıyla yapı denetiminin zemin ve temel etütleri aşamasından başlayarak inşa süreçlerinin her evresinde etkin bir şekilde işletilmesi şarttır. Bunun için yapı denetim sistemi güçlendirilmeli, yapı denetim şirketlerinin mesleki deneyimi ve teknik bilgisi yüksek personel istihdam olanakları artırılmalı ve arsa sahibi, yatırımcı, müteahhit, proje müellifi, yapı denetçisi arasındaki ilişki, yetki, sorumluluk, haklar düzeninde yaşanan sıkıntılar tespit edilerek giderilmelidir.
Yetkin mühendislik sistemi: Bina tasarımlarının zemin ve temel etütlerine uygun, doğru mühendislik çalışması ve uygun yapım tekniği ile doğru malzeme öngörülerek gerçekleştirilmesi, yapı üretimi ve yapı denetimi süreçlerinde gerekli teknik bilgi ve donanıma sahip mühendislik hizmeti verilebilmesi için saha tecrübesini ve meslek içi eğitimi dikkate alan bir yetkin uzman mühendislik sisteminin önemli katkı sağlayacağına inanılmaktadır.
Mesleki yeterlilik belgeli iş gücü: Sektörde mesleki eğitime verilen önem artırılmalı, Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından verilmiş Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi iş gücünün istihdamı teşvik edilmelidir. Sektörün talep ve beklentileri ile gelişen teknoloji göz önünde bulundurularak inşaat sektöründe faaliyetini sürdüren firmalar ile eğitim kurumları arasındaki iş birliği artırılmalıdır. Özellikle, işçi ile mühendis arasındaki teknik iş gücünün yeterli yetkinlikte ve sayıda olmasının sağlanması, niteliklerinin geliştirilmesi için meslek liseleri ve yüksekokullardaki eğitim programların sayısının ve kalitesinin artırılması önem taşımaktadır.
Kaliteli malzeme: Barınma, eğitim, sağlık, ticaret gibi ihtiyaçların karşılandığı gerek konut, iş yeri gerekse kamu hizmeti veren tüm yapıların doğru malzeme ile inşa edilmesi sağlanmalıdır. İnşaat uygulamalarında gelişen teknolojiler malzeme üretimi süreçlerine adapte edilmeli, deprem ve doğal afetler karşısında yeni yapım metotlarının hayata geçirilmesi, yeni jenerasyon malzemelerin ve inşaat sistemlerinin kullanılması teşvik edilmelidir.
Çok yönlü imar mevzuatı: Deprem riskinin yüksek olduğu ülkemizde kentsel dönüşüm hayati önem taşımaktadır. Şehirlerde zemini zayıf olan ve zemin sıvılaşması riski bulunan bölgelerin mikro ölçekte detaylı tespit edilmesi gerekmektedir. Parsel bazlı kentsel dönüşüm veya yapılaşma sistematiği yerine mahalle bazlı, mümkün olmayan yerlerde ise ada bazlı modeller oluşturulmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılarak altyapı, ulaşım, trafik yükü gibi temel konular ile otopark, yeşil alan, sosyal alanlar gibi sosyal donatıların da dahil olacağı, yarının ihtiyaçlarını göz önüne alan tümleşik bir imar planlaması yaklaşımı benimsenmelidir. Binalara tüm kritik yapım süreçlerini ve bilgilerini içeren bir kimlik belgesi verilmesini temin edecek yasal düzenleme gerçekleştirilmelidir. Kentsel dönüşümün kent planlaması bozulmadan, bölgesel yoğunluğu artırmadan verimli bir şekilde hayata geçirilmesi için alternatif finansman modellerini teşvik edecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Belediyelerin, kentsel dönüşüm planlama ve uygulama süreçlerinde merkezi yönetim tarafından yönlendirilmesi ve desteklenmesi yararlı olacaktır. Bina inşaat süreçlerinde yer alan tüm tarafların sorumlulukları imar mevzuatında netleştirilmeli, sorumlulukların çok taraflı yapı içinde azaltılması engellenmelidir. Bu sorumluluklar sigorta uygulamalarıyla güçlendirilmelidir.
Bilinçli kamuoyu: Afet riskini azaltmak ve afetlere hazırlık konusundaki farkındalığın artırılması, deprem tatbikatları yapılarak vatandaşın eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi önem arz etmektedir. İlkokul çağından başlamak üzere toplumda bir bilinç oluşturulması gerekmektedir. İlgili bakanlıkların, yerel yönetimlerin farkındalığı artırıcı etkinliklerine sivil toplum kuruluşları olarak destek sağlanacaktır."