İmamoğlu: "İbb'nin Gayrimenkulleri Hatice ve Fehime Sultan Yalılarına El Konulmak İsteniyor"
İstanbul Boğazı'nda kameraların karşısına geçen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, belediyeye ait Hatice ve Fehime Sultan yalılarına el konulmak istendiğini söyledi. İmamoğlu, "Belediyemiz kendisine ait bu binayı koruma altına almak istedi. Ama ne yazık ki içeri dahi sokulmadık. Sözleşmesi mahkeme kararı ile feshedildi. Ama bu feshe rağmen binayı işgal eden insanların önüne yine kolluk güçleri geçti ve biz binaya giremedik. Kamu çalışanlarına işini yaptırmayan yine ne yazık ki kolluk gücü oldu" dedi.
Haber: EDDA SÖNMEZ - Kamera: ADEM KARABAYIR
İstanbul Boğazı'nda kameraların karşısına geçen İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, belediyeye ait Hatice ve Fehime Sultan yalılarına el konulmak istendiğini söyledi. İmamoğlu, "Belediyemiz kendisine ait bu binayı koruma altına almak istedi. Ama ne yazık ki içeri dahi sokulmadık. Sözleşmesi mahkeme kararı ile feshedildi. Ama bu feshe rağmen binayı işgal eden insanların önüne yine kolluk güçleri geçti ve biz binaya giremedik. Kamu çalışanlarına işini yaptırmayan yine ne yazık ki kolluk gücü oldu" dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, bugün Ortaköy İskelesi'nden deniz taksi ile geçtiği teknede basın toplantısı düzenledi. İmamoğlu, Boğaz'da bulunan belediyeye ait Hatice ve Fehime Sultan yalılarına el konulmak istendiğini söyledi. Söz konusu yapıların çürümeye terk edildiğini ancak İBB'nin kendisine ait bu binayı koruma altına almak istemesinin engellendiğine dikkati çeken İmamoğlu, "Kamu çalışanlarına işini yaptırmayan yine ne yazık ki kolluk gücü oldu. Onların desteği ile kamunun mülkünün korunacağı yerde içerideki kişi ya da bu işin arkasında kim var bilemiyorum ama onlar korundu" dedi.
İmamoğlu, basın toplantısında şunları söyledi:
"İSTANBUL HALKININ MALINI GASP ETMEYE DÖNÜK BİR SÜRECİN AÇIKLAMASINI YAPMAK İÇİN BURADAYIM: Yine İstanbul halkının malını gasp etmeye dönük, İstanbul yönetiminin İstanbul halkı adına mücadelesinin önüne ne yazık ki devletimizin başka kurum ve kuruluşlarını kullanarak, ucunda hangi kişinin, hangi kurumların ya da şirketlerin çıkarının olacağının olacağını henüz bilemediğimiz; yarın öbür gün daha önce yaşadığımız trajik birtakım uygulamaların bir benzerinin yaşanma ihtimalini ön gördüğümüz bir sürecin açıklamasını yapmak için buradayım.
BU İKİ YAPI OSMANLI DÖNEMİNİN İKİ ÖNEMLİ KADIN SULTANINA AİT: Birinci Boğaz Köprüsü'nün hemen alt bölümünde, arkamızda Ortaköy'le başlayan ve Kuruçeşme'ye doğru devam eden bu süreçte hemen arka tarafta iki önemli yapıyı görüyorsunuz. Biri daha görünür bir tanesi ise bir şantiye görünümlü iki yapı. Bu iki yapı Osmanlı döneminin iki önemli kadın sultanına ait. Biri Fehime Sultan diğer de Hatice Sultan yalıları. İl Özel İdaresi ile Türk Hava Yolları DOCO iş birliğinin ortaklığı arasında yapılan 25 yıllık sözleşme süreci ve ardından bu yalıların İBB'ye devriyle yaşanan birtakım hususların tarihçesi. Onun için kısa bir açıklama olmayacak.
BU MÜLKİYET 8 AĞUSTOS 2014'TE İBB'YE DEVREDİLİYOR: İl özel idarelerinin kapatılmasıyla onlara ait bazı yapıların belli kurum ve kuruluşlara dağıtılması söz konusu olmuştu. Bunun biraz öncesinde burasının İl Özel İdaresi'ne ait olduğu dönemde 7 Ocak 2009 yılında THY ve DOCO arasında bir sözleşme yapılarak 25 yıllığına restore edilerek işletilmesi hususunda bir sözleşme imzalandı. 2011 tarihinde yer altına ilave otopark yapılmasıyla ilgili bir talep doğrultusunda bu talep uygun görünüyor, bu otoparkın yapılması karşılığında sözleşme süresi ek protokol ile 31 yıla çıkarılıyor. İl özel idarelerinin kapatılması sonrasında o dönemin yetkilileriyle beraber Valiliğin Devir Paylaştırma Komisyonu kararı ile bu mülkiyet 8 Ağustos 2014'te İBB'ye devrediliyor. Bu tarihten sonra bu yapılar İBB'nin mülkü olmuştur. Sözleşmeye esas bütün ödemeler de İBB tarafından sürdürülmüştür. Devirden önce turizm alanı olan, otel fonksiyonuna dönüştürülen ve yapının, projenin o şekilde tariflendiği bir süreç sonrasında bu yapılar yine otel iken İBB'ye İl Özel İdaresi tarafından devrediliyor. Pazartesi günü, buranın İstanbul halkının elinden alınması sürecine dair oluşturulan mesnetin nasıl uydurma olduğuna dair bir açıklamam olacak. Onun için altına çiziyorum. Burası turizm alanı, bir otel binası ve bu şekilde işletilmek üzere kiraya verilmişken, 2014 yılında kanunen kurulan komisyon tarafından yapının mülkiyeti İBB'ye geçiyor.
RESTORASYON SÜRECİ TAMAMLANMIŞ OLMASI GEREKİRKEN 13 YILDIR DURDURULMUŞ: Burada o süreçten sonra takip başlıyor. Bir kere altını çizelim, burası 2012 yılında bitirilmesi istenen bir proje. Sözleşmenin 2 ve 9. maddelerine göre açık olarak 3 yıl içerisinde bitirilip başlaması gereken restorasyon sürecinin tamamlanmış olması gerekiyor. Ama 13 yıldır burası bırakın bitişi, durdurulmuş, yanlış imalatların olduğu sıkıntılı bir sürecin içerisine dahil olmuştur. Biz İstanbul halkına ait her yapıya sahip çıktığımız gibi terk edilmiş ve hiçbir şekilde ilgilenilmemiş bu yapılara sahip çıkan bir yönetim olduk. İnşaatın sürdürülmediğini gördük. Tüm uyarılarımıza rağmen de faaliyetler devam ettirilmemiştir.
YAPILARIN MİNİMUM DEĞERİ 7 MİLYAR LİRA: Bağımsız değerleme firmalarının çalışmalarında buraların minimum 7 milyar lira civarında bir değere sahip olduğu da ortadadır. Dolayısıyla biz bunu bir şirketin insafına terk edemezdik. O bakımdan arkadaşlarıma talimat verdim, sözleşmeden doğan haklarımızı da kullanarak bu mülke sahip çıkmamız gerektiğini söyledim. Arkadaşlarım bir bilirkişi süreci başlattılar. Bu rapor doğrultusunda da sözleşmeyi feshettiler. Çünkü binamız gerçekten çürümeye terk edilmişti. Burada özellikle yaptığımız tespitlerde 4 Şubat 2022'de Koruma Kurulu tarihli yazıyla da ispat ediliyor ki yapının çürümeye terk edildiği ortaya konuldu. Dolayısıyla Koruma Kurulu tarafından da bize acilen bu yapıya müdahale etmemiz konusunda talimat verildi. Artık binanın üzerinde bitkiler ağaçlar büyümekte. Yapı gerçekten sahipsiz.
BELEDİYEMİZ KENDİSİNE AİT BU BİNAYI KORUMA ALTINA ALMAK İSTEDİ, NE YAZIK Kİ İÇERİ DAHİ SOKULMADIK: Bina kamuya ait. Bu binayı biz korurken karşımıza talimatlandırılmış kolluk kuvvetleri çıkıyor. Trajikomik, acı bir durum yapıyoruz. İstanbul'daki yönetim bunu bize birkaç yerde daha yaşattı. Arkasında kim var ise bu tür davranışları dün kınadığım gibi bugün de kınıyorum. Elbette bazen yapabileceğimiz şeylerin sınırını biliyoruz. Ama bu tarz kötü kamu gücünün kötü kullanım şekillerin asla unutulmayacağını, yeri geldiğinde hukukun da bu talimatları verenlerden hesap soracağını adım gibi biliyorum. Belediyemiz kendisine ait bu binayı koruma altına almak istedi. Ama ne yazık ki içeri dahi sokulmadık. Sözleşmesi mahkeme kararı ile feshedildi. Ama bu feshe rağmen binayı işgal eden insanların önüne yine kolluk güçleri geçti ve biz binaya giremedik. Kamu çalışanlarına işini yaptırmayan yine ne yazık ki kolluk gücü oldu. Onların desteği ile kamunun mülkünün korunacağı yerde içerideki kişi ya da bu işin arkasında kim var bilemiyorum ama onlar korundu.
NE İÇERİ GİREBİLİYORUZ NE BİNAYI TESLİM ALABİLİYORUZ: Her defasında kolluk kuvvetleri belediye çalışanlarımızın binaya girişini engelledi. Hatta güç kullanırcasına engelledi. Bu süreçlerin tamamı tutanaklarda var. Mayıs ayından bu yana kaymakamlığın hukuksuz yazısı ile bu alana engellenen girişimiz, ne yazık ki kamu gücü kullanılarak yerine getirilmesi engellenmiştir. Bu bir suçtur. Aralıktan bu yana resmen gözümüzün önünde işgale uğramış zarara uğratılan binamıza İBB mülk sahibi olarak alınmıyor. Ne içeri girebiliyoruz ne binayı teslim alabiliyoruz. Ardı ardına açtığımız davalar da ne yazık ki bekletiliyor yargıda hüküm verilmiyor. Kamunun kamuyu şikayet etmesi kamu ahlakı alan bu ülkenin malını savunmayı kendine şiar edilmiş ben ve arkadaşlarım bu konuyu dile getirmenin ne kadar ağır olduğunun farkındalar. Bu konunun sulh içerisinde çözülmesi için defalarca girişimlerde bulunduk. Kolay değil yani, devletin bir kurumu devletin bir başka kurumunun bu kadar ayıp davranışının şahsı koruma davranışının açıklanması kolay bir iş değil. Ben şu anda zor bir iş yapıyorum.
HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ YARATICI HÜKÜMET MENSUPLARININ GİRİŞİMLERİ BİTMİYOR: Trajikomik durum bitmiyor. Her zaman olduğu gibi yaratıcı hükümet mensuplarının girişimleri bitmiyor. Tarihin binaların baktılar ki İBB bir avuç insanın değil halkın çıkarını koruyacak o zaman biz bu mülkü İBB'nin elinden alalım istediğimiz gibi işi kıvıralım başkalarına paketlemeye devam edelim. Bakın bu kadar net bir anlayış. Son olan şu valilik tarafından İBB'ye yazı yazılıyor. Bu komik tiyatro Çevre Şehircilik Bakanlığı'ndan başlıyor. Yazarken de yazının gerekçesi o kadar komik ki 'Efendim geçmişte burası İBB'ye devredilmiş ama aslında burası bir okulmuş.' Diyor ki taşınmazların vasfı ve üzerinde kamu hizmetleri dikkate alınarak ilgisine göre ilgili idarelere devrinin amaçlandığı okul, cami, karakol binası gibi binaların vasfı nazara alınarak belediyeler tarafından tescilinin mümkün olmadığına, yani biz bunu belediyeden alacağız komunun ilgili birimine devredeceğiz. Tam bir komedya. Milletin aklıyla dalga geçme.
ARKADAŞLARIM YARIN DA O YAPIYA GİDECEKLER: Arkadaşlarım yarın da o yapıya gidecekler. Bu toplantı yapılana kadar, oraya giriş işlemleriyle ilgili mücadelesini yapacaklar. Pazartesi günü, kurul toplantısını en güçlü şekilde bütün bürokrasi arkadaşlarım ve tabii ki özellikle Millet İttifakı'nın Grup Başkanvekilleri hem Doğan Bey (Subaşı) hem İbrahim Bey (Özkan) hem Cumhuriyet Halk Partisi adına hem İYİ Parti adına süreci valilikte bizzat gözlemleyeceklerdir. Bu yaptığımız girişimlerin gördüğü muameleyi, yarın da öbür gün de kamuoyunun, siz değerli basın mensupları vasıtasıyla, izlemesini tavsiye ediyorum. Daha sonra pazartesi alınacak kurul kararını da dört gözle bütün ülkemizin, milletimizin ve şehrimizin, hemşehrilerimizin takip edeceğini ve süreçleri sizlerle beraber takip edeceklerini şimdiden görüyorum. Burada 16 milyon vatandaşımızın hakkı ve hukuku var. 13 yıllık zararı var.
9 AYDIR SABREDİYORUZ, UZLAŞMA İÇİNDE ÇÖZÜM ARIYORUZ: Bunun gibi, İstanbul'da yeniden hayata geçirdiğimiz, yok olmaya yüz tutmuş alanları yeniden yaşamla buluşturduğumuz, çürüyen binaları yurda çevirdiğimiz ya da bertaraf edilen kaynakların kreşe döndüğü, bu şehrin çocuklarının, fakirin, fukaranın, yoksulun evine yapılacak bir lira dahi daha fazla yardımın ya da yardımlaşmanın çabası içerisinde bir olan yönetimin burada kaynaklarının nasıl gasp edilmeye çalıştığının bir örneğidir. Bu bağlamda bu ayıp sürecin elbette pazartesine kadar sona erdirilmesini diliyorum. Bu komisyonun yanlış toplandığı, usule uygun olmadığı noktasında da idari mahkemelerle ilgili başvurumuzun yapıldığını siz değerli basın mensuplarına ve değerli kamuoyuna kıymetli İstanbullu hemşehrilerime, vatandaşlarıma duyuruyorum. Süreci takip ediyoruz. Tekrar altını çizeyim: Gerçekten devletin kurumunun, bir başka devletimizin bir başka kurumları ve kurumu ve kurumları vasıtasıyla yapılan bir yanlışı hukuksuzluğu anlatmanın sıkıntısı içerisindeyim. Utanç duyuyorum. 9 aydır sabrediyoruz. 9 aydır uzlaşma içerisinde buna çözüm arıyoruz. Kapıdan içeri girmememiz için devletin mülkü idari amirlerinin, kişilerinin yöneticilerinin neler yaptığını sizlere anlatmak kolay bir iş değil. Bu zorluklarla bu cümleleri kurdum.
BİNAYI GASP EDEREK ALMAYI HESAPLIYORLAR: Kaldı ki bu tür kamu yapılarının devirlerinde bile başka şehirlerde örnekleri var kamu yararına kamu yapıların devrinde bile yine devredilen kurum haklı görünmüş. Bu şekilde İBB'den burayı alıp biz burayı tekrar hazineye devredeceğiz valilikte bir komisyon kurduk, neymiş adı devir tasfiye paylaştırma komisyonu. Devredelim tasfiye edelim sonra da paylaştıralım. Nasıl paylaştırılacaksa! Pazartesiye bir çağrı yapılıyor bu kurul marifetiyle İBB'nin mülkünü Hazine'ye devretme girişimi. İBB'den tek üye. Karar verici yani valiliğin hükmü altına 6 üye. Zaten karar 6'ya 1 yazılmış. Binayı gasp ederek almayı hesaplıyorlar."