İletişim Başkanlığından "Uluslararası Doğu Akdeniz Konferansı"
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Gülnur Aybet, Doğu Akdeniz'deki sorunun geniş bir Akdeniz sorunu haline geldiğini belirterek, "Son dönemde hem Yunanistan hem de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) son derece maksimalist bir yaklaşımla bu meseleye yaklaşmaya çalışması bunun nedenlerinden biri.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Gülnur Aybet, Doğu Akdeniz'deki sorunun geniş bir Akdeniz sorunu haline geldiğini belirterek, "Son dönemde hem Yunanistan hem de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) son derece maksimalist bir yaklaşımla bu meseleye yaklaşmaya çalışması bunun nedenlerinden biri." diye konuştu.
Aybet ile Hudson Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Mike Doran, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca video konferans yoluyla düzenlenen "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de Hakkaniyet ve İşbirliği Vizyonu" başlıklı "Uluslararası Doğu Akdeniz Konferansı"nda birer konuşma yaptı.
Doğu Akdeniz'de hakkaniyet ve iş birliği üzerinde durulması gerektiğini belirten Aybet, Akdeniz'de bir şekilde oluşturulmuş istikrarın da tehlikeye girdiğini belirtti.
Sorunun geniş bir Akdeniz sorunu haline dönüştüğünü ifade eden Aybet, "Sadece enerji kaynaklarının çıkartılması ve aranması ile ilgili bir mesele değil diğer devletleri de ilgilendiren bir dizi sorun haline geldi. Mevcut sorunlar ise büyümüş ve tüm bölgeye yayılmış oldu." ifadesini kullandı.
Aybet bunun sebebini de "Son dönemde hem Yunanistan hem de GKRY son derece maksimalist bir yaklaşımla bu meseleye yaklaşmaya çalışması bunun nedenlerinden biri." sözleriyle açıkladı.
İki ülkenin sadece deniz yetki alanlarının belirlenmesinde değil buradaki doğal kaynakların paylaşılması konusunda da hakkaniyetten uzaklaştığını belirten Aybet, "AB ve ABD'nin de tek taraflı olarak Yunanistan'ın tarafını tuttuğu bir süreç yaşandı." dedi.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki tüm girişimlerin dışında bırakılması gibi bir durumun yaşandığına da işaret eden Aybet, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediği gibi mutlaka bu bölgedeki kaynakların hakkaniyetli bir şekilde dağıtılması gerekiyor. Bunu sağlayabilecek iş birliği mekanizmalarının oturtulmuş olması gerekiyor. Bölge ülkeleri ya da dışarıdan bazı etken ülkelerinde tek taraflı politikaları takip etmemesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
"İhtiyacımız bölgesel istikrar"
Aybet, Akdeniz'de iş birliği amacıyla başlatılan girişimlere de atıfta bulunarak, bunların geniş kapsamlı ve tüm ülkelerin temsil edileceği şekilde olması gerektiğini söyledi.
Barselona Süreci gibi Akdeniz'de iş birliği çalışmalarını hatırlatan Aybet, "İstikrar sağlayabilmek ve bir Avro-Atlantik bölgesi oluşturabilmek için soğuk savaş sonrası dönemde farklı ihtiyaçlar vardı. Şu anki ihtiyaçlar farklı. Batıda bir yerlerde yapılmış bambaşka bir tasarıma ihtiyacımız yok. Şu anda bizim ihtiyacımız olan bölgesel istikrar sağlayabilecek, ihtiyaçlara karşılık verebilecek ve kapsayıcı bir yaklaşım." dedi.
EastMed Gaz Forumu'na da değinen Aybet, bu oluşumun birtakım ayrımlara gittiğini de ifade etti.
"NATO'yu bölecek bir yaklaşım hiçbirimizin istediği bir şey değil"
Aybet, Türkiye'yi dışlayıcı yaklaşımların ABD tarafında da görüldüğünü söyleyerek, "Özellikle GKRY'ye yönelik yaklaşımların teşvik edildiğini görüyoruz. GKRY, İsrail ve Yunanistan arasında Türkiye'ye karşı iş birliği kimsenin çıkarına hizmet etmez. NATO'yu bölecek bir yaklaşım hiçbirimizin istediği bir yaklaşım değil. EastMed Gaz Forumu, transatlantik ilişkilerin asıl özünü oluşturan anlayışa da karşıdır." sözlerine yer verdi.
ABD'nin Yunanistan ve GKRY'yi tek taraflı destekleyici yaklaşımlarının, sorunun çözümüne faydası olmadığını ifade eden Aybet, "Bizim ihtiyacımız olan tutarlı bir yaklaşım ve bu yaklaşımın bütün devletlerin çıkarlarını ve haklarını gözetecek şekilde olması, kaynakların hakkaniyetli ve eşit bir şekilde paylaşılmasının sağlaması." dedi.
Aybet, Yunanistan'la görüşmelerin başlaması ve bunun AB ile ABD tarafından desteklenmesinin olumlu bir adım olduğunu da sözlerine ekledi.
"ABD'nin güvenliği düşünüldüğünde Türkiye'nin önemini iyi anlamak gerekiyor"
Doran da konuşmasında, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini neo-Osmanlıcılık olarak algılayan ciddi bir kesim olduğunu fakat Türkiye'nin yaptıklarını bu şekilde yorumlamanın manası bulunmadığını söyledi.
Doran, bu fikre kapılanların endişelerini anladığını ama bu düşünceyi barındıran çok kişinin olmasının kendisini kaygılandırdığını aktardı.
ABD'nin bölgeden çekildiğine ve eskisi gibi varlık göstermediğine dikkati çeken Doran, bugün Doğu Akdeniz'de dışlanan ve yalnız bırakılan Türkiye'nin 2014-2015 yıllarına bakıldığında bölgenin sorunlarına çözüm üretebilmek için ilgili aktörler tarafından süreçlere dahil edilmesinin istendiğini hatırlattı.
Doran, bu meseleyi gözlemleyenlerin Türkiye'nin haklarını görmezden gelmemeleri, Doğu Akdeniz'de sular ve kaynaklar üzerinde hakkaniyetli bir paylaşımdan yana tavır takınmaları gerektiğini belirterek, şöyle dedi:
"Üzerine düşünülmesi ve anlaşılması gereken başka bir konu AB neden Türk halkının isteğinin dışında bir pozisyonda duruyor? Türkiye önemli bir NATO üyesi ve AB'nin, Batı'nın güvenliği için önemli bir rol oynuyor. Bölgedeki sorunların çözümü noktasında Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda öneminin daha da arttığını göreceğiz. ABD'nin güvenliği düşünüldüğünde Türkiye'nin önemini iyi anlamak gerekiyor. Bu gerçeği bir tarafa atıp olayı neo-Osmanlıcılığa bağlamanın herhangi bir açıklaması yok. ABD'nin ve Batı'nın Doğu Akdeniz'deki durumu daha iyi kavrayabilmesi için biraz Fransa'nın gündemine bakması ve bu gündemlerin arkasında durmak gereken konular olup olmadığını kavraması gerekir."