Hidayet Karaca "Fetö Çatı Davası"Nda Savunma Yaptı
Darbe girişiminden önce açılan ve aralarında terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de yer aldığı 73 sanığın yargılandığı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında savunmasına başlayan eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, "televizyon...
Darbe girişiminden önce açılan ve aralarında terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de yer aldığı 73 sanığın yargılandığı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında savunmasına başlayan eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, "televizyon yayıncılığının, film senaryosunun suça sebep olduğunun savunulamayacağını" kaydederek, "İnce Memed'in yaptıklarından dolayı Yaşar Kemal'i tutuklamak ne kadar mantıklıysa, benim özgürlüğümden mahkum edilmem de o kadar mantıklıdır." dedi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın 11'inci duruşmasına tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, Alaeddin Kaya, Ali Çelik, Abdülkadir Aksoy, İlhan İşbilen ve Kazim Avcı ile bazı müştekiler ve tarafların avukatları katıldı. Sanık Dilaver Azim ile tutuklu bulunduğu cezaevinden telekonferans sistemiyle bağlantı kurulan duruşmada, sanıklardan Karaca savunmasına başladı.
İstanbul'dan gece çok geç saatte yola çıktıklarını, zor şartlarda savunma yaptığını ifade eden Hidayet Karaca, "Kadere inanan bir yapım var. Yaşananların, Rabb'imin hikmeti olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
"Ortada savunma yapacak ne iddia, ne suç olduğunu" öne süren Karaca, "yorumlara dayalı, zoraki suçlamalarla 27-28 aydır özgürlüğünün elinden alındığını" söyledi.
İstanbul'da devam eden "Futbolda şikede kumpas" davası ile "Tahşiyecilere kumpas" davalarında da "terör örgütü yöneticiliği" suçundan yargılandığını anlatan Hidayet Karaca, bu davaların birleştirilmesini talep etti.
"İnsanlık tarihi boyunca belki de en anlaşılmaz davanın sanığı olduğunu" söyleyen Karaca, "iddianamenin her satırında hukuka aykırılıklar bulunduğunu, olmayan suçun ısrarla yüklenmek istendiğini, gerçek deliller bulunamayınca iftiralara, niyet okumalara, açık kaynak bilgilerine ve gizli tanık beyanlarına başvurulduğunu" iddia etti.
"İnce Memed'in yaptıklarından..."
Bir televizyon yöneticisi ve gazeteci olarak yöneticisi olduğu kanalın yayınları dolayısıyla en ağır suçlarla itham edildiğini kaydeden Hidayet Karaca, şöyle devam etti:
"İnce Memed'in yaptıklarından dolayı Yaşar Kemal'i tutuklamak ne kadar mantıklıysa, benim özgürlüğümden mahkum edilmem de o kadar mantıklıdır. Haberde, programda, dizilerde geçen kelimelerin devlet görevlileriyle, hakimle, savcıyla ne ilgisi var? Televizyonda tek gelir reklamdır. O da izlenme oranlarına göre dağılır. Yüzlerce kişinin çalışıp, sanat eseri üretip, televizyonda yayınladığı programda mesaj vermek mantıklı mı? 'Türkiye'de olup bitenlerin servis edilmesi' diye bir suç olabilir mi? Bu yayınlar milyonlarca insana açık.
Anadolu Ajansı kurmuşsunuz, olanları görüntülü ve yazılı olarak servis etsin diye. DHA var, diğer haber ajansları var, yurt dışı ajansları var. Bu aleni yayınlar hem yurt içinde, hem yurt dışında seyredilmiştir. Tüm toplum aynı kanalı seyretmez, seyrettiğinden de aynı sonucu çıkarmaz. Savcı Bey 'algı oluşturmak' diyerek zihinleri bulandırıyor. Bunlar suç kabul edilirse, bir filmdeki cinayet sahnesinin senarist, yapımcı, oyuncularının tutuklanması gerekir. Eğer bir gün 'Arka Sokaklar' ekibi tutuklanırsa, şaşırmayalım. Televizyon yayıncılığının, film senaryosunun suça sebep olduğunu savunmak, akılla izah edilemez. Yayıncılıktan algı üretilip, örgütlü suç işlendiği iddiası mümkün değil. Algının suç olduğu hangi kanunda yazılıyor?"
"Savcının bu tabirini kabul etmiyorum"
Karaca, 25 yıl gazetecilik yaptığını, daha önce sürekli basın kartı sahibi olduğunu belirterek, "İmamlık, müezzinlik gibi eğitim isteyen işlerde tahsil yapmadım. Savcının bu tabirini kabul etmiyorum. Samanyolu Yayın Grubu'nda koordinasyon görevi yapıyordum. Oradaki bütün yayınların hukuka ve demokrasiye uygun olduğundan tereddüdüm yok. Hakkımdaki tutuklama kararı ve isnat edilen suçlamalar, tamamen Samanyolu Grubu'nun yayınlarından, iftiralardan ve yanlış anlamalardan kaynaklanmaktadır. Samanyolu televizyonunun programlarındaki diyaloglar, algı operasyonu nitelenerek, suçlama konusu yapılmış. Oysa kamuoyu oluşturmak, toplumu yönlendirmek medya organlarının görevleri arasındadır." şeklinde konuştu.
Anayasanın düşünce ve kanaat hürriyetine ilişkin hükümlerinden, Anayasa Mahkemesi ve AİHM'nin bu yöndeki kararlarından bahseden Hidayet Karaca, "Anayasa Mahkemesi, hakkındaki haberler üzerine, Bedrettin Dalan'ın şeref ve itibarının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı bireysel başvuruyu kabul etmedi. Can Dündar'ı da tahliye etti, çok iyi yaptı ama Hidayet Karaca'ya gelince daha kararını vermedi." değerlendirmesinde bulundu.
Karaca, hakkındaki soruşturmaların, "gizlilik kararı" olmamasına rağmen tutuklanmasından önce kendinden gizlendiğini, tutuklanana kadar kendisinden kimsenin şikayetçi olmadığını, müşteki ifadelerinin ve bazı delillerin tutuklandıktan sonra temin edildiğini savundu.
"İnsanların kanına girdiniz"
Hidayet Karaca, Samanyolu Yayın Grubu Başkanlığı görevini yürüttüğünü, yayın içeriğinden sorumlu müdürler bulunduğunu, kendisinin hukuksal açıdan içerikten sorumlu tutulamayacağını öne sürdü.
Yayın grubunun hem mahkemeler hem de RTÜK tarafından denetlendiğini ifade eden Karaca, görev yaptığı süre boyunca hiçbir zaman yayınlar nedeniyle mahkeme tarafından çağrılmadığını belirtti.
Muğlak ifadelerle suçlandığını iddia eden Hidayet Karaca, şunları söyledi:
"Hukuk devletinde yaşıyoruz. Hükümet programlarını bugün eleştiren sayısız insan var. Bunlar düşüncelerini ifade ettiklerinden dolayı suçlu mu oluyorlar? Bana savcı diyor ki 'Devletin Suriye politikasını neden televizyonunuz eleştiriyor?' Suç mu bu? Herkes aynı şekilde yayın yapmak zorunda mı? Biz her görüşten kişilere programımıza çıkmalarına dair davetler gönderdik. 14 yıl bizim kanalımızda düşüncelerini anlattılar. Casusluk mu yaptık? Neyi ifşa ettik? Herkes aynı şekilde düşünmek zorunda mı? Hidayet Karaca'ya gelince suç, başkasına gelince gazetecilik faaliyeti. Vicdanım müsterih, çünkü ne bir suç işledim ne de bir suça ön ayak oldum. Ben masumum."
Karaca'nın ifadesi sırasında salonda izleyici kısmında bulunan bir kişi, "Bu şekilde konuşarak sorumluluğunuzdan kaçamazsınız, bu ifadeler yalan. İnsanların kanına girdiniz." diye bağırdı.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, izleyiciye, "Oradan müdahale etme hakkınız yok. Mahkemede söz almadan kimse konuşmaz. Böyle olursa gereğini yapacağız. Herkes savunmasını yapacak." uyarısında bulundu.
Hakkındaki iddiaları "iftira" olarak niteleyen Hidayet Karaca, terör örgütü üyesi olmadığını, örgüt propagandası yapmadıklarını öne sürdü.
Karaca, "Hangi gerekçeyle ben örgüt kurup yönetmişim. Ben kardeşliğin altyapısını oluşturacak bir grupta yöneticilik yaptım. Şu anda konjonktürel devam eden bir yargılama yapılıyor. Mezhepsel, ırk ya da dine dayanan, terörün her türlüsünü lanetliyorum." dedi.
Hidayet Karaca, bazı yayın kuruluşları gayrimüslim ayrım yaparken kendi grubunun bunu yapmadığını, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" ilkesini düstur edindiklerini ve kimseyi ötekileştirmediklerini kaydetti.
Karaca, savunmasına yarın devam edecek.
İddianame
İddianamede, aralarında terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de bulunduğu sanıkların, "Anayasayı ihlale teşebbüs etmek" ve "hükümeti yıkmaya teşebbüs etmek" suçlarından 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının yanı sıra "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek", "siyasi ve askeri casusluk", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri ele geçirmek", "hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek", "nitelikli dolandırıcılık", "zimmet", "terör örgütü faaliyeti çerçevesinde resmi belgede sahtecilik" ve "suç gelirlerini aklamak" suçlarından 132 yıl 1'er aya kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
FETÖ çatı iddianamesinde, örgütün, devlet kurumlarını ele geçirmek, anayasal düzeni yıkarak yerine otoriter, totaliter bir "cemaat oligarşisi/zümre hakimiyetine dayanan devlet düzeni" kurmak ve hükümeti devirmeye teşebbüs etmek suçlarına ulaşmak için kurulduğu ifade ediliyor.