Haberler

Hakan Fidan: Htş'nin Kendisini Radikal Unsurlardan Ayırma Konusunda Büyük Adımlar Attığını Düşünüyorum

Hakan Fidan: Htş'nin Kendisini Radikal Unsurlardan Ayırma Konusunda Büyük Adımlar Attığını Düşünüyorum
Haberler
Güncelleme:
Haberler
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Suriye’deki varlığının daha fazla göçü önlemek ve terörle mücadele amaçları doğrultusunda olduğunu belirterek, "Bu iki temel kaygının ortadan kalktığını gördüğümüzde Suriye'de kalmak için hiçbir nedenimiz kalmıyor. Ve şu anda doğru yönde doğru adımların atıldığını görüyoruz” ifadesini kullandı. Fidan, “HTŞ'nin kendisini El Kaide, DEAŞ ve diğer ilgili radikal unsurlardan ayırma konusunda büyük adımlar attığını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

(ANKARA) - Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye'nin Suriye'deki varlığının daha fazla göçü önlemek ve terörle mücadele amaçları doğrultusunda olduğunu belirterek, "Bu iki temel kaygının ortadan kalktığını gördüğümüzde Suriye'de kalmak için hiçbir nedenimiz kalmıyor. ve şu anda doğru yönde doğru adımların atıldığını görüyoruz" ifadesini kullandı. Fidan, "HTŞ'nin kendisini El Kaide, DEAŞ ve diğer ilgili radikal unsurlardan ayırma konusunda büyük adımlar attığını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Dışişleri Bakanı Fidan, Katar merkezli El Cezire televizyonuna başta Suriye olmak üzere Orta Doğu'daki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump'ın Suriye'deki iktidar değişikliğinde Türkiye'nin rolüne ilişkin açıklamasının sorulması üzerine Fidan, "Biz buna ele geçirme demiyoruz, çünkü Suriye'de olanları böyle sunmak büyük bir hata olur. Suriye halkı için bu bir ele geçirme değildir. Bence eğer bir ele geçirme varsa, bu şu anda ele geçiren Suriye halkının iradesidir" ifadesini kullandı.

"Suriye halkıyla dayanışmamız sanki Suriye'yi yönetiyormuşuz gibi nitelendirilmemeli"

Fidan, "Suriye'yi yönetecek gücün Türkiye olduğunu söylemek doğru olmaz mı?" sorusuna, "Bence bu görmek isteyeceğimiz son şey olacaktır çünkü bölgemizde yaşananlardan büyük dersler çıkarıyoruz çünkü tahakküm kültürünün kendisi bölgemizi yok etti. Dolayısıyla Türk tahakkümü değil, İran tahakkümü değil, Arap tahakkümü değil, işbirliği esas olmalıdır. Suriye halkıyla dayanışmamız sanki Suriye'yi yönetiyormuşuz gibi nitelendirilmemeli ya da tanımlanmamalı. Bunun yanlış olacağını düşünüyorum" ifadeleriyle yanıt verdi.

Fidan, PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı YPG'nin Türkiye için önemli bir tehdit oluşturduğunu belirterek, YPG'nin işgal ettiği yerlerdeki varlığını ve hakimiyetini sürdürmeye çalıştığını söyledi. Fidan, "YPG'nin oynadığı rol, işgal ettiği yerlerdeki varlığını ve hakimiyetini sürdürmek. Kendilerini DAEŞ'e karşı mücadelede Batı'ya yardım eden bir grup olarak gösteriyorlar. Bence bu onların gerçek kimliğini yanlış yansıtıyor. Onlar orada bir terör örgütü olarak bulunuyorlar. DAEŞ'e karşı savaşan her grubu nitelendirirsek, bölgedeki diğer bazı devletleri ve grupları dikkate almamız gerekir. Bölgedeki her aktör farklı nedenlerle IŞİD'e karşı savaştı. Ama genel olarak bildiğiniz gibi YPG, PKK'nın bir uzantısı ve saflarını Türkiye, İran, Irak ve bazı Avrupa ülkelerinden gelen insanlarla dolduruyorlar" diye konuştu.

"Bu mesele artık Şam'daki yeni yönetimin meselesi"

Türkiye'nin Suriye'de askeri operasyon yapacağı iddiaların sorulması üzerine, "Şam'da artık yeni bir yönetim var. Bence bu artık öncelikle onların meselesi. Dolayısıyla eğer onlar bu meseleyi düzgün şekilde ele alırlarsa bizim müdahale etmemiz için sebep kalmaz diye düşünüyorum" yanıtını verdi.

Fidan, "Türkiye açısından bakıldığında, Suriye'de bir özerk Kürt bölgesi veya Kürt oluşumu söz konusu olabilir mi? Yoksa Türkiye bunu bir tehdit olarak mı algılar?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:

"Suriye halkı adına konuşmak doğru olmayacaktır. Buna Suriye halkı karar verecektir. Ama Türkiye'nin arzusu ve politikası olarak söyleyebileceğim şey, biz sivil Kürt halkının, Arap halkının, Türkmen halkının kendi yerlerinde yaşamasını istiyoruz. Yerlerinden, yurtlarından, köylerinden zorla çıkarılmasınlar ve başka bir yere göç etmek zorunda kalan varsa tekrar geri gelebilsin. Kısacası, Kürtler, özellikle de sivil olanlar, bulundukları yerde yaşayabilmelidir.

"Temel kaygılarımızın ortadan kalktığını gördüğümüzde Suriye'de kalkmak için hiçbir nedenimiz kalmıyor"

Geçici hükümet ya da Şam'da yönetimi devralacak yetkililerin Suriyeli Kürtlerin şu anda elinde tuttuğu tüm toprakların kontrolünü geri almayı başarması durumunda bunun Suriye'deki Türk askerlerinin ayrılması anlamına gelip gelmeyeceği sorusu üzerine Fidan, "Türkiye'nin Suriye'deki varlığının iki temel amacı var. Birincisi, Türkiye'ye daha fazla kitlesel göçü önlemek çünkü orada muhaliflerin kontrolü altında, bugün hala, 5 milyon insan muhaliflerin kontrolü altında yaşıyordu. Bir de terörle mücadele konuları bizim için öncelikli önem taşıyordu. Şu anda bu iki temel kaygının ortadan kalktığını gördüğümüzde Suriye'de kalmak için hiçbir nedenimiz kalmıyor. ve şu anda doğru yönde doğru adımların atıldığını görüyoruz" ifadesini kullandı.

"Yeni yönetimi meşru bir ortak olarak tanıyoruz"

Fidan, Türkiye'nin Suriye'deki geçici hükümete bakış açısının sorulması üzerine, "Yeni yönetimi Türkiye için ve uluslararası muhataplar için meşru bir ortak olarak tanıyoruz. İşte bu nedenle onlarla iletişim kurmaya başladık. Büyükelçiliğimizi yeniden açtık ve Büyükelçimize yerel ve merkezi yetkililerle temas halinde olması talimatını verdik" yanıtını verdi.

"Mültecilerin dönmeyi arzulamaları memnuniyetle karşılanır"

Soru üzerine Suriyeli mültecileri geri göndermeyeceklerini belirten Fidan, "Gönüllü olarak, güvenli bir şekilde geri dönmek isterlerse, yeni ortamı değerlendirerek geri dönmelerini umuyoruz. Dönmeyi arzulamaları tabii ki memnuniyetle karşılanır" dedi. Fidan, "Geri dönenlerin sayısında yavaş bir artış görüyoruz. Dolayısıyla, daha fazla istikrar ve daha fazla güvenlik gördükçe, daha fazla insanın eninde sonunda geri döneceğini düşünüyorum ama birçok insan için bunun için henüz çok erken" ifadelerini kullandı.

Fidan, Şam'daki yetkililerle Türkiye'nin doğrudan teması olup olmadığının, onlar ve HTŞ hakkındaki düşünceleri ve HTŞ'nın geçmişle bağlantılarını kesip kesmediğinin sorulması üzerine, "İdlib sınırımızın hemen yanı başımızdaydı. Dolayısıyla teröristleri ve terör bağlantılı faaliyetleri yakından takip ediyorduk. HTŞ'nin kendisini El Kaide, DEAŞ ve diğer ilgili radikal unsurlardan ayırma konusunda büyük adımlar attığını düşünüyorum" cevabını verdi.

"Onlarla açık ve dürüst bir şekilde görüştük"

Rusya ve İran Dışişleri Bakanları ile Doha'da yaptıkları görüşmeye ilişkin açıklamaları anımsatılan ve "Bundan aslında Rusları ve İranlıları Esad rejimini kurtarmaya çalışmamaya ikna ettiğinizi mi anlamalıyız?" diye sorulan Fidan, "Onlarla görüştük ve mesajlarımızı ilettik" dedi. Fidan, "Onlarla açık ve dürüst şekilde görüştük. Açık ve samimi şekilde tartışıyoruz, her konuyu masaya yatırıyoruz. Ruslar ve İranlılar uzun zamandır Suriye'de çalışıyorlar ve Suriye rejiminin nasıl olumsuz yönde ilerlediğini görüyorlardı.  Esad rejiminin sorunlarına çok aşinalar. Dolayısıyla bir noktada mesajlarımızın doğru olduğu sonucuna varacaklarını düşünüyorum" diye konuştu.

"M uhaliflerin kuzeyden yapacakları askeri harekatın başarılı olacağının farkındaydık"

Türkiye'nin Suriyeli muhaliflerin saldırı planlarından haberdar olup olmadığının sorulması üzerine Fidan "Hayır" yanıtını verdi. Fidan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Uzun zamandır biliyoruz ki, özellikle HTŞ'nin böyle bir niyeti vardı. Ancak bizim tutumumuz ve temel kaygımız temelde iki meseleye odaklanmış durumdaydı: Suriye'deki daha büyük istikrarsızlık neticesinde daha büyük göç akını yaşanması ve terör risklerinin artması. Rejimin, özellikle son 2-3 yıldır iyice zayıfladığını biliyorduk. Muhalif güçlerin kuzeyden yapacakları ani bir askeri harekatın bir şekilde başarılı olacağının farkındaydık."

"Netanyahu hükümeti intihara meyilli"

Fidan, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırıları ile Golan tepelerindeki işgalini genişletmesine ilişkin soru üzerine, "Olayların ilk günlerinde İsrail tarafından atılan ilk birkaç adım, bazı güvenlik önlemleri olarak okunabilirdi. Ama Netanyahu hükümetinin işgal altındaki Golan Tepeleri'ndeki nüfusu iki katına çıkardığını açıklamasından sonra bence olay yeni bir boyuta ulaştı. Şimdi İsrail tarafında büyük bir provokasyon görüyoruz ki bence Netanyahu hükümeti sadece soykırımcı değil, aynı zamanda intihara meyilli. Sadece bölgemizin, Arapların ve Müslümanların geleceğini tehdit etmekle kalmıyor, aynı zamanda Yahudi ve İsrail halkının geleceğini de tehdit ediyor, gelecek için büyük ve kötü bir miras yaratıyorlar" ifadesini kullandı.

Kaynak: ANKA / Güncel
500
Haberler.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve haberler.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
title
Close