Fetö, 12 Eylül'de Devlete ve Halkın İçine Monte Edildi"
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Yelken, 12 Eylül 1980 darbesinde Türkiye'nin büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldığını belirterek, "12 Eylül ile birlikte İslam'ın ve bu halkın içerisinden türettikleri Fetullahçı Terör Örgütü...
SEFA ŞAHİN - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Yelken, 12 Eylül 1980 darbesinde Türkiye'nin büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldığını belirterek, "12 Eylül ile birlikte İslam'ın ve bu halkın içerisinden türettikleri Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), devlete ve halkın içerisine monte edildi." dedi.
Yelken, AA muhabirine, 12 Eylül 1980 darbesinin Türkiye'nin siyasal ve toplumsal yapısına etkisini değerlendirdi.
1980 darbesi öncesinde Türkiye'deki fikir hareketlerinin "sağ-sol" diye ayrıldığını kaydeden Yelken, dünya sisteminin bu ideolojileri kendi amaçları doğrultusunda kullandığını söyledi.
Fikir hareketlerinin içerisinde yer alanların "vatan haini" olmadığını ifade eden Yelken, solu da sağı da destekleyenlerin kendi ideolojisi doğrultusunda bağımsız bir Türkiye kurmayı amaçladıklarını dile getirdi.
Sağ-sol arasındaki fikri tartışmanın bir zaman sonra mahalle bazında silahlı çatışmaya dönüştüğünü anlatan Yelken, 12 Eylül sürecinde 5 bine yakın gencin öldüğünü, binlerce insanın tutuklandığını, yüzlerce sivil toplum örgütünün kapatıldığını aktardı.
Yelken, 12 Eylül 1980 darbesini yönetenlerin, Türkiye'nin geleceğini etkileyen bir sistem kurduğunu ve tartışmalı bir anayasa ürettiğini ifade etti.
12 Eylül 1980'de "genç neslin çökertildiği" yorumunu yapan Yelken, Türkiye'nin ekonomik ve siyasal sisteminin zayıflatıldığını, demokratik olmayan bir dünyaya itildiğini söyledi.
"12 Eylül'ün tahribatları zaman alıyor"
Soğuk Savaş sonrası iki kutuplu bir dünyanın oluştuğunu ve dünya güçlerinin 12 Eylül ile yeni bir paradigma geliştirdiğini anlatan Yelken, sözlerini şöyle sürdürdü:
"27 Mayıs 1960 darbesinin esas gerekçesi Komünist bloğa karşı Türkiye'yi kullanmak ve harekete geçirmekti. 12 Eylül ile birlikte yeni bir paradigma gündeme geldi. 'Yeşil Kuşak' projesi dediğimiz, bu sefer doğu ve batı bloğu kalmadı, sisteme alternatif olabilecek ya da tehlike teşkil edebilecek dünyada bir tek ideoloji kaldı aslında, İslam. İslam'a karşı içeriden yeni bir hareket oluşturmak istendi. Bunun sonucunu da 15 Temmuz'da gördük işte. 15 Temmuz İslam'ın kendi içerisinde, dışarıdan güdümlenen bir örgüt tarafından yapılan bir darbe. Diğer darbelerden çok farklı bir yeri var."
Solcuların genelde yanlış bir teşhiste bulunup, 12 Eylül darbesini yönetenlerin sadece solu cezalandırdığını ve İslamcıların önünü açtığını ifade ettiklerini belirten Yelken, "Aslında tam da öyle değil. İslamcıların önünü açtı dediği, 'Batının, 'Yeşil Kuşak' projesi içerisinde 'ılımlı İslam' diye belirlemiş olduğu, kendi güdümlediği İslamcı görünümlü bir kanadın', bu da FETÖ işte, onun önünü açtı aslında. 12 Eylül ile birlikte İslam'ın ve bu halkın içerisinden türettikleri FETÖ, devlete ve halkın içerisine monte edildi." değerlendirmesinde bulundu.
Yelken, 12 Eylül 1980 darbesinin devleti kontrol altına almayı ve sistem içi bir düzenlemeyi kapsadığını ifade ederek, "15 Temmuz'daki kontrol altına alma tamamen bir işgal hareketiydi. Onun için 15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı, sonuçları 12 Eylül'ün açtığı tahribatlardan daha fazla olurdu. 12 Eylül'ün açtığı tahribatlar zaman alıyor ama tamir edilebiliyor." dedi.
"Erlere 'Komutanım' diyorduk"
1980 darbesinde, Türk Ceza Kanunu'nun 313'üncü maddesi nedeniyle yargılandığını ve 5 yıl ceza aldığını söyleyen Yelken, bu cezanın büyük bir kısmını Mamak Askeri Cezaevinde geçirdiğini söyledi.
Cezaevinde kaldığı sürede askeri hükümlerin geçerli olduğunu aktaran Yelken, şöyle konuştu:
"Biz erlere falan 'Komutanım' diyorduk mesela. Askeri koğuşta yapılan sayımlar, disiplin uygulamaları ve oradaki yaşam, tamamen askeriyenin kendi içerisinde oluşturmuş olduğu nizam ve iç hizmet kanunu uygulanıyordu. Daha doğrusu kanun da uygulanmıyordu, yasa dışı bir şey uygulanıyordu. İşkencenin ve baskının her türlüsü uygulanıyordu. Ailelerimiz de bu işkenceden geçiyordu. Görüşe gelmek cesaret isteyen bir şeydi. Onlar da yıldırılmaya çalışılıyordu. Bu tamamen bir çökertme harekatı."