Ergenekon Davası'nın Gerekçeli Kararı
Kararda, sanık Sedat Peker'in Ergenekon terör örgütünün mafya yapılanması içerisinde yer aldığı, yöneticisi Veli Küçük tarafından korunup kollandığı, önce organize suç örgütü liderliğine, daha sonra da organize suç örgütleri içerisinde en etkin konuma getirildiği bildirildi Sanık Arif Doğan'ın örgüt.
Ergenekon Davası'nın gerekçeli kararında, sanık Sedat Peker'in, Ergenekon terör örgütünün mafya yapılanması içerisinde yer aldığı, yöneticisi Veli Küçük tarafından korunup kollandığı, önce organize suç örgütü liderliğine, daha sonra da organize suç örgütleri içerisinde en etkin konuma getirildiği bildirildi.
Gerekçeli kararın, sanıkların bireysel değerlendirmesinin yapıldığı bölümün Sedat Peker ile ilgili kısımda, sanığın, Veli Küçük tarafından organize suç örgütü liderliğine getirilmesi karşılığında da örgüte finansal destek sağladığı belirtildi.
Peker'in, sanık Emin Caner Yiğit'i, Veli Küçük'e şoför olarak tahsis ettiği ve maaşını ödediği, eylemlerde kullanılacak tetikçileri emrindeki kişiler aracılığı ile temin ettiği ve cezaevine girmeleri halinde kendi koğuşunda kalacağı ve korunup kollanacağı güvencesini vererek, sanıkları cesaretlendirdiği kaydedilen kararda, - Peker'in Ergenekon terör örgütünün mafya yapılanması içerisinde yer aldığı, yöneticisi Veli Küçük tarafından korunup kollandığı, önce organize suç örgütü liderliğine, daha sonra da organize suç örgütleri içerisinde en etkin konuma getirildiği anlatıldı
Kararda, şöyle devam edildi:
"Bu kapsamda, Orhan Pamuk'a yönelik suikast düzenlenmesi konusuyla ilgili olarak, eylem yapacak sanıkların Sedat Peker'in arkalarında olduğuna, eylem sonrasında Sedat Peker'in kendilerine cezaevinde sahip çıkacaklarına ve Sedat Peker'in emrini beklediklerine ilişkin beyanları dikkate alındığında sanık Sedat Peker'in örgüt üyeliği kapsamında eylem ve faaliyetlerini temadi ettirdiği anlaşılmıştır. Sanığın sabit kabul edilen eylemleri değerlendirildiğinde, sanığın örgütle organik bağ kurup, süreklilik ve çeşitlilik arzedecek şekilde faaliyet gösterdiği anlaşıldığından, eylemlerinin silahlı örgüt üyesi olmak suçunu oluşturduğu kanaatine varılmıştır."
- "Biz derin devletiz"
Örgütün mafya yapılanması içinde gösterilen sanık Semih Gülaltay'ın da "örgüt üyesi" olduğu belirtilen kararda, Akın Birdal'a suikast davasına ilişkin cezaevinde bulunduğu sırada Muzaffer Tekin'in kendisini ziyaret ettiği kaydedildi.
Muzaffer Tekin'in Gülaltay ile ilişkisinin cezaevinden çıktıktan sonra da devam ettiği ve sanığın ofisine belli aralıklarla geldiği ifade edilen kararda, yine Danıştay saldırısından iki gün önce, 4-5 kişilik bir grup ile Gülaltay'ın ofisinde saatlerce toplantı yaptıkları, saldırıdan sonra sanığın talimatı ile Muzaffer Tekin, Alparslan Aslan ve bir kaç kişinin adının "www.ulusalbirlikkomitesi.com" isimli siteden silinerek, aralarındaki irtibatın gizlenmeye ve sanık örgütsel ilişkinin izlerinin kaybettirilmeye çalışıldığı anlatıldı.
Kararda, Gülaltay'ın cezaevinde Veli Küçük tarafından da korunup kollandığı ifade edilen kararda, "Cezaevinden çıktıktan sonra organize suç örgütleri içerisinde artan şöhreti ile Ergenekon silahlı terör örgütünün emir ve talimatlarını yerine getirmek için bir kısım tetikçileri yanında barındırmaya devam ettiği, bu kapsamda tehdit, şantaj yöntemleri ile menfaat temin ettiği, nitekim bu kapsamdaki suçlardan 12. Ağır Ceza Mahkemesince hapis cezasına mahkum olduğu ve bu kararın temyiz aşamasında olduğu anlaşılmıştır" denildi.
Telefon kayıtlarından sanığın Şener Eruygur, Muzaffer Tekin, Mehmet Fikri Karadağ, Arif Doğan, Doğu Perinçek, Ertaç Giray, Güler Kömürcü, Gürbüz Çapan, Mehmet Koral, Osman Yıldırım, Sevgi Erenerol, Hüdayi Ünlüer, Mehmet Zekeriya Öztürk, Oktay Yıldırım, Levent Temiz ile irtibatlı olduğu, ayrıca vicahi olarak da Hurşit Tolon ve Alpaslan Arslan ile görüştüğü belirtilen kararda, "Örgütsel faaliyetlerini yürüttüğü ofisini, örgüt yöneticilerin kullanımına ve örgütsel görüşmelerin yapılmasına tahsis ettiği, ayrıca örgüt yöneticisi Şener Eruygur ile örgütün hedef ve ilkeleri doğrultusunda çok sayıda derneği bir araya getirerek Ulusal Birlik Platformu'nu kurduğu, örgütsel gösteriler aracılığı ile hükümet üzerinde daha etkin bir baskı oluşturma çabası içerisinde oldukları, buna paralel örgüt güdümündeki diğer platform ve derneklerle fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri kanaatine varılmıştır" ifadelerine yer verildi.
Kararda Gülaltay'ın telefon konuşmalarında kendisini "Biz derin devletiz" şeklinde tanımladığı kaydedilen kararda, sanığın, örgütle organik bağ kurup, süreklilik ve çeşitlilik arzedecek şekilde faaliyet gösterdiği vurgulandı.
Arif Doğan
Emekli Albay Arif Doğan'ın çok sayıda sanıkla irtibatlı olduğu ve kullandığı depoda yapılan aramada çok sayıda silah, mühimmat, poşet ve torba içerisinde yeşil renkli toz esrar, çok sayıda doküman ve eşya ele geçirildiği belirtildi.
Kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Örgüt belgelerinden 'JİTEM' isimli yapılanmanın Ergenekon silahlı terör örgütünün bünyesinde oluşturulmuş yasadışı bir yapılanma olduğu anlaşılmıştır. Sanığın da JİTEM'in kurucularından biri olduğu, nitekim sanıkta ele geçirilen 8 çuval doküman içerisindeki bir kısım belgelerde JİTEM adının kullanıldığı, faaliyetlerinden bahsedildiği, raporlar ve planlamaların olduğu, görevli personelin isimlerinin yer aldığı, sanık Arif Doğan'ın adının da sanık Veli Küçük ile birlikte JİTEM içerisinde bulunan bu personeller içerisinde yer aldığı, keza Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda oluşturulan Hizbullah terör örgütünün kurulmasında da etkin bir görev üslendiği, böylece sanığın Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda oluşturulan yasadışı oluşumlar içerisinde yer aldığı ve faaliyet yürüttüğü sabit görülmüştür."
Sami Hoştan
Sami Hoştan'ın "Ergenekon terör örgütü" yöneticileri Veli Küçük ve Fikri Karadağ ile "örgüt üyeleri" Sedat Peker, Emin Caner Yiğit ve Ali Yasak ile irtibatlı olduğu, sanığın, "Ergenekon", "Lobi" ve "Mafia" isimli örgüt belgelerinde gösterildiği şekilde organize suç örgütlerinin yeniden organize edilmesi faaliyetleri kapsamında Veli Küçük'e bağlı olarak Ergenekon silahlı terör örgütünün mafya yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiği öne sürüldü.
Hoştan'ın bu kapsamda, örgüt faaliyetlerine finansal destek sağladığı, örgütün korkutucu gücünden yararlanarak illegal yollardan kazandığı paraları Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda kullanılması için harcadığı, örgütün sivil toplum kuruluşlarından olan Kuvayi Milliye Derneği 1919'a yardım yaptığı ve bazı dernek toplantılarına katıldığı ve "Arnavut Sami" kod adını kullandığının mahkemece sabit kabul edildiği kaydedildi.
Sanığın, savunmalarında Veli Küçük ile 1983 veya 1984 yıllarında Edirne Alay Komutanı olduğu sırada tanıştığını, 25 yıllık süre zarfında toplam 5-6 kez görüşmüş olabileceklerini söylediği belirtilirken; dosyaya deliller göz önüne alındığında Hoştan'ın sadece 1996 yılındaki yedi aylık zaman dilimi içinde, Veli Küçük ile 34 kez görüştüğünün belgelendirildiği belirtildi.
Susurluk'ta Abdullah Çatlı'nın öldüğü kazayı Veli Küçük'e Sami Hoştan'ın haber verdiği kaydedilen kararda, Mehmet Eymür'ün ifadesine de yer verilerek, şöyle denildi:
"Mehmet Eymür'ün, 'Veli Küçük'ün, Ali Yasak, Sedat Peker, Sami Hoştan ile ilişkileri olduğunu ve zaman zaman bir araya geldiklerini biliyorum. Susurluk kazasından sonra Veli Paşa'nın Balıkesir Emniyet
Müdürü Nihat Camadan'ı arayıp 'Abdullah Çatlı bizim adamımız, iki kişi yolluyorum, onların
naaşlarını alsınlar' dediğini, o tarihte Başbakan olan Mesut Yılmaz bana söyledi. Naaşları almaya giden kişilerden birinin Sami Hoştan, diğerinin de eğer hafızam beni yanıltmıyorsa Mehmet Şehirli isimli bir gazeteci olduğunu hatırlıyorum' şeklindeki beyanı ile birlikte değerlendirildiğinde, sanık Sami Hoştan'ın, örgütün yöneticisi Veli Küçük'ün emir ve talimatı ile hareket ettiği ve örgüt ile organik bağ içerisinde olduğunu teyit etmektedir." - İstanbul