Bir Çocuğun İhtilal Gecesi Anıları Senaryolaştırıldı
Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının darbe girişimine, Çengelköy'de ailesiyle yemek yediği restoranda tanık olan Doç. Dr. Nureddin Türkan, yaşananları anbean kaleme alan 15 yaşındaki kızının notlarını "Bir çocuğun ihtilal gecesi anıları" adıyla senaryolaştırdı.
ÇİĞDEM PALA - Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının darbe girişimine, Çengelköy'de ailesiyle yemek yediği restoranda tanık olan Doç. Dr. Nureddin Türkan, yaşananları anbean kaleme alan 15 yaşındaki kızının notlarını "Bir çocuğun ihtilal gecesi anıları" adıyla senaryolaştırdı.
İstanbul'da 15 Temmuz gecesi çatışmaların yoğun yaşandığı yerlerden biri Çengelköy... Son 12 günde o geceye dair birçok insan hikayesi ortaya çıktı. Kimileri o gecenin izlerini zihinlerinde, kimileri ise bedenlerinde taşıyor.
Yaşananlara tanıklık eden bazı insanlarda da travmatik etki yaratan o sıcak saatler, "darbe" kelimesinin ne anlama geldiğini o güne kadar duymayan 15 yaşındaki Halenur Türkan'ın kalemiyle tarihe bir not olarak düştü.
Halenur'un notlarından; "Dört bir taraftan, arkadan, sağdan, soldan, önümdem, kısacası kulağımın işittiği her yönden silah sesleri geliyor. Islık sesleri ve vatandaşın sokaktaki sesi de dahil. Kulağımı tıkadım, tek kelime yazıyorum; üç kişi vurulmuş..."
"Bu bir şaka mı, asparagas haber mi diye düşünürken..."
İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Nureddin Türkan, o gece yaşananları ve insanların darbe girişimini tüm çıplaklığıyla öğrenmesi için kızı Halenur'un tuttuğu notlarından yola çıkarak yazdığı senaryoyu AA muhabirine anlattı.
Ailesiyle akşam yemeği yediği sırada sohbet ettiği kafenin sahibinin "Hocam Boğaziçi Köprüsü'nün Avrupa'dan Asya'ya olan kısmı işliyor ama araçlar ters istikamette ilerlemiyor." dediğini belirten Türkan, baktığında köprünün ışıklarının yanmadığını ve Avrupa Yakası'na geçişin olmadığını gördüğünü söyledi.
Türkan, bir süre sonra kafe sahibini polis bir arkadaşının "darbe var" diye araması üzerine şaşırdıklarını, herkesin telefonlarına sarıldığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bu bir şaka mı, asparagas haber mi diye düşünürken televizyonlara baktık, hakikaten Başbakan açıklama yapıyor, 'TSK, yurt çapında yönetime el koymuştur.' diye yazı var ekranda. Bunun üzerine çocuklar çok heyecanlandı. Çocuklar darbe nedir bilmiyor. Küçük kızım hemen defterine sarıldı, ilginç geldi ona. Bunun üzerinden bir saat geçti, ortalık iyice karardı. Sokaktan mermi sesi geldi. Kafenin üst katından bakmaya çalıştık. Sokakta halk birikmiş. Meğer Kuleli'den askerler gelmiş, sıkıyönetim ilanı olduğunu söylemiş. Askerler havaya ateş açınca, halk tepki gösterdi. Halkın tepkisi artınca, askerler halkın üzerine ateş etmeye başladı. Yaralananlar oldu. O sırada farkında değiliz bulunduğumuz kafeye de bir sürü kurşun gelmiş. Biz kafeden çıkamadık ve mahsur kaldık. Sürekli haberleri izliyoruz. Baktık ki iş ciddi."
"Travmayı atlatmasına yardımcı olur diye düşürdüm"
Askerin attığı mermi sayısı arttıkça yanında bulunan üç kızının travmaya girdiğini anlatan Türkan, "Küçük kızım Halenur yazmaya başladı. Banim tabii hoşuma gidiyor çünkü travmayı atlatmasına yardımcı olur diye düşürdüm. Ama aynı zamanda da şaşırdım. Soramıyorum da. Etrafımızda küçük çocuklar, kadınlar var, hepimiz endişeliyiz. Ortanca kızım iyice travmaya girdi, yere çöktü ve kulaklarını kapattı. Mermi seslerini duymak istemedi." diye konuştu.
Saatler ilerledikçe dakikada 20-30 mermi atılmaya başlandığını, insanların yere düştüğünü gördüğünü belirten Türkan, şunları anlattı:
"Askere 'yaralı var, ateş etmeyin' diye bağırıyor vatandaş. Çevremizdeki kadınlar ağlamaya başladı. Bu şekilde 4 saat geçti. Saat 01.50'de mermi sesleri kafenin önüne iyice yaklaştı. Kafenin kalın cam kapısı bir mermiyle parçalandı. Kafenin ışıkları karartıldı, televizyon kapatıldı. Bir süre sonra elinde tüfekle, namlular bize doğrultulmuş vaziyette asker içeri girdi. Bize 'Teslim olun, güvenliğiniz için burayı terk edin.' diye bağırdılar. Kafede bulunanlar daha çok tedirgin olmaya başladı. Bir delikanlı inleyerek 'Asker amca ne olursun beni öldürmeyin.' diyor. Ben şunu anladım; asker ve silahın yeri, kışla ve savaş yeri. Sivilin içinde bunların yeri yok. Çocuk silahı görse bile ürkecek, düşünün çocuğa silah doğrultulmuş ve asker çocuğa düşman gibi davranıyor. Bu travma ötesi bir şey. Asker savaş için var, dışarıya karşı ülkeyi korumak için var."
Türkan, bir taraftan hem askeri hem de kafenin içinde bulunanları sakinleştirmek için uğraştıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Çocuklar 'Bu bizim askerimiz korkmayın.' dedim. Askerler daha sonra bizi ellerimiz havada sırayla dışarı çıkardı. Çengelköy Karakolu'nun 150 metre yakınına götürdüler. Kadınlar, çocuklar iyice ağlamaya başladı. Öyle bir hava ki sanki kurşuna dizmeye götürüyorlar. Küçük kızım krize girdi ve askere 'Özür dileriz, özür dileriz.' demeye başladı. Ben de özür dileyecek bir şey olmadığını, bir suçu bulunmadığını söyledim. Rütbeli olduğunu anladığımız bir komutanın, 15-20 sivili yere yatırdığını görünce yanımdakiler iyice krize girdi, moraller bozuldu. Bize 'Yere çökün.' diye emir verildi. Komutan, TSK'nın yönetime el koyduğunu söyledi. 'İt, kopuğu seçerseniz, bu musibet başınıza gelir.' diyerek bizi suçlayıcı konuşmalar yaptı. Arada komutana telefon geldi. 'Helikopterleri yönlendirin, Beylerbeyi'ndeki halkın üstüne ateş açsınlar. Tankları, topları halkın üstüne çarpsınlar.' şeklinde emirler verdi."
Derbeci komutanın konuşmaları ses kaydında
Darbe girişiminde bulunan askerlerin halkı düşman gibi gördüğünü aktaran Türkan, peyderpey yakalanan sivillerin yanlarına getirildiğini, komutanın bu sivillerin bazılarına bağırdığını, bazılarını ise dövdüğünü anlattı. Duruma halktan müdahale etmek isteyenlerin de susturulduğunu dile getiren Türkan, "Silahı çocuğa, kadına, sivile ve silahsızlara karşı kullanıyor. Silah, benim vergimle aldığı silah. Bu adamlık mı, yiğitlik mi, askerlik mi, kahramanlık mı?" dedi.
Psikolojik baskının sabaha kadar sürdüğünü, darbeci komutanın "İt sürüsü dağıtıldı mı?", "Söyle o askere alnından öperim onu", "Çengelköy'de vaziyet berkemal" şeklinde telefon konuşmalarına şahit olduklarını belirten Türkan, "Bizim telefonlarımızı kapattırdılar ama sesini kısıp konuşmaları kayda aldık. Komutan sabah saatlerinde telefon görüşmelerini yanımızdan uzaklaşarak yaptı. Bir terslik olduğunu anladık. Çengelköy Karakolu'ndaki polis teslim olmadı. Biz çatışmaya girileceğini düşündük çünkü komutan karakolu yıkmak için tank çağıracağını söyledi. Köprüdeki durum kontrol altına alındıktan sonra bulunduğumuz yere güvenlik güçleri gelmeye başladı. Halk da destek verdi. Bunun üzerine çekileceklerini ve onlar ayrılana kadar ayağa kalkmamamızı istediler. Polis otobüsüne binerek Kuleli'ye doğru gittiler. İnsanlar rahatladı ama halk bunların peşinden gitti. Sonra yakalandıklarını öğrendik." ifadelerini kullandı.
"İsteyen filmini çekebilir"
Kızı Halenur'un gözlemlerine dayanarak o gece kaleme aldığı notlara da değinen Türkan, "Kızımın notlarını temize çektim ve bir arkadaşımla senaryo haline getirdik. Çalışmalar devam ediyor. Aynı zaman da kitap olarak da basılacak. İsteyen filmini çekebilir. Filmini yapmak lazım diye düşünüyorum. Senaryonun adını, 'Bir çocuğun ihtilal gecesi anıları' olarak belirledik. İlerleyen süreçte belki değişebilir." şeklinde konuştu.
Halenur'un sürekli günlük tuttuğunu, kara kalem resim yaptığını ve kendi kendine piyano çalmayı öğrendiğini dile getiren Türkan, "Darbe girişimi sırasında sesimi çıkarmadım çünkü bu şekilde travmasının üstesinden gelebileceğini düşündüm. Yazmanın çok faydası olduğunu gördüm. Sanat yönü ve dünyası çok güçlü bir çocuk. Okulunda da başarılı, sevilen bir öğrenci. Gelecek vadettiğini düşünüyorum ama önce bu travmadan kurtulması gerekiyor. Kızlarım umduğumdan daha güçlü çıktılar." dedi.